21. YÜZYILDA TÜRKIYEYI BEKLEYEN TERÖR OLAYLARI, PKK-TERÖRÜN SIRADAN BIR DEGERLENDIRILMESI.

20 Şubat 2021 Cumartesi yazildi.

21. YÜZYILDA TÜRKIYEYI BEKLEYEN TERÖR OLAYLARI, 
PKK-TERÖRÜN BIR DEGERLENDIRILMESI.

Dr. Ing. H. Özden

 Geçmişte farklı tarihlerde yerlerde yayınlanmış taslak yazılardır,  'Gara Katliamı' ile ilgili olarak hatırlatmak istedim! Tarih gizlenmez, yazıları söylemleri, görüntüleri belgeleri geçmişi hatırlatır!

 I.

KÜRT DEVLETİNİN ULUSLARARASI CAMİADA TANINMA AŞAMASINDA, TÜRKİYE`NİN TAVRI-POLİTİKASI

Günümüzün Hükümet Başkanı ve yeni Dışişleri Bakanının Kuzey Irak´taki gelişmelerle ilgili, çelişkili demeçleri dışarıda pek ciddiye alınmıyor. Zavallılık göstergesi ile  yetkililer alay konusu da olmaktadırlar. Berzani bile  Türkiye'yi aşağılayıcı ifadeler kullanmaya ve tehdit etmeğe cüret bulmuştur.  

“Kuzey  Irak'ta Kürt devletine müsaade edilmeyecekmiş, mış mış,... Sınırları aşarlarsa gereken yapılacakmış mış mış, ....”  Kuzey Irak'ta fiili bir Kürt Devleti terroteriyal toprakları, bayrağı, parabirimleri, başşehri, meclisi, devlet organları, başkanları v.b.  zaten yaklaşık 10 seneden beri  mevcut ve her geçen yılda  geliştirilmektedir. Sıra bu devletin uluslararası camiada  yeterli destek bulması ve tanınmasına gelmektedir. Faaliyetler yurtdışında bu yönde yoğunlaşmaktadır. Daha sonraki aşama ise, her kesin tahmin ettiği gibi; Avrupa Birliğindeki  belli ülkelerin baskısı altında Birleşmiş Milletler devreye sokularak  olası bir halk oylaması ile  Doğu-Anadolu topraklarının büyük bir kısmının Kuzey Irak Kürt devletine bırakılarak Kürt devletinin gerçekleştirilmesi beklenilmektedir. Türkiye belirsiz bir kaosun içine sürüklenmek, Yugoslavya gibi bitirilmek  istenilmektedir. Dünya ve Türkiye´deki siyasi ve ekonomik durum bu ve benzeri senaryoları ümitlendirmektedir, cesaretlendirmektedir. 1974 yılında Kıbrıs çıkartması, Irak-Iran savaşı,  Irak-Kuveyt krizi ve sonuçları Kürtleri daima umutlandırmıştır. Bu gelişmelerdende yararlanmasını bilmişlerdir. 

Kuzey Irakta Kürt Devleti, Türkiye´ye her fırsatta zarar verecektir. Bölgeye istikrar sağlamayacaktır.

Bu gelişmelerden Türkiye'nin tutumuna gelince; Türkiye'nin Irak'ta ve Kuzey-Irak'ta hüküm süren ve beklenen olaylardan endişelenmesine hiç bir ciddi neden yoktur. Tam aksine Türkiye lehine ve bölgenin istikrarı ve refahı için pek çok fırsatlar ve yaptırımlar bulunmaktadır.

Türkiye    uzun vadeli güvenliği ve çıkarları doğrultusunda uluslararası antlaşmaları dikkate alarak hareket etmelidir.

§  Ta burnunun dibinde cereyan eden olaylarda aktiv, korkusuz,   yönlerdirici, belirleyici  politika izlemelidir.

§  Irak Devletinin toprak bütünlüğü ve varlığı korunmalı doğrultusunda tavır koymalıdır,  israrlı olmalıdır. Irak'ta halkın yararına olacak, gerçekleşmesı çok zor değerlendirilen demokratikleşme hamlesine katkıda bulunabilir,  Bu şartla ABD´lerin yanında yer alamalıdır, ve ABD´lerine destek vermelidir.

§  Irak Devletinin federatif demokratik varlığı ve toprak bütünlüğü Irak ve Türkiye halklarının yararına olduğu gibi, bölgenin istikrarı ve dünya barışı için de çok önemlidir.

§  Irak zenginliklerin Batılıların çıkarları doğrultusunda kullanılmasına, sınırların değiştirilme senaryolarına tepkisiz kalmamalıdır.   Sınırların değiştirilmesi ve olası Kuzey Kürt Devletinin tanınma teşebbüsünde Türkiye bu bölgede devam eden tarihsel haklarını ve soydaşlarının can ve mal güvenliği gündeme getirerek, savaş hali ilan etmesi ve bölgeye girmesi çıkarınadır.

§  Irak'ta yaşayan Türkmenlerin hayatı çıkar ve hakları gündeme getirilerek, kağıt üzerinde de olsa onaylanmalıdır. Türkiye buradaki Türkmenlerin varlıklarının, yaşam haklarının, garantörü ve takipçisi rölünü antlaşmalarla üstlenmelidir.

TÜRKİYE BİR DÜNYA SAVAŞINDAN YENİK ÇIKMIŞ, YIKILMIŞ GÜCÜ DAĞITILMIŞ,  YOKLUKLARLA BOĞUŞAN BİR HALDE DEĞİLDİR. BÖYLE BİR DURUMDA BİLE YAKIN TARİHTE TÜRKİYE'NİN LEŞKARGALARINA VERDİĞİ DERS TARİHE GEÇMİŞTİR. 

Evet Türkiye'nin ekonomisi borçlar altında çok kötü olabilir, siyasi bir istıkrarsızlık,. düzensizlik de söz konusu olabilir. Bunlara rağmen Türkiye Dünyadaki hiç bir süper güç, hatta ABD ve Müttefikleri tarafından da uzun süre işgal edilemez.

Kısa sürede Türkiye'ye çok büyük zararlara ve kayıplara sebeb olacakları muhakkak, fakat  zamanla Türkiye'ye verdikleri zararın çok daha fazlası üzerlerine geri tepeçeğinden de kimsenin kuşkusu olmamalıdır

Türkler, ancak yine Türkler tarafından kendi kendilerini bitirerek kendileine zarar vererek ayrışarak mağlup edilebilirler.

EĞER BİZ TÜRKLER ŞUNUN BUNUN  MASKARASI OLARAK, BOYUNDURUĞU ALTINDA DÜNYA ÜZERİNDE VAR OLACAKSAK; HİÇ VAR OLMAYALIM ÇOK DAHA İYİDİR.

VE BİZ TÜRKLER AVRUPA BİRLİĞİNE DAHİL OLARAK ONLARIN SIRTINDAN HAK ETMEDEN ZENGİN VE GÜVENLİ OLACAKSAK, BÖYLE GÜVENLİK, ZENGİNLİK, REFAH, HAKLARDA YOK OLSUN.

Bu ülkeyi, bu halkın iyi niyetini suistimal ederek  hak etmediği duruma sokanlara yuhlar ve lanetler olsun. Borçlar altında gelecek nesillerinde geleceğini körletenler, ipotek altına alan siyasiler, gelecek nesiller tarafındanda lanetlenecektirler. Batılıların kıçları yalaklanacağına, her şeyden evvel bizler kendimize çeki düzen vermesini, dürüst çalışmasını, üretmesini, insan saygısını  bilelim ve uygulayalım, her şeyden evvel kendimize güvenelim.

 (Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılması taraftarıyım, Türkiye'nin ve Avrupanın yararına olduğu olacağı inancındayım. 

Ve, Avrupa Birliğine katılım Türkiye'nin toprak bütünlüğü, kimliği aleyhi pahasına asla gerçekleşmemelidir!

 Batı parlamentlerinin bir kısmı başta  Başkanları  Herr …… kaypak ve iki yüzlü davranmaktadırlar, Türkiye'deki demokratikleşme ve insan haklarının geliştirilmesi sürecinde samimi değillerdir. Kürt örgütlerinin baskısı altında Türkiye'nin  toprak bütünlüğüne karşın Kürtlerin çıkarlarına göre hareket etmektedirler, bu yönde kararlar aldırtmaktadırlar. Türkiye´ye bir nevi  baskı siyasi ve ekonomik uygulamaktadırlar.) 

 Kısaca; Türkiye burnunun dibinde ceyran eden olaylarda acizane, onursuz bir politika sürdürmekten vazgeçmelidir. 

TÜRKİYENİN HAYATİ ÇIKARLARI SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA, SAVAŞMAKTAN, KAN DÖKMEKTEN KAÇINMAYACAĞINI DÜNYA KAMUOYUNA GÖSTERMELİDİR.  

Batılıları fazla ciddiye  alıp neredeyse onlara taparcasına büyütmekteyiz. Ve barış bazen silahlarla da  sağlanır, gerektiginde kanla ağır  pahası ödenir.

 

 

I. GİRİŞ, FARKLI BİR DEĞERLENDİRME;

2002 yılının son aylarında hala Türk devletinin yönetiminde esas söz sahibi olan siyasilerin çoğunluğu, Türkiyenin içte ve dışta ileriye dönük çıkarlarını, güvenligini ekonomik ve siyasi  istikrarıni  görebilen, savunabilen, koruyabilen bilgi ve sorumluluk seviyesinde olmadıkları,  izlenimlerini  veriyorlar, kamu oyuna verdikleri demeçlerle aldıkları, uyguladıkları kararlarla.  

Her şeyi en iyi bildikleri ve yaptıkları inanç ve hayalleri ile çevrelerini saran beleşcilerden, dalkavuklardan  sıyrılıp bilhassa üniversitelerimizdeki konularında uzman bilim adamlarından faydalanma, danışma  ihtiyacınıda hissetmezler. Belli bir süreden sonrada  seçildikleri makamlara, başkanlıklara kendilerinden başkalarına layık görmedikleri ve veya doyamadıkları içinde  olsa layık olmadıkları koltuklara kene gibi yapışırlar. Ağır sağlık sorunları, hafıza kaybı, bunaklık, yürüme, konuşma, hatırlama özürlüğü, kontrolsüzlük v.b. ihtiyari rahatsızlıklar da bile zarar verdikleri makamlardan başkanlıklardan ayıramamaktadırlar. Seçim sonuçlarından; kötü icraatlardan, kamuoyuna yansıyan suistimallerden, rezaletlerinden; ülkeye , halka verdikleri zararlardan, çektirdiklerinden ;  sebeb oldukları  iflaslardan, işsizlikten,  iç ve dış borçlardan hiç ders almazlar, sonuç çıkarmazlar. Tekrar tekrar   seçim meydanlarında, ekranlarda, yazılı basında verdikleri ilanlarda  halka hitap ederek,   boş, gerçekleşmesi  imkansız  vaatlerle, halkın inanç ve duygularıni kullanarak, suçlarını ve pisliklerini birbirlerine ve başkalarına  mal ederek seçilmek istemektedirler Çıkartıkları yasa ve yönetmeliklerle ülkeye hizmet etmek.  İsteyen pek çok kişinin önünüde tıkamaktadırlar.

Her şeye Amen-Allah, tamam da  bu siyasileri hala dinlemek için meydanları hala dolduranlara, alkışlayanlara, vatan sizle gurur duyuyor tezaharütlerine, bunlardan hala umut  beleyip  tekrar tekrar oy verenlere ne demeli?

Türkiye´de milletin gülmesini unutturanlar, hala halkın beynini sağlıklı düşünmesini önlemek için körletenler, hala vatandaşların konuşmasını, düşünce-ifadelerini yasaklayanlar, hala açlık ve yokluk içinde borç ve faizler için sefalet içinde yaşamağa mahkum ettirenler hala hangi yüzle, vicdanla  vatandaşların önüne çıkabilmektedirler, hala oy istemektedirler? Ve bu millet hangi yüzle, vicdanla bu asiyasileri dinleyerek onlara tekrar oy verecektir?

Bence bu millet her şeye, yokluk ve bokluk içinde yaşamağa müstehaktır, cevabı doğru değildir. Halk böyle eğitilmiş, yetiştirilmiş, beyni körletilmiş, şartlandırılmış; başka alternatifi  yok ki! İyi niyetlidir, duygusaldır, affedicidir, çok sabredecidir. 

Bizler bilim adamları, akademisyen  olarak diğer bir görevimiz; tarafsız korkusuz önyargısız görüslerimizle halkın aydınlatılmasına, doğru kararlar vermesine yardımcı olmalıyır.

Kaosun, iflasların, görevi suistimallerinin, yokluğun, yoksulluğun, hukuksuzlugun, açlığın, boşaltılmış kasaların hüküm sürdügü bir ülkede bilim ve bilimsel çalışmalardan bahsetmek saçmalıktır, Gerçek bilimsel çalışmaların yürütülmesi için gerekli alt yapı sağlanamaz, okullarda  kaliteli, çağın gereksimlerine uygun eğitim ve öğretim verilemez. Insanların yaşam ve çalışma istekleri, üretkenlikleri giderek kaybolur.

 II. IRAK´A ABD´LERİNİN OLASI ASKERİ MÜDAHALESİNİN NEDENLERİ

Kendinizi karşın tarafın yerine koyarak, çıkarlarınızı ön plana çıkararak hayal gücünüzün yettiği kadar neden sıralaybilirsiniz. Hele Dünyada süper bir güç iseniz sebeplerinizin ve  haklılığınızın  sınırı yoktur. Bu konu üzerinde tezler bile hazırlanabilir. Ben burada sokaktaki normal bir vatandaşın düşüncelerini, bildiklerini kısaca özetleyerek sıralalamak ve hatırlatmak istiyorum:

1.ABD´lerinin Irak petrol zenginliklerini kendi çıkarları doğrultusunda  kullanmak, sömürmek, kontrol altında bulundurmak. Başta İngiltere olmak üzere Batılı Ülkelerininde buradan pay alma arayışları.

2. Yıkık ve yıllarca ambargo altında alt yapısı çökmüş bir petrol zengini Irak; ABD ve Batılılar (firmaları) için iştah kabartan sağlam, büyük bir pazardır. Yeniden onarım petrol gelirleri ile finansman edilecek, Petrol , enerji ve petrol dolarlarına her ülkenin ihtiyaçı vardır. Bilhassa gün geçtikçe Batıda da her geçen gün  su yüzüne çıkan ekonomik sıkıntılar, kriz, iflaslar, işsizlik, ödeme güçlükleri, boş kasalar, ...  Irak pazarı ile umutlanmaktadırlar...

3. 1991 yılındaki istenildiği gibi sonuçlanmayan askeri müdahalenin öçünü almak, Saddam engelini aşmaktır. Kuveyt, Suudi Arabistan  Şeyhlik Saltanatları gibi  kukla bir yönetimi Irak´ta çıkarları için kurmak.

4. Bölgede Israilin güvenliğine katkıda bulunmak,

5. Dünya barışını, insanlığın varlığını tehdit eden nükleer silahların yayılmasını, önlemek, Teröristlerin eline geçmesini engellemek.

5. Kendi Ülkelerinde ve veya ülkesinde ekonomik, siyasi basarısızlıgı Irak gündemiyle kamufle etmek, dikatleri baska yöne, Iraka cevirmek, Bosalan kasaları, acık hesapları, masraf ve ısrafları Dünyanın ikinci petrol-zengini, Irak Petrol-dolarları ile doldurma, kapatma arayısı:

6. Bölge haklarının refahına katkı sağlayacak demokratikleşme sürecini başlatmak!!! (Bu nedene kargalar bile gülerler. Bölge halklarının cahil kalmaları ve birbirleri ile aptalca uğraşmaları, savaşmaları, fakir kalmaları esasında Batılı devletlerinin çıkarına olmaktadır. Hatta aşırı kökten dincileri  el altından indirek yönlendiren de onların büyük firmaları ve gizli servisleridir.

Saddamın  Kuveyti işgaline cesaretlendiren yine onlardır. Pek çok kökten dinci, katı cahil şeriatcı örgütlerinin ana merkezleri, üsleri Avrupadadır, Avrupanın pek çok şehrinde palazlanmaktadırlar. Batılı devletler insan hakları savunucuları görünmelerine rağmen pek çok konuda egoist, çıkarlarına göre katı hareket ederler.)

Kendinize göre bu nedenlerin önem sırasını ve ağırlıgını tespit edebilirsiniz, ilaveler yapabilirsiniz. Yorum okuyana aittir.

III. TÜRKİYENİN TAVIR POLİTİKASI

ABD´lerinin olası Irak askeri müdahalesinde ve  Kuzey Irak Kürt Devletinin tanınması gelişmelerinde Türkiye'nin tavrı ne olmalıdır sorusuna gelince; Her  insanın sağlıklı mantığı ile cevablandırmak gerekir.

“Türkiye ileriye dönük uzun vadeli kendi güvenliği ve çıkarları doğrultusunda Birleşmiş Milletler  yasaları dikkate alınarak hareket etmekten çekinmemelidir.”

Bakın, ABD´leri hiç bir ülkenin yardımı olmaksızın Irak´a başarılı askeri bir operasyonu düzenleyecek  ekonomik ve askeri güce sahiptir.Irakin isgali ABD icin yarım günlük bir askeri manevradir, Iraklıların hıc bir direnme gücleri, sansları yoktur, Saddamin ülkesi ve halkı ve kendi canı icin yapacagi tek sey ülkeden bir an evvel gitmek olacaktır.  Kısaca Türkiye istesede istemesede, yanında yer alsada almasada ABD´leri çıkarları gereği böyle bir operayonu silahlı veya silahsız  gerçekleştirecek bir güçtür.  Türkiye'nin sessiz ABD´lerine yanında yer alması halinde  müdahalede kendi çıkarlarını gündeme getirebilir.

§  Bölgenin uzun vaadeli istikrarı Türkiye´nin,  hem bölgenin,  hem de Dünya barışı lehinedir ve gereklidir.

§  Irak´ın Saddamsız, diktatörsüz varlığının ve toprak bütülüğünün  korunmasını esas alan senaryolar ancak bölgeye ve Irak halkına istikrar getirebilir.

§  Irak´ta federatif sisteme dayalı demokratik bir idarenin, yönetimin ilk adamları çok zor olsada yes">  Birleşmiş Milletlerinin süreli desteği, gözetimi altında atılabilir, gerçekleştirilebilir. Bu çevredeki ülkeler içinde bir örnek teşkil edebilir.

§  Türkiye  oradaki Türkmenlerin hayati çıkarlarını, varlıklarını, yasal haklarını gündeme getirerek, antlaşmalarla belirler, garantörlük görevini onaylatır.

§  Türkiye ve Irak Halkları arasındakı bağlar, işbirbirliği kuvvetlendirilir.

§  Irakın inşaasında, yapılanmasında önemli görevleri, ihaleleri üstlenebilir.

§  İleride kendisine sürekli sorun  olacak Kuzey Irak´taki Kürt devletinin tanınmasını önler.

§  ABD ´leri Türkiyenin pek konuda yanında yer almıştır , destek ve yardımda bulunmuştur. Dost ve Müttefik bir ülke olduğu dikkate alınmalıdır.

§  Diktatörlükler Dünya barışı, insanlık  için bir tehdittir, saatli bomba gibidirler. Saddam eskiden Türkiye içinde bir tehditti ve  kendi halkına, çok yazık, milyonlarca insanin hayatını zehir etmistir. Ve bu Irak halkı Saddamı tekrar büyük bir çoğunlukla seçmek, desteklemek mecburiyetindedir!!!

Irak'ta mevcut sınırları gözardı eden, yeni devletlerin kurulmasına imkan veren senaryoların hiç biri bölgeye istikrar getirmeyecektir, Bölgeyi kaosa boğacaktır Türkiyenin basına bela olacaktır. Türkiye bu benzeri senaryolarda tepkisiz, sessiz kalmamalıdır.

Kuzey Irak'ta Kürt Devletinin tanınması halinda Türkiye, Birleşmiş Milletleri ve taraf  devletlerini uyarmalı, Türkiye için bölgede savaş nedeni sayılacağını önceden açıklamalıdır.   Türkmenlerin can ve mal güvenliğini yerinde, Irakta sağlamak üzere, tarihi hak ve varlıkları güvence altına alınıncaya kadar bölgeyi askeri denetimi altına alması kaçınılmaz olacaktır. Karşı taraf devletler mevcut antlaşmaları hiçe sayarlarsa Türkiye de bölge üzerindeki elinden zoraki alınan tarihsel haklarını geri ister, almak içinde harekte geçmesine vesile olur. Bazı gerçeklerin de hatırlanmasinda yarar vardır. Örneğin Dünya Kamuoyunda da haklar verilmez, istenir, savunulur, alınır hatta almak için savaşılır, bedeli ağır  da ödenebilir.

Türkiye  Kuzey Irak a olası bir askeri harekattan korkmamalıdır.  Böyle bir harekatınn az kayıpla, külfetle başarılması için hazır olmalıdır. Başarılı, planlı bir askeri ve siyasi harekat Türkiye'nin hayati çıkarı için gerekli olabilecektır.

Esasında  hazırlıklı bir Türkiye'nin Irak´taki gelişmelerden fazla endişelenmesine gerek yoktur. Türkiye zorluklar içerisinde bulunabilir,  fakat hayati çıkarları, güvenliği söz konusu olunca gerekeni yapmaktan, hatta savaşmaktan da  kaçınmamalıdır. Türkiye'nin hiç bir ülkeden korkusu, endişesi olmamalıdır.  Kısaca Türkiye'de birlik, beraberlik hüküm sürdüğü müddetçe, Türkiye hiç bir güç tarafından mağlup edilmez, uzun süre işgal edilemez.. Bu benzeri ifadeleri milli duygularımı ön plana çıkararak kullanmıyorum. Tarihimiz belli, Türkiye'nin coğrafi yapısı, dağlık ve denizlerle çevrili olması, konumu, komşuları, ambargolardan etkilenmeyen, kendi kendine yeten üreten kırsal kesim,  dünyanın her bir köşesinde bulunan vatandaşlarımız, bagısıklı kırsal kesim   halkın mentalitesi, deli dolu vatanı, bagımsızlıgı ugruna ölen ödüren genc nufus, her türlü güclüklere, zorluklara alıskın ...

Bakın Türkiye Irak değildir, ilk silah sesi ile lağım çukurlarına gizlenen yaygaraçılara karşın; çoğunun, hatta içimizden bazı yazar çizerlerin görünüşüne bakarak horladığı Mehmetler, Ayşe-Fatma bacılar silah  sesine doğru koşarlar, Gavur itleri, kafir pislikleri burada işiniz ne diye söylenerek karşı tarafı, silah çekenleri  geldiklerine bin pişman ederler.

 IV. SONUÇ.

Türkiye burnunun dibinde ceyran eden hadiselerde acizane, korkak bir politika gütmemelidir. Hayati çıkarlarndan asla taviz vermemelidir. Bu çıkarları Dünya kamuoyunda ister ciddiye alınsın ister alınmasın gündeme getirmesini, haklarıni savunmasını ve korumasını bilmelidir. Ülkenin hayati çıkarları söz konusu olduğunda Türkiye'nin savaşmaktan, kan dökmekten kaçınmayacağını karşı taraflara ve Dünya Kamuoyuna göstermelidir. Türkiye Batılıları aşırı büyütmemeldir, onları ilahlaştırmamalıdır. 

Eğer biz Türkler şunun bunun  maskarası olarak, boyunduruğu altında Dünya üzerinde var olacaksak; hiç var olmayalım çok daha iyidir. Mücaadele ederek, gereğinde de savaşarak hayata veda etmek daha onurludur.  (TU-Berlin, 09.2002)

*** Irak´taki  gelişmelerle ilgili olduğu gibi, Kıbrısta da  Türkiye bilhassa Kıbrıslı Türklerin hayati çıkarlarından hiç bir şekilde taviz verilmemelidir. Türkiye  Kıbrıs Rum  kesiminin Avrupa Birliğine  tek taraflı kabul edilmesine  karşı çıkmalıdır, onay vermemelidir.  Her iki kesimin esit sartlarda ve haklarda Avrupa Birliğine dahil olmasi üzerinde durulmalıdır. Bunun dışında hiç bir öneri kabul edilmemelidir. Avrupa Birliği şemsiyesi altında Kıbrıslı Rumlar ve Yunanlılar adayı tamamen zamanla ele geçirmek için çalışacaklardır, her fırsattı değerlendireceklerdir. Ve Kıbrıs'taki dengeler Rum kesimin lehine gelişecektir. Avrupa Birligi Ülkelerinin tek tarafli, Rum kesimi lehine, Türkleri yok sayarak menfaatleri dogrultusunda sürdürdükleri faaliyetler Insan hakları ile basgdasmamaktadır. Kıbrıslı Türkleri rencide etmektedir. Burunlarin dibindeki Istanbulu, Edirneyi, Izmiri Avrupa-Ülkesi görmezlerken, Cok daha uzaktaki Kıbrıs Rum_kesimini Avrupa sınırlari icerisinde göstermeleri; Insan hakları ve demokrasi savunucuları kesilen Avrupalıların gercek yüzünü ortaya göstermektedir.

Kıbrıs, Kıbrıslı Türkelerin bir sorunu oldugu gibi Türkiyenin de bir sorunudur; hayati cıkarlarını, güvenligini de dogrudan ilgilendirmektedir. Hic bir sekilde taviz verilmemelidir. Avrupa Birligine girme pahasına dahi Kıbrıs feda edilmemelidir, hic bir suretle ödün verilmemelidir. Girit ve 12 Adalarla Türkiye yeteri kadar yanmıstır ve hala yanmaktadır.


Izmirden Istanbula vapurla giderken neredeyse Yunanlılardan izin almamız istenecektir!!


Kıbrıs Rum Kesimin tek taraflı Avrupa Birligine girmesiyle Türkiyenin Avrupa birligine katılımı daha da zorlaşacaktır!!!

 


 

‘TERÖRE KARŞIN TERÖR’

dr husso

 

Yukarıdaki terörle ilgili üç kelimelik sözcük anlayanlar ve anlamak istemeyenler için çok şey ifade etmektedir. Terör gerçeğin, yaşamın ta kendisidir! Terör dün vardı. Bugün de vardır, yarın da var olacaktır….

Terör gibi sorunlar devlet yönetimi zafiyetinden,  devlet yönetimi üstlenen hükümetlerin, siyasilerin kötü icraatlarından,  kaynaklanır.  

Terör gibi şiddet olayları,  genelde karşı tarifin  güçsüzlüğünden, zaafından, kötü icraattan ortaya çıkma cesaretini gösterirler. Toplumsal bir hastalık gibi görülebilir,  Toplumlarda ülkelerde hastalık saçan insani parazitler, mikroplar, virüsler, pislikler her zaman vardır. Toplumsal vücut, ülke bedeni çeşitli nedenlerden, bilhassa ekonomik, siyasi  zayıflığında, hukuksuzluklarda görevi suitimallerde v.b. kötü devlet yönetimi ile ilgisizlikte Kürt terörü gibi sorunlar ortaya çıkarlar ve gelişerek tehlikeli bir hal alır. .

Ülkede toplumsal hastalığın üstesinden gelebilmek içinde çoğu kez  vakit geçirmeden acı reçetelerin uygulanması, gerektiğinde  kanlı operasyonlarla müdahale edilmesi, tedavisi  gerektirmektedir. İyi teşhis konulması kadar gerekli  ilaç ve  dozunu  verecek ve operasyonu uygulayacak ekibin ehliyeti de hayati değerdir.  

Yoksa Türkiye bir Lübnan´na, Irak´a veya  Yugoslavya´ya  dönüşebilir.

 

TANIM, KAVRAMLAR, SINIFLANDIRMA:

Hukukçulara göre terör hukuk dışı, siyasetçilere göre ise insanlık dışı bir eylemdir. Kimilerine göre terör eylemi, can ve mal kaybına neden olan şiddettir eylemdir

……

Peki devlet yönetimindeki ve devlet kurumlarındaki  hukuk dışı keyfi uygulamalar, ve insanlık dışı kötü icraatlar, partizanlık, soygunlar, talanlar, hortumlamalar,  gelir dağılımındaki adaletsizlik, ağır vergiler, pahalılık, işsizlik, parasızlık, açlık, keyfi yasaklar, eğitimsizlik, ilgisizlik, fırsat eşitsizliği v.b. terör, siyasi terör değilse nedir?  - Terörün ta kendisidir. Ferdi, ekipsel, toplumsal  terörlerin ortak özelliği baskıdır, kısıtlayıcıdır, zorlamadır. . Araçları da çok farklı olabilir, kaba kuvvet, silah veya söz,  amacı karsı tarafa zarar maddi ve manevi zarar vermektir, karsı tarafı yok etmektir.veya rahatsız verici uygulamadır. Terörün amacı karşı tarafa zarar vermektir. Peki; sanayisi, silah teknolojisi gelişmiş zengin Bati ülkelerin bu üstünlüklerini dünyadaki diğer ülkeleri; sömürme, baskı altında tutma, zenginliklerinden haksız pay alma, borç batağına itip  onları kullanma eylemeleri terör değilse nedir? 

Bu konular üzerinde sizde biraz düşündünüz mü?  Düşündüyseniz sorunun cevabini rahatlıkla verebilirsiniz. Ben yinede hatırlamayanlar için sorunun cevabini yazıyorum:

 

“Terörün ta kendisidir”.

 

Terör terörü körükler.

 

Terör bireysel, ekipsel, toplumsal,  ulusal ve uluslararası bir hastalıktır diye de bir geniş bir sınıflandırma yapılarak  incelenebilir.  Ulusal toplumsal terör, aynı insan hastalığı gibi ihmal edildikçe, zayıfladıkça ortaya çıkar. Zamanında ve yerinde iyi müdahale yapılmadıkça yasam veren vücut, toplum, ulus terör illetiyle göçer gider.

 

Ulusal ve uluslararası toplum içinde olup bitenler her toplumu, her toplum bireyini, hepimizi ilgilendirir.  Bana, bize dokunmayan yılan bin yaşasın derseniz, o yılan bir gün güçlenerek sizi de rahatsız eder, yaşamınızı  berbat, zehir eder. Terör dalgası size ulaştığında benim sucum neydi demeden evvel, bu teröre karşın ben niye boş bulundum demelisiniz.

Esasında benim yazmak istediğim terörle ilgili farklı konulardı; Örneğin, kapkaçtı terörü,

canlı bomba terörü, ulusal çıkarlar terörü, kökten dinci terörü, 21 yüzyılda Birleşmiş milletler onaylı  Irak´ta uluslararası vahşeti, soykırımı ve Türkiye´de dış destekli Kürdistan terörü.

 

Kapkaçtı terörü:

 

* Kapkaçtı terörü: bilhassa büyük şehirlerde kimsesiz, eğitimsiz, ezilen hırpalanan çocuklar, gençler ve bunları kullanan beleşçiler. Veya maceracı soysuzlar, sapsızlar gözlerine kestirdiklerinin bilhassa zayıf bayanların değerli eşyalarını kapmak için hiç çekinmeden saldırıyorlar. Yakalanan kapkaçılar ise linç edilircesine tartaklanıyorlar.  Peki bu toplum, bu devlet, bu bireyler daha evvel neredeydiler, kapkaççılara verdikleri tepkinin neden birazını bu devleti yönetmeye kalkışan ehliyetsizlere karşın göstermediler, göstermekten aciz kaldılar! (Bu konuda düşünce ve gözlemlerimi içeren daha detaylı bir makaleyi ileriki bir tarihe bırakıyorum)

 

Siyasi terör, Batılı Irak Terörü!

 

* Sanayisi, silah teknolojisi gelişmiş zengin Batı ülkeleri  bu üstünlüklerini dünyadaki diğer ülkeleri sömürmek, baskı altında tutmak, toprak altı zenginliklerinden haksiz pay almak için kullanıyorlar. Bunu yaparlarken çok ustaca davranıyorlar, ekselans şekilde gerçekleştiriyorlar, insan hakları, demokrasi maskesi altında, veya dünya barışını korumak, daha fazla özgürlük adına yapıyorlarmış. Ve bunlara kargalar dahi gülermiş! İste Batılıların Irak-vahşeti, soykırımı. Eskiden Benzeri eylemleri papazları arkalarına alarak Hıristiyanlığı yüceltmek ve  Tanrı adına da yapıyorlardı. 

Irakta vahşete karsın sağduyulu halkın ve Müslüman kardeşlerimizin bu amansız Batı-Terörüne karşın yapabilecekleri tek şey, canlarını hiçe sayarak, karşı tarafa savaştır, mücadeledir. Canlı bombalarla post modern işgalcilere, hırsızlara zayiat vermek tek alternatifleridir. Türkiye Saddama karşın operasyona fiilen katılmış olsa idi, Irak-Vahşeti bu denli boyutlara ulaşmazdı, bu kadar uzamazdı, kontrolden çıkmazdı. Oradaki din kardeşlerimiz, soydaşlarımız bunca açılara, zulümlere katlanmazlardı. Türkiye bu denli tehdit altında kalmazdı. Iraktaki Kürtler Batılıları yanlarına alıp Türkmenleri boğazlayıp susturulmazlardı, yurtlarından koparılmazlardı. Musul ve Kerkük Kürtler tarafından Batılıların desteği altında talan edilip işgal edilmezdi, orada Kürdistan devletini dünyaya ilan edemezlerdi…….

 

Batılıların bu terörüne karşın mazlum halkların, Müslümanların yapacağı tek şey; her imkanı değerlendirerek, her kılığa girerek terörle karşılık vermek olacaktır. Bu terörü Irak dışında da sömürücü Batili devletlerin topraklarında sürdürmeleri daha etkin sonuçlar verecektir. Mazlum halkların kaybedecekleri ne kaldı ki. Toprakları işgal edilmiş, zenginlikleri oradaki köpekler kullanılarak talan edilmektedir. Aşağılanmaktadırlar.  Batılıların post modern sömürünün engelleyecek, onları caydıracak tek bir silah vardır oda terördür, nükleer silahlı terördür. Esasında Batılıların Leşkargalarının Irak işgali biz Türkler için kaçınılmaz bir fırsattır. Birinci dünya savasında bizlere Türklere verdikleri acının, zararın, katliamların, lokal-soykırımların, talanların, parçalanmanın öcünü almak için bir kaçınılmaz bir fırsattır.

 

Batili Kürt terörü

 

Bugün hala Leşkargaları Türkiye için büyük bir tehdit teşkil ediyorlar. Çıkarları, ihtirasları, pislikleri, hastalıkları uğruna Kürtleri kullanarak Türkiye´yi bir Yugoslavya, veya Çekoslovakya gibi parçalamak istedikleri aşikardır. Bakın son zamanlarda Türkiye’de Türk ve Kürt federatif devlet yönetim sistemi bir plan dahilinde tartışmaya konulmuştur. Ve ileride hastalık uğursuzluk saçan leşkargaları bu sistem için baskı uygulayacaklarından kimsenin kuşkusu olmasın. Federatif sisteme gecildikten hemen sonra da;  hileli bir halk oylaması ile bağımsız bir  Kürdistan sorunu da Türkiye´nin önüne  gelecektir!

Acı fakat gerçek; ´Hükümetlerin belli hataları nedeniyle Türkiye´yi  yakın gelecekte çok zor, sancılı, karanlık günler bekliyor. Allah biz Türklerin yardımcısı olsun, amin. Bu günleri Türkiye´de Yugoslavya, Lübnan gibi birlikte yaşayacağız! Geleceği görmek için insanın ne müneccim neden uzman olmasına gerek yoktur. Leşkargalarını ve köpeklerini durduracak terk silah terördür, nükleer silahlardır.

* PKK terörüne, karşın alınacak tek tedbir uyguladıkları terörü kendilerine çevirmek olacaktır. Bu ülkenin birlik beraberliğini, huzur ve güvenliğini, toprak bütünlüğünü tehlikeye sokacak hiç bir eylem, hiç bir destek hoş karşılanmamalıdır. İngiltere de bir iki Bomba terörüne karsın İngiliz güvenlik güçlerinin ve devletinin davranışını, uygulamalarını sizlerde izlemişsinizdir! PKK terörü ile on binlerde kişi öldürülmüştür, yüz binlerce kişi yaralanmıştır, yüz milyar dolara varan maddi zarara sebep olmuştur. Buna karşın Türkiye´de Terörün çıban başları yanlarında gezdirdikleri, önlerine aldıkları ecnebilerle ellerini kollarını sallayarak, bazen devlete kafa tutarak, tehdit ederek cirit atıyorlar. Parti kurup kapatıyorlar, PKK-posterlerini, Kürdistan bayrağını Ankara´nin göbeğinde sallıyorlar, Bici Kurdistan, bici Apo diye nara atıp devlete meydan okuyorlar.

Devleti yönetmek, hükümet etmek, bilgi, tecrübe, cesaret, hakkaniyet, dürüstlük ister.  

(Liderlik sonradan kazanılan ve sürekli geliştirilen bir özelliktir. Farklı verileri  değerlendirerek  bugün ve yarin içinde yerinde ve sağlıklı kararlar verebilmektir,  öngörüsü gelişmiş. ……..

Ele verilen yazılı metinleri kürsüde okumak,  salına ve alına yürümek, karşı tarafa hiddetlenmek, azarlamak liderlik özellikleri ile bağdaşmaz. Buda benim kendi görüşüm paylaşılır veya paylaşılmaz  o ayrı bir konudur. Liderlik konusunu , menajerlik konusu ile ayrı bir makalede etraflıca değerlendirmek istiyorum.).

 

Türkiye´de PKK terörüne karşın alınabilecek bazı önlemler:

 

PKK terörüne, Kürt sorununa uygulanacak reçete bu safhadan sonra acıdır, kanlı müdahalelerdir, farklı operasyonlardır!!! Yoksa o sizi çökertecektir.

Amansız teröre karşın çok çok daha amansız terör uygulanmaktan baksa alternatif yoktur. Bu acılı reçeteyi uygulamasını bilmeyenlerin acıları ve  kaybı daima büyüktür  

Terör eylemine katılanlara içte ve dışta destekleyenlere amansız terörler karşılık verilmelidir.

Kullanan ve kullanılanlara hoş görü ile bakılmamalıdır.

Güvenlik güçlerine, bilhassa Türk Silahlı Kuvvetlere bas kaldıranlara, ateş açanlara ve bunları destekleyenlerin gözünün yaşına bakılmamalıdır.

Canilere destek veren yerleşim birimleri  ülkenin muhtelif bölgelerine dağıtılmalıdır, zorunlu iskana tabi tutulmalıdır.

 (Ülkenin huzur ve güvenliği, varlığı  her şeyden evvel önceliklidir. Demokrasinin temel ilkelerinden biri olduğu ve devlet demokrasi yönetimi  bu temel ilke, yani can ve mal güvenliği üzerine kurulduğu unutulmamalıdır. )

Bir iş yapılırsa ya tam yapılır yada hiç yapılmaz ve sözü de edilmez!

Halkın birlik ve beraberliği adil, bilgili, cesur bir devlet, hükümet yönetimiyle sağlanmalıdır.

Ulusal ekonomik politikaları ve Avrupa birliğine katılım süreci gözden geçirilmelidir. Karşı tarafın her isteğine amenalllah denilmemelidir. Avrupa Birliği üyeliğine

katilim çabalarından vazgeçilmemelidir.  Avrupa Birliği üyeliği Türkiye’nin parçalanma süreci olarak görülmemelidir. Yanlış ve bilgisiz istikrarsız politikalar nedeniyle bu süreç terör örgütlerince bir baskı, ödün alma aracı olarak basarili bir şekilde  kullanılıyor!!

Dış borçların ödenmesi durdurulmalıdır. Dünyadaki tepkilerden, izolasyonlardan korkulmamalıdır. Batılıların artıkları ile ve onlara uşaklık ederek bu dünyada rezil ve maskara olarak var olacaksak, teröre karşın terörle mücadele ederek bu dünyadan göç etmek, daha şereflidir. Allah katında şerefli, bağımsızlığı uğruna şehit düşenler daha makbuldür.

 

Güvenlik güçleri dünyadaki farklı  terör eylemlerine karşın daha etkin eğitilmelidir. Meydan muharebelerine karşın eğitilen ve silahlandırılan  silahlı güçler artık tarihe karışmaktadır. Batılıların nükleer, akonvansiynonel üstün silahlarına karşın, iki şans vardır. Biri,  onların silahlarına sahip olarak karşılık vermek, yada yok olmaktır. Son bir ihtimal ise onların içine dalarak terör eylemleri ile yaşamlarını berbat etmektir.

…………..

Doğudaki PKK terörüne karşın yapılacak çok şey vardır; onların yöntemini, onlardan daha iyi onlara karşın uygulanmaktır. Güvenlik güçlerine silah sıkanlara, onları pasif ve veya aktif destekleyenlere karşın pardon, merhamet, af tanınmamalıdır. 

Bu günkü şartlarda Türk ordusunun PKK teröristleri Irak içlerine kadar kovalamasına gerek yoktur. Bunun yerine;

1. Irak ve Birleşmiş milletler Iraktan gelen Kürt terörü hakkında dikkatleri resmi olarak çekilmelidir.

2. Bu görevler için yetiştirilmiş özel terörist avcı kuvvetleri ekipler halinde içte ve dışta, terör bölgelerine ve gereğinde Irak içlerine, belli hedef ve görevler için gönderilmelidir.

3. İyi bir istihbarat sağlanmalıdır. Bunun içinde günümüzün teknolojileri bilgi toplamak, gözetlemek, takip etmek için kullanılmalıdır.  Örneğin çok basit bir elektronik sistemlerle mayın döşeyici, ve kalleşnikov teröristleri saptanabilir, takip edilebilir. Yollara ve mezralara, köylere, şehirlere, mahalleler, sokaklara, dağlara, ovalara, sınırlara hakim yerlere gizli bir şekilde uzaktan kumandalı bilgisayar destekli bu sistemler çok ucuza ve efektif kurulabilir.

4. Iraktan destekli PKK terörü ısrarla sürdürüldüğünde el altından Iraktaki direnişe destek verilmelidir. Hatta kura ile çekilecek ve veya  gönüllülerden oluşacak intihar komandoları Iraktaki direnişlere; tuzağa düşür, vur kaç, iz bırakma yöntemi ile katılmalıdırlar.

5. Türk silahlı kuvvetlerin eğitimi daha ciddi ve günün değişen koşularına göre yerine getirilmelidir. Salon kokteyli hantal, uyuşuk generali ve orduevi subayı anlayışı ile Türk-Ordusu bu ülkenin güvenliğini sağlayamaz. Bunlar kamuoyunda ipe sapa gelmez demeçlerle poz vereceklerine, kışlalarında Mehmetçiklerin eğitimi ile ilgilensinler, artan teröre karşın çareler üretsinler, gerekli önlemleri alsınlar. Erinden generaline kadar yakın dövüş sporlardan , örneğin ATK, (Antiterör Kampf)  öğrenip devamlı uygulamaları,  farklı silahları kullanmaları öğretilmelidir. Askere alınan gençlerin bu değerli zamanları kışlalarda ot yoldurtarak ile yürüyüş talimleri ile bos yere harcatılacağına onlara yakın dövüş sporlarından ATK, (Anti Terör Kampf) öğretilmesi daha faydalı olur. Talimhanelerde er ve erbaşlar saatlerce günesin altında oturtularak belden aşağı fıkralar anlatılarak, ve kışla sınamalarında, Televizyon salonlarında geceleri ipe sapa gelmez porno filmleri izlettirilerek ahlakları sabote edileceğine,  Seminerlerle, Video filmleri ile Atatürkçülük, Vatan sevgisi, milliyetçilik, Milli Tarihimiz öğretilmesi gerekir. Kokteyl generalleri ve orduevi subayları sağda solda çene çalacaklarına kışlada olup bitenlerle ilgilensinler. TV-  Askere alınan gençlerin askerlik süreleri her yönüyle, her saati ile her günü ile çok  iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Gençlerin ipe sapa gelmez uğraşlarla, hizmetçilik, uşakçılık işleriyle askerliklerin geçiştirmelerine müsaade edilmemelidir. Askere alınan gençlerin;  subaylara ve bunların karılarının, ve çocuklarının ve tüm sülalenin hizmetinde bulundurulmamalıdır, Askere çağrılan er ve erbaşlar askerlik dışı hizmetlerde çalıştırılmamalıdırlar. Ordu evlerinde de askere alınan gençlerin hizmetçi, uşak hamal gibi işlerde bulundurulmamalıdır,  Burada ücreti subayların aidatlarından karşılanmak üzere sivil personel.çalıştırılmalıdır. Gençlere askerlik öğretilmelidir, uşaklık değil. Eğitim süreleri  eğitim alanlarında belden aşağı fıkralarla veya  gazinolarda, kafeteryalarda kafa bularak harcanmamalıdır.  …..

(Konuyla ilgili üzücü bulduğum bir iki olayı hatırlatmak istiyorum, bu haberi sizlerde gazete ve TV-den haberdar olmuşsunuzdur:

Geçenlerde İzmir´de şehrin tam merkezinde bulunan bir otobüs durağında bekleyen 4 sivil giyimli hava astsubayı, yasları 16 ile 22 değişen 3 kapkaçtı tarafından saldırıya uğruyorlar ve dayak yiyorlar, imdatlarına orada bulunan halk yetişmiş. Daha sonrada bu astsubaylar polis karakolunda bu kapkaççılardan davacı olduklarını açıklıyorlar. Bu habere Üzülür veya güler misiniz? Bu basit olay bile Türk ordusunun eğitimsizliğini, zayıflığını ele veriyor. Dün de, (Gazete haberlerine göre) Türk ordusunun evli bir binbaşısı travesti evinde soyulduğunu iddia edip travestinin evini her kesin korkulu bakışları altında kurşun yağmuruna tutuyor!!!! (Çok Yazık) )

Türk silahlı kuvvetleri, ülkenin hayati çıkarları gereği personelini en iyi şekilde günün koşullarına göre eğitmek, yetiştirmek ve hazır bulundurmak mükellefiyetindedir.

Türk silahlı kuvvetleri mensubu olmak Türkiye´de bir ayrıcalıktır. Düne kadar en çok güven ve saygı duyulan devletin bir kurumudur, halkın bir parçasıdır. Bu gelenek taviz verilmeden sürdürülmelidir. Subay örgencileri, subaylar günümüzün ve geleceğin koşullarına göre mükemmel, gözü pek, güçlü, bilgili, milliyetçi  bir savaşçı olarak yetiştirilmelidirler. Resim, müzik, dans gibi kurslarda vakit öldüreceklerine, TV- Talk Showlarda boy göstereceklerine  yakın dövüş sporları, ekipsel savaş oyunları ile kendi özgüvenlerini ve savaşçı kimliklerini  geliştirsinler. PKK ve benzeri teröre karşın nasıl mücadele edebilirim, kapımın dibinde Kürtler tarafından boğazlanan Türkmenlere, nasıl yardim edebilirim, Iraktaki  Müslüman kardeşlerimin katledilmelerine karşın neler yapabilirim vs. arayışında olmalıdırlar.

Konuyla farklı başka bir olayı burada dile getirmek istiyorum:

Iran´da Şahın devrilmesi sırasında Irandaki ve Yurtdışındaki Kürtler Batili bazı kuruluşların desteği altında Kuzey Bati Iranda federatif, daha sonra bağımsız bir Kürdistan´ín temellerini atmak için harekete geçtiler.  Toplantılar ve mitinglerle kendilerine taraftar  ve daha fazla destek toplamağa   başlamışlardı.  Mollalar devlet yönetimini ele geçirince çok kısa sürede Kürtlerin hakkından geldiler. Nasıl geldiler biliyormuşsunuz, amansız terör uygulayarak tabi. Elebaşlarını pasifisize ettiler, bazılarını kaçırdılar, toplantılarını ve mitinglerini bastılar, yurtdışında da sokak ortalarında onların üzerine yürüdüler, bir çoklarını tartaklayarak hastanelik ettiler.

Yurt dışına farklı kimliklerle sızdırdıkları özel istihbarat birimleri ile kısa sürede gerçekleştirdiler. Bu birimler yurtdışındaki İranlıları ve İranlı Azerileri kendi safhalarına çekerek ve yönlendirerek o zamanki ayrılıkçıların hakkından gelmişlerdir.  Batılılar, bilhassa Alman´lar Iranla olan Ticaret gelirlerin kaybolmaması için bu gizli operasyona ses çıkartılmamıştır. Ulusal çıkarlar gereği kamuoyunda bu operasyonlara fazla yer verilmemiştir. Örneğin Frankfurt´aki gibi şiddetli kavgalar, tartaklanmalar  çok kısa polisiye, sokak çatışmaları olarak  giciştirilmiştir.

 

Türkiye de ise bu gibi durumlarda çok tecrübesiz, bilgisiz hareket ediliyor!.

Örnek:  Epey zaman oluyor, bir mitingde  güvenlik güçleri, polis herkesin gözü önünde, böyle bir olayı yaratıp fırsatı değerlendirmek isteyen PKK´nin ekmeğine kaymaklı bal vermiştir. Hatırlayacaksınız Polisler gözleri dönmüşçesine oradaki kadınların üzerine yürüyerek cop, tekme, yumrukla girişmişler. Bu görüntüler aylarca Yabancı TV-lerin ekranlarında yansıtılmıştır.  Bu polisin bir nevi görevi suiistimali, yani beceriksizliği devleti, hükümeti zora sokmuştur. Mübarekler, bunların üzerine coplarla, tekme yumrukla saldıracağınıza;

- en basiti bunları neden pek çok olanaklardan faydalanarak tespit etmiyorsunuz ve, veya elebaşlarını tutuklayıp arabalara alıp merkeze getirmiyorsunuz…

- kendi rakip sivil bayan, erkek timlerinizi onların içine sızdırmayı ve onlara kontrollü saldırtmayı düşünmüyorsunuz.

Benzeri yöntem PKK´nin Türkiye aleyhine gerçekleştirdiği yurt içi ve yurt dışı her toplantılarda, mitinglerde, yürüyüşlerde uygulanabilir.  Bakin PKK´nin düzenlediği yurt içi ve yurt dışı her toplantıda, yürüyüşlerde, mitinglerde ülkenin her yerinden örgüt üyelerini, yandaşlarını taşıyarak büyük yankılar çıkarmağa, izler bırakmağa özen göstermektedir. Ayni şekilde istemediği bir yürüyüşü, toplantıyı, etkinliği özel eğittiği timleri ile sabote edebilmektedir. Karşıt görüşlere tahammül göstermeyip, kişi ve kişileri tehdit edip saf dışı, eks ediyorlar,….  Türk güvenlik güçleri de ayni yöntemi daha iyi ve etkileyici olarak tereddütsüz  onlara karşın uygulamalıdır. Bu tür eylemler için eğitilmiş özel timler, gereğinde sivil giyimli güvenlik görevlilerinin, propaganda birimlerinin, polis ve askerlerin hatta halkın ve belli sivil örgütlerin, emeklilerin desteği altında karşıt eylemlerde bulunmalıdırlar.

(Rütbelerle poz verileceğine, o rütbelerin hak edilmesi esastır)

Başka bir olay;

Yurtdışından PKK ´nin her kimlikte ecnebi yandaşları gelmektedir. Diyarbakır´a gidip onlarla poz vermektedirler. Onlara kızacağımıza biraz kendimize, beceriksizliğimize kızsak daha yerinde olmaz mı sizce! Bunların üstesinden farklı bir biçimde gelebilirsiniz. Örneğin bunlara karşın yumruklu, kanlı silahlı protest yürüyüşleri, eylemler organize edilebilir. O kargaşada bu satılmış ecnebilerin ve kansızların suratlarına kim tarafından vurulduğu belli olmayan bir kaç yumrukla Türkiye´ye geldiklerine, bu işe kalkıştıklarına  pişman edilebilir. Onların bu küstahlıkları sineye çekilmemeli, hoş ve tepkisiz karşılanmamalıdır.

Bakin bu antiterör sistemi, yöntemi yurtdışında bir çok Batılı ülke tarafından başarı ile uygulanmaktadır. Birbirlerine karşıt guruplar yaratılarak denge tutulmaktadır. Örneğin Nazilere karşın Yeşiller, Sosyalistler. Veya aşırı yabancılara karşın Naziler

Batılıların başarı ile uyguladıkları diğer bir yöntem bölmek, karşıt guruplara ayırıma. Örneğin, Almanya’daki  çok sayıdaki Türk grupların mevcudiyeti bu yöntemin, uygulamanın bir sonucudur.)

Kısaca,

* teröre karşın terörle mücadele etmekten başka efektif seçenek yoktur.

* Türkiye´de güvenlik güçlerine polise, askere ateş açanlara merhamet edilmemelidir. Ve bu durumlarda hesap istenilmemelidir, verilmemelidir!

Ne olacak canim…. Diye diye; vere vere Türkiye´nin geleceği karartılmıştır! (Dün dil, kültürel haklar denilirken, bugün kimlik, federatif sistem, özerklik istenilmektedir. Türkiye parçalanma bölünme kaos aşamasına getirilmiştir.  Hayır kardeşim, 80 sene boyunca baskı altında tutulmakla sorun ortaya çıkmamıştır. Bu sorun 20 sene öncesine dayanan ihmaller PKK terörü gibi sorunlar, Bağımsız Kürdistan sorunu devletin zafiyetinden, veya dıştan destekli güçlenerek, kullanılarak belli amaçlarla, genelde taşeronlukla ortaya çıkarlar. ve ödünler nedeniyle kontrol edilemez boyutlara varmıştır.  

Dede ve babalar “Ne mutlu Türküm”  derlerken Gençler, çocuklar ben Türküm demekten  korkar, çekinir, utanır hale getirilmiştir. Devlete karşın dağda şehirde savaşır hale gelmiştir.  Bakin yaşanmış benzeri bir çok olaydan biri: baba biz Türk´üz derken, oğlu hayır ben Kürdüm diye babasına çıkışıyor! İşte son 20 yılın tavizli.  politikalarının sonuçlarından biri de budur.  Ekonomik devlerinden Almanya bile Türkleri asimile temek için hiç bir şeyden kaçınmıyor, Türkçe konuşmalarını, Türkçe televizyon seyretmelerini bile yasaklıyor, asimize olmayanlara iş vermiyor, onları  Almanya´dan göndermek için yasalar çıkarıyor)

* Savaşmasını unutanların, mücadele etmesini bilmeyenlerin, başkasından hazır bekleyenlerin;  insan gibi, erdemli  yaşam hakları yoktur.

* Vatan, ona gereğinde canları, kanları pahasına birlik içinde sahip çıkanlarındır, ulusundur.

* Güvenlik güçleri, Türk Silahlı Kuvvetleri günümüzün ve geleceğin koşullarına göre eğitilmelidir, görevler üstlenmelidir. (Askeri meydan muharebeleri artık tarihe karışmıştır.)

Ülkenin birlik ve bütünlüğü sürdüğü müddetçe, Allah İzniyle, hiç bir kuvvet Türkiye`yi yok edemez.

Her Türlü ambargo, baskılara karşın ayakta durabilecek ender ülkelerden biri Türkiye´dir

(Ülkenin birlik ve bütünlüğü ancak adil ve dürüst bir devlet yönetimi ile sağlanabilir. PKK-Terörün ülke bütünlüğünü tehdit eder hale gelmesinin en büyük nedenlerinden biri burada aranmalıdır: - Toplumda devlete karşın memnuniyetsizlik, güvensizlik artmaktadır. - Devlet vatandaş arasındaki kopukluk ilerlemektedir.  Bu fenomenler kendisini bilhassa Güneydoğu Anadolu’da farklı biçimde, gelecek umudu PKK bünyesinde Kürdistan´da görmektedir. Diğer bölgelerde ise ilgisizlik, küskünlük, güvensizlik, uyuşturucu bağımlılığı, olarak görülmektedir.)

* Güçlü, bütün bir Türkiye Türkiye’nin çıkarına olduğu kadar da;  Avrupa´nin ve Tüm Dünyanın , tüm insanlığın çıkarınadır. Esasında Kürtlerin çıkarınadır.

* Bir gurup iktidarsızların, zavallıların, kader kurbanlarının, işgüzarların, pisliklerin, sapsızların soysuzların, kansızların  çıkarları ve ihtirasları nedeniyle bu ülkenin kaosa sürüklenmesine, bu ülkeye zarar verilenmesine asla izin verilmemelidir. Buna karşın Devletin kurumları kadar her vatandaşında katkıda bulunması gerektirir. Ve birlikte hareket etmesi gerekir.  Bu devlet gemisi kazaya uğrarsa bu gemideki her kez zarara uğrayacaktır, bu devlet gemisi batarsa bu gemi içindeki her kez batacaktır. Örnek mi istiyorsunuz! iste bir zamanların zengin ve muhteşem Lübnan devlet gemisi.

·       Ne Anadolu’da, Kuzey Irakta nede Dünyanın herhangi bir yerinde Dünya var olduğundan beri bir Kürdistan Devleti var olmamıştır.  Bin asırlardan beri Anadolu’da, Kuzey Irakta Türkler  yaşamışlardır, bir çok devletler, imparatorluklar kurmuşlardır, halklarla kaynaşmışlardır.  Anadolu, Musul, Kerkük nereden  Kürdistan´in oluyor ki.  Kültürel haklar, anadil, kimlik, anatomi, hoşgörü, kardeşlik, insanlık, din, iman, sevgi v.b. deniliyor acaba bunlar, PKK ve yandaşları, kendilerinden başkalarına bu hakları tanıyorlar mi ki! İnsanlık gibi bu meziyetleri taşıyorlar mı ki?  İşte Musul, Kerkük gibi Kuzey Irakta yaşayan Türkmenlere yapılan Kürt zulmü! Saddam´in Kuzey Irakta Türkmenlere karşın yapmaya cesaret edemediği zulmü, soykırımı bugün Kürtler Batılıları arkalarına alıp gerçekleştiriyorlar. Bulundukları bölgelerden estirdikleri terör nedeniyle Süryanileri de kaçırtmışlardır.  (Saddam devrildikten sonra ilk kaos anlarında Barzani ve Talabani Kürtlerin ilk önemli icraatları ne olmuştur biliyormuşsunuz, hatırlayın bakalım! Kuzey Irakta Devletin bazı kurumlarını basarak, işgal ederek Türkmenlerle ilgili evrakları yok etmek olmuştur!  Bu haberleri farklı kanallardan sizlerde izlemişsindir. Acaba nedeni hakkında sizlerde biraz düşündünüz mü! )  Barzani ve Talabani Kürtleri kendi çıkarları uğruna Irak ulusunu her gecen gün yok ediyorlar. Her gün onlarca Iraklının, Arabi’n, Türkmen´nin ve Batılı Askerlerin ölümlerin gerçek sebeplerinden biri onlardır. Irak ulusunun acılar içinde kıvranmalarının esas nedenlerinden biride Barzani ve Talabani Kürtlerinin içten pazarlığıdır.  Bu içten pazarlılıkları Irak ulusunu yok ederken Batılılarında oradaki sonlarını hazırlayacaktır. İrak´ta demokrasiyi getirme  müdahalesi, Kuzey Irakta Kürdistan Devleti kurma ve orada Türkmenleri, Arapları yok etme, kaçırtma operasyonuna dönüştürülmüştür.

 

·       PKK´nin, Yandaşların tek hedefi Türkiye’nin dörtte bir Toprakları üzerinde Bağımsız bir Kürdistan devleti kurmaktadır. Bunu gerçekleştirmek içinde  Türkiye’yi ekonomik, siyasisi zayıflatmak, halkları ayırtmak, birbirine düşürmek, Türkiye’ye zarar vermek  için ellerinden geleni yapmaktadırlar.  Mafya,, uyuşturucu ticareti, kadın tacirliği, kaçakçılık, soygun, vurgun, haraç, maganda, kabalık, kabadayılık, kapkaç, hırsızlık, işgüzarlık, terör gibi yasa dışı aktiviteler bunların tekelindedir. Kıyı bölgelerimizde bulunan turistik tesislerinin bir çokları onların elinde. Sahipsiz devlet arazileri onların işgalinde,… Bir araya gelip kalleşçe saldırıya gecenler onlar, …..

 

(Düşündüren ve korkulan bir olay; Gecen haftalarda iki kişi arasında gecen küçük kavga üzerine, Ayvalık´taki Kürtlerden 50 yakın kişi  kazma-kürek-sapları, bıçak ve ateşli silahları ile Cunda adasına (bazı kişilerin direktifi) ile terör estirmeye gelmişlerdi. Yerli halka saldırıları üzerine yerli halktan hiç beklenmedik bir karşı tepkiyle karşılaştılar.  Cundalı gençler bunların üzerine yürüyerek tartaklamaya başladılar, olay kontrol dışına çıkıp, güvenlik güçleri olayları bastırmakta etkisiz kalınca,  canlarını takviye polis ve jandarma güçleri sayesine zor kurtardılar. Hincini alamayan Cundalı gençler bunları yol boyunca da takip ederek taşıyan arabaları içinde tartaklamaya da devam etmişlerdi.  Daha sonra öfkelerini Kürt çalıştıran iş yerlerini yerle bir ederek, Kürt çalıştıran iş sahiplerinden yakaladıklarını, iki kişiyi tartaklayarak komalık hale getirerek almaya kalkıştılar.  CHP´li Belediye başkanı bir kaç oy daha fazla uğruna Kürtleri kayırma politikası nedeniyle o gecede lanetlendi! O gece belediye başkanı Cunda´da yakalansa idi veya bulunsa idi linç edilmekten kurtulamazdı! Gece yarılarına kadar  süren olaylar sonucunda Cunda adası, sahil boyu bir harabeye dönüştürüldü,.. Tatilciler Cunda´dan apar topar ayrıldılar..  Her nedense bu olaylar ( Trabzon ve Seferihisar olaylarından çok daha büyük) kamuoyuna duyurulmadı, gizlendi.  İleride Ayvalıkta çok daha büyük olayların patlak vermesinden korkuluyor. Kürtlerin bir araya gelip Ayvalıkta savunmasız bir yerliyi daha önceden dövmeleri, ve estirdikleri terör ve işgüzarlık nedeniyle, sonradan oluşan Kürt mahallelerin basılmasından endişeleniyor. Gerilim o kadar artı ki, yerli halk Kürt çalıştırmak istemiyor, onlarla alışveriş yapmak istemiyor. Ayni kahvede oturmuyor! Kürtlerin çalıştırdıkları kahvelere, işyerlerine gitmiyorlar!

İşte ‘Türkiye´deki  bu süreç endişe vericidir, zaten karşı tarafın istediği de budur )

 

Ve Bizim belli entellerimiz, kendilerini aydın ilan edenlerimiz hala TV-ekranlarında  boş laf ediyorlar. 

 

* “Demokratikleşme ile Türkiye’deki PKK terörü ve Kürdistan bağımsız devletini kurma sorunu çözülecekmiş” Ateşkes ilan etmekle, af üstüne af çıkarmakla, taviz üstüne taviz verilmekle, PKK-Terörü bitirilecekmiş!!!!

Daha neler, neler…..  

 

·       Her ne hikmetse bu sihirli çözüm önerileri bir çok kişinin dilinde, kaleminde!

·       Ve yine ne hikmetse bu yöntem hakkında kamu oyu bilgilendirmekten aciz kalınıyor!

Yani demokratikleşme ile Türkiye’ye zarar veren PKK- terörünü nasıl bitireceklerini halka anlatamıyorlar.

 

Bence, bu safsatayı halka yutturamazlar, Bu  ve benzeri safsatalarla sadece PKK terörünü azdırırlar,  teröristleri onurlandırırlar. Bu laf kalpazanlığı ile toplumun bir kesimin kafalarının   karışmasına, ortalığın bulanmasına neden olurlar.

Bence, bu sözleri, hazırlayan  ilgililer, bu demeçleri ezbere okuyan yetkililer ilk evvel demokrasi devlet yönetimini  çalışsınlar,  demokrasinin ana ilkelerini örgensinler…….

Neymiş efendim 80 seneden beri Kurdistan sorunu bastırıldığı için, 80 seneden beri TBMM´sinde Kürt kimliği yasaklandığı için v.b. Türkiye’de PKK terörü patlak vermiş, bu nedenlerle PKK terörü meşru imiş, ….. 

Geçenlerde Farklı iki TV-kanalında bu konular üzerine tesadüfen iki tartışmayı izledim: (TV Kanalları bu tip tartışmalarda farklı görüşleri paylasan uzman kişileri ve bu konuda çalışmaları bulunan bilim adamlarını davet etmeleri ve sunucuların konuya iyice hazırlanmaları gerekir.)

Hükümet başbakanın bu demeçlerinden cesaret alan iki farklı yorumcu, biri prof. Unvanlı öğretim üyesi,  diğeri  ise PKK´nine siyasi  parti başkanı ;     

·       Adamlar resmen Türkiye’de PKK terörünü ve canileri, eşkıyaları özgürlük savaşçıları olarak meşrulaştırmaktalar.

·       TBMM´ sinde Kürt kimliğini, daha açıkçası ; Türk, Kürt federe devletini PKK-terörüne karsın şart koşuyorlar.

·       Güney doğuda şimdilik özerklik talep ediyorlar. Ve bu yönde olumlu adımların atılması içinde PKK ile ateşkesi kabul edilmesini üstü örtülü savunuyorlar. 

·       Cok yakinda ve bu gidilse , bu ilgisizlikle, bu sorumsuzlukla, bu beceriksizlikle, bu korkaklıkla;  canilerin başı İmralı´ dan resmi törenlerle çıkartılıp Kürdistanin başına geçirilirse ve Dünyadaki Nobel barış ödülüne layık görülürse kimse şaşırmasın.

 

Demokrasi devlet yönetiminin olmasa olmaz ilkelerinden biride;  demokrasi ile yönetilen toplumlarda bireylerin Devlet ve hükümet yönetimlerine sahip çıkması, olup bitenlerle ilgilenmesi, birlik içinde gerekli eylem ve tepkileri gerekli zamanda vermesidir, seslerini duyurmasıdır. Bu tür tepkilerde sivil örgütlerce, bilhassa partilerce koordine edilmesi gerekiyor, …

 

TV-de izlediğim prof. Unvanlı siyaset bilimciye bir iki konuyu hatırlatmak isterdim,     

1.         Demokratikleşme, insan hakları konularında Bulgaristan ve  Yunanistan´i örnek gösteren bu zat Yunanistan’daki Türk azınlığından, hangi koşullarda var olmağa çalıştıklarından  haberi var mi. Hangi mantıkla Bulgaristan’daki ve Yunanistan’daki Türkler, Türkiye’deki Kürtlerle bir tutulmaktadır.

2.         ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde, örneğin ABD´lerinde Kızılderililer, İspanyol,  Portekiz, Alman, Fransız, Rus, Polonya, Cin, Hindistan, Afrika asıllılar kendi kimlikleri, kökenleri ile mi parlamentoya seçilmektedirler, Beyaz sarayda kendi kökenlerinin dilleri ile bağlılık yemini ediyorlar? Benim kökenim Alman, Fransız, İspanyol, Slav. Afrikalı deyip özel kültürel haklar,  kendi dillerini konuşma talebindeki bulunuyorlar, çoğunlukta oldukları bölgelerde özerlik mi istiyorlar.  

3.         80 sene sürdürülen politikalar sayesinde, Türkiye´de Kürtler Kürdüm diyebilmektedirler ve hala Kürtçe konuşabilmektedirler.  Bir çok irk gibi Kürtlerde Irklarının devamını Türklere borçlu olduklarını unutmasınlar.  Bu 80 sene teröre taviz  verilmeyen politikalar sayesinde Türkiye huzur ve güven olmuştur. Bu 80 sene ayrımcılık gütmeyen politikalar  sayesinde Bırakın Ankara´nin  veya Diyarbakır´in göbeğinde, merkezinde;  yurt dışında dahi cani başının posterini taşıyarak bici Kurdistan, bağımsız Kürdistan lehine sloganlar  atıp gösteri yapma cesaretini gösterememiştir.    

4.         Tavizler verile, verile, ülke parçalanma, bir kaos  aşamasına getirilmiştir. Geleceği karartılmıştır.  

5.         Prof. Unvanlı bu zat, Doğu Anadolu’da yasayan insanlara, Kürtlere  Dağ-Türkleri kimliğini yakıştıranları bir nevi ekranda aşağıladı. Bin asırlardır bu bölgelerde yerleşen, ilklerde hayvancılıkla geçinen  göçebe Türk kavimlerine Dağ Türkleri denilmesini  neden suç olarak görüyor, neden Kürtlere karşın bir hakaret olarak sayıyor. Bakin bu zatin örnek verdiği Yunanistan ve Bulgaristan bugün bile hala orada yasayan Türklere Dağ  Rumları veya Dağ Bulgari  demiyorlar;  Müslüman Rumlar veya Müslüman Bulgarlar diyorlar ve bir asimilasyon uyguluyorlar.,

6.         Prof. Unvanlı bu zat neden biraz Kuzey  Iranda  yasayan 30 milyona yakın Türk kökenli Azerilere ve diğer Türk boylarına sahip çıkma cesaretini gösteremiyor, onların kültürel ve kimlik haklarınım sorunlarını araştırmıyor Kuzey ıraktaki Türkmenlere Kürtler tarafından yapılan zulüm, terör, soykırım neden araştırılmıyor, dünya kamuoyuna duyurulmuyor.

7.         Yahu etmeyin eylemeyin! Kuldan utanmıyor ve korkmuyorsanız Allatan Korkun! Türkiye, Bu devlet bu halk size ne kötülük yap tiki. Bu devleti zayıflatıp parçalarsanız yaratacağınız kaosun içinde en fazla zararı, acıyı sizler çekeceksiniz. Batıya Kaçsanız dahi soyunuz sofunuz Hıristiyanlığın sefil, kişiliksiz itleri, maskara uşakları olmaktan  baksa gelecek sizler için yoktur.

8.         .Demokrasilerde alt kimlik ve üst kimlik gibi  ırkçılık yoktur, farklı irk, dil, din  kültürlerden kaynasan bütün bir ulus vardır.  Ve halk çoğunluğunun  kabul ettiği yasa ve yönetmeliklere uyma ve uygulama zorunluluğu vardır. Devlet  dilini  her vatandasın öğrenmesi , kullanması  menfaati icabıdır.  

9.         PKK-Terörü, Kürt kimligi, alt üst kimlik, azinliklar kavramalri  altinda yatan  Bagimsiz Kürdistan evletidir,  her nedense bizim geleneksel diplomali ve diplomasiz sivri zekalilar bu gercegi görmemenizlikten geliyorlar.

 

Ne olacak canim…. Diye, diye; vere, vere; Türkiye´nin geleceği karartılmıştır! (Dün dil, kültürel haklar denilirken, bugün kimlik, federatif sistem, özerklik istenilmektedir. Türkiye parçalanma bölünme kaos aşamasına getirilmiştir.  Hayır kardeşim, 80 sene boyunca baskı altında tutulmakla sorun ortaya çıkmamıştır.  Bu sorun 20 sene öncesine dayanan ihmaller ve ödünler nedeniyle kontrol edilemez boyutlara varmıştır.  Dede ve babalar “Ne mutlu Türküm”  derlerken Gençler, çocuklar ben Türküm demekten  korkar, çekinir, utanır hale getirilmiştir. Devlete karşın dağda şehirde savaşır hale gelmiştir.  Bakin yaşanmış benzeri bir çok olaydan biri: baba biz Türk´üz derken, oğlu hayır ben Kürdüm diye babasına çıkışıyor! İşte son 20 yılın tavizli.  politikalarının sonuçlarından biri de budur.  Ekonomik devlerinden Almanya bile Türkleri asimile temek için hiç bir şeyden kaçınmıyor, Türkçe konuşmalarını, Türkçe televizyon seyretmelerini bile yasaklıyor, asimize olmayanlara iş vermiyor, onları  Almanya´dan göndermek için yasalar çıkarıyor Bu da prof unvanlı zata hatırlatılır!)

* Savaşmasını unutanların, mücadele etmesini bilmeyenlerin, başkasından hazır bekleyenlerin;  insan gibi, erdemli  yaşam hakları yoktur.

Vatan, ona gereğinde canları, kanları pahasına birlik içinde sahip çıkanlarındır, ulusundur.

* Bu Vatanin huzur, güvenliği, bütünlüğü içerisinde ancak  sizler ve  gelecek nesilleriniz  için iyi  bir gelecek söz konusudur. Bu vatanin birlik. bütünlüğü, huzuru iyi bir geleceği, zenginliği ise ancak birliktelikle, çalışarak mücadele ederek temin edilebilir.              

*** Gecen hükümet dönemlerinde, rahmetli Özal zamanında PKK-terörünün ilk yıllarında artan terör olayları önemsenmemiş , küçümsenmiş ve ipe sapa gelemez demeçlerle gecistirilmege, çalışılmıştı. Kandırılmış bir iki baldırı çıplağın,  üç dört çapulcunun, kendini bilmezin, hayalcinin  eylemleri, şiddet olayları olarak degerlendirilmisti.. Ve devlet bunlarin üstesinden gelir teraneleri ile kendi kendilerini aldatmağa başlanılmıştı.  Zamanla bu olaylar kontrol edilemez hale gelince, çaresizlikleri ve beceriksizlikleri su yüzüne çıkınca da taviz üzerine taviz verilmeğe başlanılmıştı. 

Üç beş çapulcunun… diye başta küçümsenen terör olayları ile Türkiye 30 binin üzerinde şehit vermiştir, onbinlerce gazi sakat kalmıştır, yüz bin milyar dolar maddi kaynakların harcanmasına neden olmuştur. Ve bu günlere; tam bağımsız müstakil Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da Kürdistan sorunu hortlamıştır.  Pamukoğlu gibi idealist genç ve dinamik ve gözü pek bir generalin göreve gelmesi ile olayların seyri kısa zamanda değişmişti. Yoksa Türkiye bugün çok daha farklı bir yapıda, konum da olabilirdi.

 Bu gecen olaylardan yetkililer bilhassa siyasiler, günün hükümeti  hiç ders almamışa benziyorlar. Esasında Terör olayları, yani bağımsız Kurdistan sorunu çok daha farklı; tehlikeli bir safhaya girmiştir: Ulusal ve uluslararası bir siyasi terör  uygulamasına girilmiştir. Dağda canilerle Türk güvenlik güçleri rahatlıkla bas edebilir, onları etkisiz hale getirebilir. Her gecen gün artan ve farklı biçimlerde kamuoyunu meşgul eden bir nevi ayaklanma,, boy gösterisi, meydan okuma, şehir  içi terör eylemleri karsısında hükümetin, yetkililerin tavrı, bu olayları değerlendirmeleri  endişe vericidir, kaygı vericidir.

Son bir haftadır  farklı biçimlerde ortaya çıkan ayaklanmaları hala 3 Ekim’de Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlaması  görüşmelerini baltalamak, sabote etmek  için  yapılan provokasyonlar olarak değerlendirmek, bence çok yanlıştır, saçmalıktır, sivri zekalılıktır! Yine kendi kendilerini aldatmaya başlıyorlar.  Can ve mal güvenliği, devletin, ulusun gelecek güvenliği, huzuru her sedyen evvel önceliklidir, Bu kural demokrasinin en temel prensiplerinden biridir! Güvenlik için demokrasi kuralları kısıtlanamaz sözü bence ya bilgisizliğin  yada beceriksizliğin, acizliğin yansımasıdır.  Esasında PKK ve yandaşları Türkiye’nin Avrupa Birliğine katilimin cani gönülden isterler. Bu Avrupa Birliği sayesinde bazı emellerine kavuşabileceklerini düşünüyorlar.

Bu olaylar radikal önlemler alınmadığı takdirde çok daha şiddetli ve bütün yurtta yayılarak süreceğinden Türkiye kaosa sürükleneceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.   Türkiye’nin kötü ekonomik durumu,  gelir dağılımındaki  uçurum, fakir çoğunluk,  partizanlık, bilhassa işsizlik ve devlete karşın memnuniyetsizlik, güvensizlik bu olayların destek bularak gelişmesine, çiğ gibi büyümesine müsaittir. 

Ve benim kendi  değerlendirme ve görüşlerime göre; bu meclisin ve bu hükümetin gelişen siyasi terör  olayların üstesinden gelmesi çok  zor, (bu görüşümde yanılmam benim dileğimdir).  Askeri bir darbe ise çok daha büyük ekonomik ve siyasi krizlere neden olma ihtimali yüksektir,  Türkiye’nin sonunu getirir! Demokrasilerde çare umut tükenmez, secimle daha iyisini yapabilene hükümet görevi devredilir. Allah Türkiye’nin yardımcısı olsun.                                                                      

 Not:  kişi , kişilere, kurum, kurumlara hakaret etme, akil verme v.b. bu  yazımın amacı değildir. Gözlemlerimi, yaşadıklarımı, düşüncelerimi  kaleme alıp, Internet aracılığı , web sitemde  bu toplumun  bireyleri ile paylaşmaktır, tartışmaktır.  Yazma aktivitesi müzik, resim, spor gibi  benim için farklı , dinlendirici, ayda bir 4-5 saatimi alan bir uğraştır, hobidir. Terör eylemine dönüştürülmediği sürece karşıt fikirlerden, düşüncelerden korkulmamalıdır.

Bir bilim adamı, öğretim üyesi, akademiler  mesleki uzmanlık alanları yanında, her vatandaş gibi çevresi, ülkesi, devleti ile de ilgili sorunlara; çalışmalarında da yer vermesi gerekir, olup bitenlerden duyarsız kalmamalıdır diye düşünüyorum. Tabii ki kendi görüş ve düşüncelerini kürsü önünde, dersleri sırasında  örgencileri ve meslektaşları ile paylaşmadığı sürece doğal karşılanmalıdır.

dr. Husso

…………………………………………….

Güneydoğu´daki terör ve siyasi eylemleri ile ilgili, Bana da ulaşan bir E-Mail hakkında görüşlerimi sizlerle paylaşmak ve tartışmak istiyorum!

(Alıntı, sosyal medyadan)

>   *>Sorunun sebebi nedir acaba?*

>>Arkadaşlar yazıya bilerek hiç yorum yapmadım ki sizlerin yorumlarını

>>öğrenebileyim diye. Benim bu yazıya yorumum Ertuğrul Özkök gibi hiç bu

>>konulara girmeyen, sağı solu belli olmayan bir kişinin böyle bir yazı

>>kaleme alması; milletimizdeki yüzyıllardır süren ihanete karşı nefretin

> nasılarttığının göstergesidir.

>>Belki şu tablo bir çağrışım yapar da bu işin sadece fakirlikten,

>>kalkınmamışlıktan kaynaklanmadığını anlarsınız:

 

 

>>Alıntı:

>>Büyüklü küçüklü yüzlerce kürt isyanı arasında en önemlileri bunlardır:

>> 

>>1806, Baban Aşireti, Abdurrahman Paşa İsyanı

>>1833-1837, Mir Muhammed (Soran) İsyanı

>>1855, Yazhan Şer İsyanı

>>1878-1881, Şeyh Ubeydullah Nehri İsyanı

>>1919-22, Simko (Ismail Ağa) İsyanı

>>11 Mayıs 1919, Ali Batı İsyanı

>>21 Mayıs 1919, Mahmut Berzenci İsyanı

>>6 Mart 1921, Koçgiri İsyanı

>>4 Eylül 1924, Beytüşşebab İsyanı

>>13 Şubat 1925, Şeyh Sait İsyanı

>>10 Haziran 1925, Nehri İsyanı

>>7 Ağustos 1925, Reşkotan-Raman İsyanı

>>Kasım 1925, 1. Sason İsyanı

>>16 Mayıs 1926, 1. Ağrı İsyanı

>>21 Ocak 1926, Hazro İsyanı

>>7 Ekim 1926, Koçuşağı İsyanı

>>26 Mayıs 1927, Mutki İsyanı

>>13 Eylül 1927, 2. Ağrı İsyanı

>>7 Ekim 1927, Bıcar İsyanı

>>6 Temmuz 1929, İt Resul İsyanı

>>20 Eylül 1929, Tendürek İsyanı

>>26 Mayıs 1930, Savur İsyanı

>>20 Haziran 1930, Zilan İsyanı

>>21 Temmuz 1930, Oramar İsyanı

>>7 Eylül 1930, 3. Ağrı İsyanı

>>24 Ekim 1930, Pülümür İsyanı

>>Eylül 1930, 2. Mahmut Berzenci İsyanı

>>Kasım 1931, Şeyh Ahmed Barzani İsyanı

>>Ocak 1937, 2. Sason İsyanı

>>21 Mart 1937, Dersim İsyanı

>>1950, Kürt siyasal hereketi yönünde ilk girişimler başlar.

>>1961, Silopi'de "Kürdistan Demokrat Partisi" siyasi birimi oluşturulur.

>>1964, Kürt Devrimci Demokratik Kültür Derneği (KDDKD) kurulur.

>>1974, Türkiye Kürdistan Sosyalist Partisi (TKSP) kurulur.

>>1974-1976; Kawa, Denge Kawa, KUK, Rizgari, Ala Rizgari, Tekoşin adlı

> kürt örgütleri kurulur.

>>1978, Lice'nin Fis köyünde PKK kurulur.

 

> *>Arkadaşlar Gümüşhane ilini duyanınız var mı bilmem... Gümüşhane, *

>>Hakkari'den sonra Türkiye'nin en fakir ilidir. İşsizlik, fakirlik had safhadadır.

>>Kastomonu bilmem duyanınız var mı... Türkiye'nin en fakir 5 ilinden

>>biridir. Bazı köylerinde elektriğin, suyun olmadığını bile duydum.

Şimdi biraz oranlara bakalım:

 

>>Ücretsiz muayene için yeşil kart kullananların oranı:

>>Hakkari: %53

>>Gümüşhane: %21

>>Kastamonu: %16

>>Kaçak Elektrik Kullanımı:

>>Hakkari: %70-80

>>Gümüşhane: %20-30

>>Kastamonu: %5-10

>> 

>>Milli Savunma Bakanlığının 1998 yılında resmi belgelere dayanarak

> açıkladığı

>>Kurtuluş Savaşı'nda kayıtlı şehit olanların sayısı:

>>Hakkari: 21

>>Gümüşhane: 329

>>Kastamonu: 5160

>>Hakkari'nin günümüzde toplam nüfusu: 219345

>>Gümüşhane'nin günümüzde toplam nüfusu: 153990

>>Kastamonu'nun günümüzde toplam nüfusu: 363700

>>Şu anda nüfus artış oranlarını, bir kişinin kaç çocuğu olabildiğiniyse

>>yazmak bile istemiyorum, yalnızca şu habere bir bakın nüfus artışı

>>eğitimsizlikten mi oluyormuş üzerine düşünün:

 

*http://www.milliyet.com.tr/2005/12/23/guncel/gun06.html*

 

*>Benim köyümdeki ilkokul bile görmemiş akrabalarımın niye 2 çocuğu var,

> niye*

>>3 çocuğu var da 15 çocuğu yok diye bir düşünün...

>>Bu İllerimizdeki Kürt kökenli vatandaşlarımızın sayısı:

>>Hakkari: %95

>>Gümüşhane: %2

>>Kastamonu: %1

>>*Sonucu görmek için kahin olmaya gerek yok sanırım... Sorun bugün başlamadı, *

>>bugün bitmeyecektir. Sorunun kaynağı fakirlik, yoksulluk, sosyal sorunlar

>>değil bambaşka sorunlardır. *Ben hiç Gümüşhane'de, Kastamonu'da öğretmen*

>>vuran, doktor yakan, Atatürk büstü asan, PKK'ya yardımda bulunan insan

>>duymadım. Ben hiç Gümüşhane'nin, Kastamonu'nun biz fakiriz, biz açız diye

>>gösteriler yapıp bu gösterilerinde doğrudan devletin kurumlarına,

>>binalarına, vatandaşların araçlarına saldırdıklarını, polise taş

>>attıklarını, ateş açtıklarını duymadım.* Bu işin sebebinin eğitimsizlik*

>>olduğunu söyleyenler Abdullah Öcalan Mülkiyelidir yani Ankara Siyasal

>>Bilimler bölümünde okumuştur. Bugün gelin ODTÜ'ye bir bakın, etraftaki

>>afişleri bir okuyun. Üniversitede okuyan eğitimli Kürt vatandaşlarımız

>>acaba neler diyor? Gelin, okuyun mideniz kaldırıyorsa. İşgalci, sömürgeci T.C.

>>ibarelerini görmek sizi rahatsız etmeyecekse... İsterseniz Kürt kökenli

>>vatandaşlarımızı ODTÜ'de yurtlarında da ziyaret edin, Sözde Kürdistan

>>bayrakları içinizi acıtmayacaksa... Bu sorunun nedenleri fakirlik,

>>işsizlik, eğitimsizlik değil peki ne o zaman bir düşünün. Bir de bu

>> sorunun yüzyıllardır sürdüğünü düşünün. Sorunu çıkaranın kim olduğunu düşünün.

……………………………………………………

Sorunun Cevabı!

Başlıca neden bence;  kötğ devlet yönetimindeki otorite zayıflığıdır, ehilsizliktir. Yani Kötü Devlet Yönetimidir

Bunun yanında birçok farklı ağırlıkta ki faktörler eklenebilir ve sayfalar dolusu tez kitapları ile de açıklanabilinir, yorumlanabilir.

 Bağımsız Mega Kürdistan Devletini Kurmak Hayalini Gerçekleştirmek gönülde yatandır. Eylemlerin de esas nedeni budur.

 

Ben Güney Doğulu bir vatandaş olsaydım, nasıl davranırdım

sorusunu kendime sordum!

Her türlü çirkefliğin, yolsuzluğun, hırsızlığın, görevi suiistimallerin, vuku bulduğu, FIRSAT EŞİTLİĞİNİN TANINMADIĞI, ADALETSİZLİĞİN ve ilgisizliğin hüküm sürdüğü ve iç ve dış borç yükü altında inleyen ülkelerde ulusal birlik, beraberlik sağlanamaz, vatanın bütünlüğü korunamaz. Ve o ülkelerin saygınlığı, huzuru, refahı, güvenliği v.b. zedelenir.

En kötüsü devletin otoritesi zayıflar. Devlet otoritesi için de her şeyden evvel halk çoğunluğunun devleti yönetenlerin arkasında bulunması gerekir.

Yukarıdaki satırları okuyanlardan bazıları; neden İstanbul, Diyarbakır, Urfa, Batman, Viranşehir v.b. şehirlerde devlete karşın ayaklanma, terör eylemleri olayları olurken, Balıkesir, Kastamonu, Gümüşhane, Rize, Corum, Bannaz gibi diğer şehirlerde, yörelerde gerçekleşmiyor diye düşünmeden söyleneceklerdir….

……

İnsanlardan oluşan toplumlar, uluslar da bir insan vücudu gibi dışarıdan yıpratılarak, zayıflatılarak hastalanırlar. Hastalık belirtileri, ortaya çıkış yerleri insandan insana ve ulustan ulusa farklılıklar gösterirler. Genelde hastalık en zayıf mahallerden ortaya çıktığını ve önlem alınmadığı takdirde her yere yayıldığını, bulaştığını bilmeyen yoktur. Esasında Tabiatın doğasında bu fenomen vardır, yani hastalık, hasar, isyan daima kırılmağa karşın fen zayıf, en kritik noktalardan, yerlerden başlar. Ve derinlere tek veya bir çok koldan ilerlerler.

Güneydoğu ilgisizlikten, bilgisizlikten bir asır boyu zayıf bırakılmıştır. Bırakın bir entegrasyonu, yani ulusla bir bütünleştirme politikasini oradaki insanlara devletin dili dahi öğretilmekten aciz kalınmıştır. Oradaki insanların, Türklerin dahi Kürtleştirilmelerine karşın hiç bir önlem alınamamıştır. Bazen bir sürgün yeri olarak hatırlanmıştır. 

( Bakın, Avrupa-Birliği Ülkelerinde, hatta bize insan hakları ve demokrasi dersi vermeğe kalkışan bazı densiz, küstah ülkelerde dahi planlı ve sinsi entegrasyon politikaları yıllardır sürdürülüyor. İşyerlerinde, okullarda, resmi dairelerde ana dillerinde konuşmaları ve evlerinde anadillerindeki televizyonları  izlemeleri dahi yasaklanıyor. Bulundukları ülkenin ana dilini bilmeyenlere bazı haklar tanınmıyor, ülkeyi terk etmeleri isteniliyor…. En ufak suçlarda dahi yabancıları ülkelerinden sınır dışı ediyorlar, çok ağır cezalara çarptırılıyorlar....  Ülkelerindeki en ufak terör olaylarında, eylemlerinde onların güvenlik güçleri hiç sınır, kural tanımadan, kimseye hesap verme ihtiyacı duymadan terörün üstesinden geliyorlar…..

Peki neden, sizde hiç düşündünüz mü ?)

Aslında biraz tarih bilgisi olan, biraz mantıklı, bağımsız, önyargısız düşünebilen Güneydoğunun ve burada yasayanların çoğunlukla Türk ırkından geldiklerini kavrarlar. Bin asırdır burada Türkler hâkim olmuştur ve buraların Türklerin ilk yerleşim yerlerinden biri olduğu da unutulmamalıdır. 

 

Farklı unsurlar!! Buralara sahip çıkınca, onları kullanmağa devlete karşın yönlendirmeğe başlayınca iş işten gediyor tabii. 1980 yıllından beri gelişi güzel verilen tavizler, ödünler Güneydoğunun Türkiye’den kopma amaçlı terör ve siyasi eylemlerini cesaretlendirmiştir.

Irak´takı vahim durum; Batılı leş kargaları ve itleri tarafından işgali, terör faaliyetleri ve Devletin hatalı bilhassa Irak ve Avrupa-Birliği politikaları nedeniylede Türkiye’deki bu boy gösterme, baş kaldırma ayrışım eylemleri hızlanmıştır, daha da gelişmiştir. ( son Şemdinli, Batman, Diyarbakır olayları….!). Gün geçtikçe Türkiye bir kaosa, (karışıklığa)  hazırlanılıyor.

Öne sürülen bazı çözüm senaryoları: - Federal yapı, (Çekoslovakya modeli); - Irak, Filistin, Lübnan Kaos modeli; -Yugoslavya Modeli; - Bağımsız Kürdistan Model ( Genelde gönülde yatan, nihai model bu Mega Kürdistan modelidir.)

Bence en sağlıklı ve her kesin, Avrupa-Birliğinin ve Dünyanın da, Tüm insanlığın yararına olan Türkiye Cumhuriyetinin, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüdür. Bunu sağlamak içinde bazı radikal önlemler alınmaktan kaçınmamalıdır. İnsan hakları, demokrasi maskeleri altında taviz üzerine taviz verileceğine, bu ülkenin mevcut yasa ve yönetmeliklerine her kesin, her kesimin uyması istenilmelidir ve bu sağlanmalıdır.

Bu vatan toprakları içinde kalıcı veya geçici bulunan her birey, gelen misafirlerde bu devletin yasa, yönetmeliklerine uymak mecburiyetindedirler. Bu kural demokrasi yönetiminin taşıyıcı temellerinden biridir.

Kısaca devlet gücünü, otoritesini adil hissettirmelidir, çok geç kalınmadan!!! 

Ülkede gözden kaçan diğer bir iki sorun;

·        Toplumdaki farklı özürlü, hastalıklı, yetersiz ve sağlıksız beslenmeli insan sayısının yüksekliğidir. Ülkelerin performansı, refah düzeyi, gelecekleri bu sayı ile de orantılı olduğu gözden kaçmamalıdır!

·        Yeni yetişen Test-Tost-Gençliği. Önünün altını tutmayı, kıcını öne çıkarıp sağa sola sallamayı, kıvırmayı, göbek atmayı marifet sanan, uyuşturucuya meyilli, sağlıksız beslenen ve yetiştirilen, ülkede olup bitenlerle ilgilenmeyen, aşk-meşkle can can eden, devlet başkanının adını dahi bilemeyen,  başı boş bir gençlik yetiştiriliyor ve çoğalıyor!!!!!.  (Orta ve yüksek eğitim-öğretimde de reformlara gidilmesi gerekiyor)

 dr. husso

İzmir, 19 Mayıs 2006

 

 

 MIT, MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI;

 Torpilli vasıfsız kadrosu ve görev anlayışı ile  ülkeye yarardan çok zararı olan bir kurum haline getirilmiştir. Belli çevrelerin istihdamı için kullanılan bir kuruma dönüştürülmüştür. Belli kişisel çıkarlar için bu kurum kullanılmaktadır. Tek becerdikleri ise: 4 duvar arasında belli kişi ve kişilerin direktifleri üzerine, ciddi bir istihbarat yapmadan vatandaşları karalamak ve yaşamlarını karartmaktır. Türkiye Cumhuriyetinin temellerini bozup yıkmağa kalkışanlardan, devlete her türlü kazık atan kravatlı, koyu takım elbiseli diplomalı çirkeflerden haberdar olmazlar. Askere pusu kuran bebek katili teröristlerin elebaşlarını bırakın yok etmeyi, izlerini dahi bilmezler, ellerini kollarını sallaya, sallaya yurt içinde ve yurt dışında gezmelerine, Türkiye Cumhuriyetine, hükümetine tehditler savurmalarına, Türkiye aleyhine çalışmalarına, her türlü zarar vermelerine seyirci kalırlar. Onlardan sağır sultanlar bile haberdar olurken, MIT hiç bir şey duymaz.  Sadece orada, burada hava atmayı, hele içkiyi kaçırınca, etrafı dağıtarak tehditler savurmayı bilirler,…..

(Bana inanmıyorsanız, sizlere ispat olarak PKK-Terörünü, Güney Doğudaki kaygı verici olayları, oradaki istihbarat birimlerinin acizliğini hatırlatırım!!!!  Orada yaşanan süreç MIT`in çok zayıf karnesini gösteriyor. Bu Tipteki olaylar günümüzde istihbarat birimleri ile kontrol altına tutulabiliyor. Binlerce kişi ile dağda terörist avına çıkmadan evvel şehirdeki elebaşları her risk göz önüne alınarak yok edilmelidir.

Irak`a  on binlerce askeri birlikler gönderip büyük bir risk ve külfet altına girmektense, iyi yetiştirilmiş, motive edilmiş  istihbarat  birimleri; bir nevi intikam-gerilla komandoları, ajanları göndererek kısa sürede çok daha iyi neticeler alınabilir. 

Bu ülkenin huzur, güvenliği, bütünlüğü ve hayati çıkarları aleyhine faaliyet gösterenlere karşın acımasız, korkusuz fakat akıllıca bir mücadele verilmelidir. Bakin Türkiye isterse tüm Irak`ta  Kuzeyi Güneyi gözetmeden oradaki işgalci kafirlere ve itlerine cehennemi daha da azdırır. Nasıl mi;  en basiti , Müslüman kardeş topraklarında işgalci kafirlere karşın mücadele edenlere el altından ve dolaylı destek vermekle, bu kafirlere soytarılara karşın savaşmağa öldürmeğe ve ölmeğe hazır olanlara silah eğitimi vererek onları yönlendirmeleri ile…. 

Bazılarımız Batılıları, Amerikalıları, İngilizleri fazla abartıyorlar, korkuyorlar, çekiniyorlar….  Onursuz bir yaşamı, onurlu ölümlü bir mücadeleye, savaşı  tercih eden bir ulus olduğumuz unutulmamalıdır!) 

 

Günümüzde ve gelecekte MIT` e çok daha fazla önem verilmelidir; Partiler üstü bir özerklik, güven kazandırılmalıdır.

 Ve sınırlı belli operasyonlar ifa edebilme sorumluluğu verilmelidir. Bunun içinde çekirdek kadrosunun iyi seçilmesi, çok iyi eğitilmesi ve motive edilmesi zaruret haline gelmiştir. MIT görev sınırları, ifa yetkileri,  acık ve seçik yasa ve yönetmeliklerle yeniden geliştirilerek belirlenmelidir, Vatandaşların güvenini, saygısını kazanması yanında günün istihbarat  teknolojisinde hakim olmalıdır. Yurt içinde ve yurt dışında ekip halinde operasyonlar sürdürebilmelidir.  Her sedyen evvel en önemlisi devlet ve Vatandaş bu kuruma sahip çıkmalı, her zaman arkasında durmalıdır.  Türkiye`in bütünlüğü, huzuru, güvenliği, refahı için MIT ihtiyaç vardır. Türkiye coğrafi konumu, komşuları, iç yapısı itibari ile caydırıcı askeri gücü kadar gerçek anlamda bir MIT de ihtiyacı vardır.

VATANDAŞ OLARAK BİZLERİNDE GÜVENLİK GÜÇLERİNE VE İSTİHBARAT BİRİMLERİNE KARŞIN BİR GÖREVİMİZİN OLDUĞUNU UNUTMAMALIYIZ: HER ŞEYE RAĞMEN ONLARA GÜVEN DUYARAK ŞÜPHELİ GÖRDÜKLERİMİZİ, TANIK OLDUĞUMUZ YASA DİŞİ FAALİYETLERİ ONLARA BİLDİRMEKTEN ÇEKİNMEMELİYİZ, KORKMAMALIYIZ. ÜLKEMİZİN, DEVLETİMİZİN ÇIKARLARI GEREĞİ BİRER İSTİHBARAT ELEMANI GİBİ ONLARA YARDIMCI OLMAMIZ GEREKMEKTEDİR.  

Bu tutumumuz, başkalarını  ferdi çıkarlarımız, kıskançlık duygularımızdan kaynaklanan bir ispiyonculuk değildir; erdemli bir Vatandaşlık insanlık görevimizdir, İslam Dinimiz de bu görev her müminden yerine getirilmesi istenmektedir. (İnanın yurt dışında Almanya`da,  akli selim her vatandaş en ufak şüphede dahi güvenlik güçlerini hemen anında  haberdar ediyor.)  

Teröristleri, kalpazanları, haraççı-kapkaçtı-asalaklarını, hırsızları, uyuşturucu ve  kadın tacirlerini, vergi kaçıranları,  hortumcuları, vatan hainlerini, rüşvetçileri,  v-b. güvenlik güçlerine bildirmekle vatana ve geleceğinize hizmet etmiş olursunuz. Bilhassa çocuk yasta gençlerimizi uyuşturucu müptelası yaparak Türk milletini çökertmek isteyen, içimizde beslediğimiz ve aramızda kanser gibi üreyen vatan hainlerine, ayrılıkçılara karşın her birey daha duyarlı olmak mecburiyetindedir, bu konuda en ufak şüphede güvenlik güçlerine haber verilmelidir.  

Ayrılıkçıların hedeflerine ulaşmak için her türlü  çareye başvurdukları bir gerçek.  Dağdaki PKK terörü kadar şehirdeki uyuşturucu terörü korkunç boyutlarda. Kürdistan separatisleri yani ayrılıkçılar uyuşturucu ile gençlerimizi zehirlerken, bağımsız Kürdistan devleti  mücadelesi içinde maddi kaynak elde ediyorlar. Türkiye içersinde daha da ekonomik güçleniyorlar, bir çok yerde kendi monopollerini kuruyorlar..   Bir elden  ve el altından yönlendirildikleri içinde toplumda birlik içinde, birbirlerine bağlı olarak hareket edip rakiplerini ezip daha da büyüyorlar.  

(Kendilerini, başkalarını düşünmeyenleri, sevmeyenleri, korumayanları  başkaları ne diye düşünsün, sevsin, korusun!).

  dr. husso

  05.01.2007

 

21. Yüzyıl Türkiye’ sinde bu görüntüleri yaşatanlara yazıklar olsun

 

cizre.JPG

  

Bu olaylar karşısında devletin, tepkisizliğini, otorite boşluğunu, acizliğini kınıyorum.

(TBMM, Hükümet, Muhalefet, Siyasiler; Türban yasası ve vekillerin 6000 TL emekli maaşı yönetmeliği ile meşguller)

 

…………………………………………….

 


 

YASA DIŞI GELİŞMELERE KARŞIN VE BU TÜR YASA DIŞI GÖSTERİLERE KARŞIN TÜRKİYE’DE NELER YAPILABİLİR?

Neler,  neler, neler yapılmaz ki! Örneğin ilk akla gelenleri önem sırası gözetmeden sıralanması;

A. Olay öncesi

1.  Olası yasa dışı gösterileri ve veya yasadışı gösteri olaylarını önlemek için gerekli istihbaratın alınması, istihbarat bilgilerine ve tecrübe ve mesleki bilgiler ışığında önceden çıkabilecek olayları yer, zaman ve boyut olarak tespit etmek.

2.  Daha sonra neler yapılabileceğini tartışmak, gerekli hareket, olay-önleme planı çıkartmak. Gerekli hazırlıkları yapmak, yeterli güvenlik önlemlerini almak, yedek güvenlik güçlerini hazır vaziyette bulundurmak,

3.  Takviye kuvvet olarak yakın çevrede ve bölgedeki jandarma ve diğer askeri birliklerden faydalanma, onların hareket sahalarının belirlenmesi. İlgili koordinasyon kurmak

4.  Yasa dışı örgüt faaliyetlerini kışkırtan, yönlendiren, lojistik destek ve bilgi verenleri tespit edip onları suçüstü yakalamak.

5.  Çıkan, oluşturulan çatışma ortamında belli örgüt elebaşlarını, liderlerini, etkili destekçileri etkisiz hale getirmek, meçhule göndermek. (terörle mücadelede çareler tükenmez!  Vatanin, ulusun, laik cumhuriyet devlet yönetimin hayati çıkarları tartışmasız önceliklidir,)

6.  Olası olayların patlak vereceği kritik yerler, mekânlar, meydanlar, mahalleler, sokaklar, kavşaklar, caddeler önemli giriş çıkış yolları, garajlar, metrolar,  binalar, kalkış duraklar bilgisayar destekli uzaktan kumandalı gizli güvenlik kemereleri ile donatılmalıdır, tüm görüntüler bir merkezden izlenmelidir ve değerlenmelidir.

B. Olay sırasında

 

1.     Hazırlanan plana göre etrafı yeterli güvenlik güçleri ile sarmak, kıskaç operasyonla yasa dışı, azılı göstericileri yakalamak için takviye güçlerini hazır hale getirmek

2.     Yasa dışı gösterilere katılanların tüm dağılacakları, kaçacakları, saklanacakları yolları, binaları, mahalleleri, taşıtları yeterli takviye güvenlik güçleri ile kapatmak.

3.     Tahmin üstü gelişen, kontrol dışı olaylarda; paniğe kapılmadan takviye güçlerin gelmelerini ve yerlerini almaları için göstericileri oyalamak.

4.     İlk aşamada karşı tarafa çaresiz, güçsüz olduğunuzu göstererek yasa dışı göstericilerin esas niyetlerinin ve belli kişilerin ortaya çıkmasına olanak verin. Ağır suç teşkil edecek bazı taşkınlıklara izin verin. Olaylar belli bir kıvama geldikten sonra kıskacı hızlı bir şekilde daraltarak ve kimseyi kaçırmayarak onları kısa sürede dar çember içinde hapsedin.

5.     Hiç ara vermeden çember altına alınan yasa dışı göstericileri üzerlerine şiddetle gidilerek kadın, erkek, yaslı genç, çocuk demeden hepsinin tutuklanmalarını sağlamak, kimliklerin ve ifadeleri almak için yasal süre içinde karakolda tutmak, daha sonra savcılığa sevk etmek

6.     Bu gösteriye katılanlardan ortaya çıkan tüm zararın, güvenlik önlemlerin maliyetinin de yassa dişi göstericilerden sağlanmalıdır

7.     Polislerin yerli ve yabancı kameralar önünde yasa dışı göstericilere coplarla, tekmelerle saldırmalarını ben çok yanlış bir uygulama olarak görüyorum.

8.     Olayların patlak verdiği, yâda büyük olayların ortaya çıkma ihtimalinde o mahalde, semte, olay yerinde yazılı ve görsel basın ekiplerinin güvenliğini öne sürerek onları olay yerinden uzak tutmak. (Vatanin, ulusun bütünlüğü, huzur güvenliği, laik cumhuriyet devlet yönetimi, vatandaşların can mal güvenliği demokrasinin, özgürlüğün temel ilkeleridir. Bu konuda değil Bati Hıristiyan alemin ikiyüzlü, çıkar demokrasi anlayışı, siyaseti,  tüm dünya ülkeleri Türkiyecin başına yığılsa dahi asla taviz verilmemelidir.

C. Yasa dışı gösterilerde çocukların ve kadınların ön saflara çıkarılması durumunda yapılması gerekenler.

1.     Yasa dışı gösterilere katılanların, çocuklar ve kadınlar da dahil tespiti, güvenlik kameralarla kaydedilmeleri. Daha sonra haklarında gerekli suç duyurusunda bulunulması

2.     Tekrarı yasa dışı gösterilere katılıp çevreye zarar veren, polislere taş attan çocukların ailelerinden alınıp devletin himayesinde yetiştirilmelerine gidilmesi.

3.     Çocukların verdiği zararın ailelerinden karşılanmasına gidilmelidir. Ailelerin çocuklarına sahip çıkılması istenilmelidir.

4.     Gösterilere katılan ve polisi askeri taslayan çocuk ve genlere muz, top, giysi v.b. hediyelerle onları kazanmak yerine onları ödüllendirmiş ve daha sonraki gösterilere tevsik etmiş olursunuz.  Bence onları ikaz etmeli, tekrarı suçlarda gereğinde kulakları çekilmelidir!  Devamı suçlarda ise ailelerinden alınıp devletin kurumlarında eğitilmelidirler. Bu Avrupa Birliği ülkelerinde, Alman yada uygulanmaktadır!.... 

5.     Vatanin birlik ve bütünlüğüne, laik cumhuriyet, demokrasi devlet yönetime yada Türkiye içinde Türk bayrağına hakaret edenlere karşın yasa dışı olaylara ailece katılanların ülkenin farklı bölgelerine dağıtılmaları, belli bir süre göz hapsinde tutulmaları, azılıların ailece sınır dışı edilmeleri, eğilimli oldukları ülkelere gönderilmeleri

……………………………………………………………………………..

 

Türkiye’ de işsizlik, yoksulluk, fukaralık, borçlanma, cari acık, Güneydoğudaki ayaklanma, Türkiye’yi parçalama, batırma, kaosa boğma, Avrupa Birliği Üyeliği, Kıbrıs, Türk Dünyası, İklimsel sorunlar, susuzluk, enerji v.b. bu gibi önemli sorunlar tartışılmıyor. Bakın üniversitelerden mezun olan gençlerin neredeyse tamamı iş bulamıyor, iş bulabilen şanslı kişiler ise neredeyse asgari ücretle çalıştırılıyor, kullandırılıyorlar!! Tüm bu sorunlar Türkiye’ de tartışılmıyor, yıllardan beri varsa yoksa Türban zavallılığı,.... 

21. yüzyılda Türkiye`nin yeni anayasalara, yeni devlet yönetim-rejimlerine, ikinci üçüncü Cumhuriyetlere, şeriat devlet yönetimine, dini devlet yönetimine v.b. ihtiyacı yoktur. Türkiye`de eski, geri, bağnaz kafaların; cağ dışı, zavallı, kara zihniyetlerin değişimine ve sağlıklı kişiliklere ihtiyacı vardır!!

Her gelen hükümet oy oranlarına bakarak kendi zihniyetlerine uygun yeni anayasa hazırlar ve yürürlüğe sokarsa, ülkenin, devlet yönetimin stabilitesi, yani kararlılığı zedelenir. Ülkeye haddi hesabi olmayan zararlar verilir.  Milli eğitim bakanlığındaki yaz-boz tahtasına benzetilir!  Türkiye’deki geri kalmışlılığın esas sebebini; yasalarda yada laik cumhuriyet devlet yönetiminde aramak bence ahmaklığın daniskasıdır. Sorun devleti yönetmeğe kalkışanların, siyasilerin kişiliklerinde, zihniyetlerinde, bilgilerinde, tecrübelerinde, öngörülerinde, kültürlerinde gelişmişlik oranlarında aramak gerekiyor, gerisi safsata. Batıda da demokratik yollarla seçilmiş siyasiler ve görevlendirilmiş bürokratlar, danışmanlar vardır; Türkiye’de demokratik yollarla seçilmiş siyasiler ve görevlendirilmiş bürokratlar, danışmanlar vardır. Aralarındaki fark sizce ne olabilir, sizde düşünün! (Düşünmekle zihin körlenmez, tamamen aksine gelişir, ışıldar. Önemli farkı buradan hareket ederek arayabilirisiniz. Diğer bir ipucu size; Batıda da Profesörler ve mühendisler vardır, bizde de profesörler ve mühendisler vardır, fakat teknoloji üretiminde çok geri kalıyoruz, neden?)

Secimle is başına gelen (vekil) Hükümetler,  belli ve geçici sürelerle ülkenin mevcut temel yasalar çerçevesinde ülkenin içte ve dışta çıkarlarını savunmak, korumak, geliştirmek, vatandaşa hizmet etmek, refah ve huzurunu artırmak için var olduklarını bu göreve geçici süreli seçildiklerini unutmamaları gerekiyor.

Türbanla insanlar bilhassa gençler İslam dininden soğutuluyor, uzaklaştırılıyor, birbirlerine düşman ediliyor.  Türbanla İslam dinine zarar veriliyor, buna yasalarca izin verilmemelidir. İslam dinini çıkarları gereği araç olarak kullananlara, zavallılara yargı gereğini yapmalıdır.  

Hükümet etmek, mevcut temel yasa ve yönetmelikler ve parlamento çatısı altında devleti yönetmektir.

Ülkenin içte ve dışta çıkarlarını savunmak, korumaktır. Bakın Güneydoğuda, Cizre’de devlet binasındaki gönderdeki varılmamızın sembolü, uğruna kanlar dökülen,  canla, şehitler verilen Al yıldızlı kutsal bayrağımız gönderle birlikte yere indirilip Türk Devletin Güvenlik Görevlileri önünde ayaklar altına alınıp çiğneniyor. Ne Devlet, ne Hükümet, ne Basın, ne TÜSİAT, ne Üniversiteler, ne Rektörler, ne prof. Unvanlı akademisyenler, ne bürokratlardan ne savcılardan, ne sivil toplum örgütlerden, ne aydın diye geçinenlerden, demokrasi havarilerden, vatan kurtaran şabanlardan da hiç çıt yok.

Bunlar genelde birileri düğmeye basınca tepkileri ile görüş ve uyarıları ile ortaya çıkıyorlar.

………………………………………………………………………………….

Bu Gelişme karşısında onurlu bir hükümetin, bir parlamentonun toptan istifa etmeleri gerekirdi. Batıda hükümeti ve parlamentoyu istifaya zorlarlardı.  Bizde hiçbir şey olmamış gibi Türban konusunda tartışmalar devam ediyor.

Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden ve yıllardan beri zarar veren Kürdistan akımı, düzeni; türban akımı, düzeni den de daha vahimdir!  Ona rağmen hiç tepki yok, neden?

………………………………………………………………..

“Bir gün içerisinde 15 askerin içimizde barındırdığımız teröristlerce pusuya düşürülerek kalleşçe şehit edilmesi ve canilerin ellerini kollarını sallayarak kacmaları

 Bir gün içerisinde 15 askerin içimizde barındırdığımız teröristlerce kalleşçe şehit edilmesi bizler için çok üzücü ve vahim bir vukuattır. Bayram arifesinde şehitlerimize Allah’tan rahmet, ana babalarına, ailelerine yakınlarına sabırlar diliyorum.

Çok daha üzücü bulduğum, olayın çok duygusal değerlendirilmesi ve tepki verilmesidir. Bence Askeri ve siyasi sorumlulardan bu vukuatın, 12 şehit erin  hesabi aranmalıdır.

1. Askeri acıdan nasıl böyle bir pusuya düşülmektedir? Neden gerekli uyarı ve önlemler yapılmamıştır?

2. Bu tehlikeli bölge ise neden teröristlerden arındırılmıyor?

3. Bu caniler Türk Askeri birliklere karşın çatışma cesaretini nasıl buluyorlar?

4. Bu caniler Türk Askeri birliklerini nasıl pusuya düşürebiliyorlar?

 5. Bu pusudan ve çatışmadan teröristler, caniler zayiat vermeden ellerini kollarını sallayarak nasıl kaçabiliyorlar ve  yok olabiliyorlar?

6. Çatışma anında neden takviye birlikler anında çatışma bölgesine sevk edilmemiştir? Olay yeri ablukaya alınıp caniler orada çatışma mahallinde neden öldürülmüyor?

7. Canilerin izleri ve saklandıkları, karıştıkları inleri neden bulunamıyor?

8. Bu canilerden ve destekçilerinden şehitlerin intikamı neden alınamıyor?

9. Caniler kaçıp saklandıktan sonra gelişi güzel dağlar taşlar ne diye boş yere bombalanıyor ve gereksiz yere mühimmat harcanıyor?

10. Canilere bölgede yataklık yapanlar, lojistik destek sağlayan pislikler uzman istihbarat birimlerince neden tespit edilip haklarında gereken yapılamıyor?

 

     Gibi pek çok sorunun cevabı yetkililerden, sorumlulardan bizim medyatik generallerden, orduevi-salon subaylarından istenilmelidir.  Bence o komutanların rütbeleri sökülüp ordudan atılmalıdır. Fidan gibi gençleri ölüme sürdüler, ölüme terk ettirdiler. 

     
Geçmişteki askeri ve siyasi hatalar nedeniyle Türkiye çok daha vahim şehit olaylarına, bombalı vukuatlara hazırlıklı olmalıdır! Mangalda kül bırakmayan, atıp tutan, kıran boş laflarla efelenenler, yetimlerin haklarını çalarak boy gösterenler, bu boylarının ölçüsünü her gecen gün almaktalar.

(Siyasi hataların başında; verilen tavizler, çıkartılan aflardır. Ve devlet yönetiminde, otoritesinde süregelen zafiyettir, öngörüsüzlük, bilgisizliktir, tecrübesizliktir) 

 Ekim 2007, dr husso

 

21. Yüzyıl Türkiye`sinde,

AKTÜTÜN KARAKOL SALDIRISI, 17 ŞEHİT 21 YARALI ASKER

- Şehitlerimizden Allah razı olsun -

- Türkiye’nin başı sağ olsun, –

 

“Şehitlerimizin, gazilerimizin kanlari ve canlari sayesinde bizler bu vatan üzerinde huzur ve güven içinde yaşıyoruz”

(Er ya da geç, öylede yada böylede bütün şehitlerin intikamı, bu terörü yurt içinde ve yurt dışında yürütenlerden ve destekleyenlerden alınmalıdır.

Türkiye kurtuluş savasında yokluklar ve zorluklar içerisinde Batili leşkargalarına, sömürgecilere, vatan hırsızlarına ve vatan içindeki hainlere, cahillere gereken dersi vermiştir.  21. Yüzyılda da zamanı ve yeri geldiğinde sömürgecilere ve onların itlerine, vatan hainlerine gereken dersi verecek ve hatırlatacak güçtedir, Türkiye. dr. husso

 

Aktütün Sinir Karakoluna ağır silahlarla donatılmış kalabalık hain, cani gurubu saldırmışlardır. Gün boyu süren silahlı çatışma sonrası 17 Türk askerini şehit etmişlerdir ve 20 Türk askerini de yaralamışlardır. Her zaman olduğu gibi; dış destekli ve takviye kuvvetli hainler ellerini kollarını sallayarak izlerini burnumuzun dibinde tekrar kaybettirmeyi başarmışlardır.  Türk Silahlı Kuvvetleri de hainler kaçıp kaybolduktan sonra dağlara, taşlara bombalar yağdırarak boşu boşuna cephane tüketmişlerdir

 (İnsan şehitler için kahrolurken, TSK`nin saatler  ve günler sonra bos dağlara kayalıklara bombalar yağdırmasına da, hainlerin ve Batılıların yayın organlarında TSK ìn bu bombardımanın alaya almalarına da üzülüyor tabii ki!

Gariban şehitlerimize, bu ülkenin asil evlatlarına Allahtan rahmet, ana babalarına yakınlarına başsağlığı, Gazilerimize acil şifalar diliyorum. Şehitlerimizden ve gazilerimizden Allah razı olsun diyorum... Onların sayesinde, bu vatan üzerinde huzur, güven içinde ve onurlu bir yasam sürdürmeğe devam ediyoruz.

aktütün5.jpgaktütünmil2.jpgaktütün1mill.jpg

(Milliyet Arşiv, 2008)

Ben şahsen içimizde barındırdığımız vatan hainlerini lanetledigim kadar hainlere askeri karakollara saldırma cesaretini veren bu devlet yönetiminde sorumlu kişileri de lanetliyorum.

Üstlendikleri bu görevlerden istifa etmelerini yâda görevden hemen uzaklaştırılmalarını talep ediyorum. Başta ordu evi subaylarının, salon kurmaylarının, medyatik, sosyetik generallerin Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayıklanmalarını diliyorum!

Bakin,  Aktütün karakolu baskını ile bir erin kamuoyuna yansıyan açıklamaları, Türk Ordusu için çok üzücü, vahim buluyorum...

Genelkurmay başkanı Ankara’da, İstanbul`da Yurtdışında ona buna laf yetiştireceğine, ona buna şirin gözükme yerine, vatanin güvenliği konusunda kendilerine düşen görevleri yerine getirmek için biraz zaman ayırsınlar, kafa yorsunlar. Her sedyen evvel  Askeri eğitimin ve donanımların kalitesini artırsınlar, (er, erbaşların, subayların). Terörist-canilerin anlayacağı dille, güçle yurt içinde  ve yurt dışında hareket edebilecek özel askeri ajan timlerini, intikam timlerini TSK kazandırsınlar!!!

Türk Silahlı Kuvvetleri salon kurmayları sayesinde şehit er cenazelerinde gözyaşı döken, ağlasan, çaresiz, merasimlerde cicili bicili elbiselere bürünüp, araçlara binip boy gösteren,  uyuşuk, aciz, korkak bir ordu haline dönüştürülmüştür. Askerlik mesleğini seçenlerin; bu kutsal vatanin varlığı, çıkarları uğruna her yerde, her zaman, her koşulda, tüm dünya alemi başlarına yığılsa dahi, gözlerini kırpmadan bir an bile tereddütte düşmeden ölmeğe öldürmeğe hazır olmaları gerektiğini biliyorlardır. TSK, hatalarından ders çıkaramayan, kendi içlerindeki geleneksel-çeliksel otoriteyi, bağlantıyı, dayanışmayı berbat eder hale getirilmistir.

Aktütün ve daha evvelki karakol baskınlarındaki (Dağlıca) güvenlik rezilliğine hele bir bakin; ( Bakin bir çok kişinin gözünden, kaçan büyük yankı uyandıran karakol baskınları genelde  bayram tatilleri gibi özel günlere denk getiriyorlar. Neden? )

Çatışmalar bir gün evvelinden başlıyor ve zaman, zaman devam ediyor, Cevrede tehlikeli bir hareketlilik saptanıyor, nedense gereken önlem alınmıyor. Ertesi gün karakola olan silahlı saldırı şiddetleniyor ve erlerin deyimiyle gece yarılarına kadar devam ediyormuş. Ve yakındaki taburdan dahi yârdim, destek korkudan gelemiyormuş… (Türkiyede ne diye yarim milyonun üzerindeki ordu besleniyor)  Hainler planlı saldırıyı sona erdirdikten ve kaçtıktan sonra takviye güçleri şehitleri ve yaralıları toplamağa geliyormuş.  Bu acizlik, rezillik karşısında salon paşalarından, mazeret üstüne mazeret beyanlarını dinleyerek dehada kötü oluyorsunuz, sinirleniyorsunuz! Nenin mazereti …;  - o dağlık alandaki çok zor insani koşullar senin kadar, hainler içinde geçerlidir, PKK-canileri 300 -350 kişilik grupla, ağır silahlarla nasıl olurda sınırı geçip ta senin karakolların önüne yığılıyorlar ve karakollarina saldırıyorlar, - Bu saldırı cesaretini nasıl buluyorlar? - Aktütün karakolunda silahlı çatışma iki gün boyunca ve saatlerce sürüyor, (Cuma günkü saldırı çatışması 10 saat kadar sürmüş. Senin hava kuvetleri komutanının haberi olmuyormuş, 9 adet golf sahasinda subaylarla çeneleşerek oynuyormuş!!! ), sen oraya 500 000 kişilik bir ordu ile gün boyu süren çatışmaya takviye kuvvetlerini gönderemiyorsun, bu ne sorumsuzluk ve rezilliktir! Hainleri sararak, kıskaç altına alıp bertaraf edemiyorsun. Hainler Teröristler kaçıp saklandıktan, yani saatler, günler geçtikten sonra uçaklarınla oraya buraya rastgele bombardımanlarla mühimmat harcıyorsun, yazık değil mi? 25 senedir PKK terörü ile mücadele ediyorsun, bunca zaman neden gerekli önlemleri, alamıyorsun, Her koşulda, her yerde mücadele edebilen, hızlı hareket edebilen özel birlikler eğitmiyorsun. Sen onları pusuya düşürüp gafil avlayacağına, onlar seni pusuya düşürüyorlar.  Aktütün karakolunda yüzlerce er erbaş bulunurken saldırı gününde  başlarında tek bir subayın dahi bulunmadığı söyleniliyor..  Görevi suiistimalleri, ihmalleri saymağa siz devam edebilirsiniz.

Yazık çok yazık Atatürk’ün Cumhuriyet ordusu 21 yüzyılda bu hallere düşmemeliydi! TSK`da reformlara gidilmelidir. TSK  orduevi, salon subay ve generallerinden temizlenmelidir.

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN GELENEKSEL SAYGINLIĞI, GÜVENİRLİLİĞİ İPE SAPA GELMEZ MAZERETLERLE, KARA KILIFLARLA, (YANİ HOŞ OLMAYAN OLAYLARI, GÖREVİ SUİİSTİMAL VE İHMALLERİ ÖRTBAS EDEREK, YADA SUSTURULARAK) SAĞLANAMAZ.

 

hava2.jpgaktütün6.jpghttp://i.milliyet.com.tr/MansetOrtaBolge180_80/fft11_mf115100.Jpeg

(Milliyet Arşiv) İstanbul'da olaylı gece...

 

Ümraniye'de yolları ateşe verdikleri barikatlarla kapatan göstericiler, korku ve dehşet saçtı

Resimli haberlere bakin; 1. Hava paşanın iki gün boyunca süren çatışmalardan haberdar olmadığı söyleniliyor.

Kim bilir! Kendince haklı nedenlerden ötürü haberdar da olmak istememiştir.. Mensubu olduğu TSK`nin,  kuvvet ve ordu komutanlığı yapmış, Atatürkçü ve Vatanın iyi geleceği için canlarını feda etmekten zerre kadar tereddüt etmeyen, ülke yönetimindeki gelişmelerden kaygı duyan, endişelen emekli ve sağlık sorunları bulunan iki generalinin hukuk dışı tutuklanarak ceza evlerinde adi terörist muamelesi ile bulundurulmalarını ne mensubu bulunduğu TSK neden halk ve sivil örgütler sahip çıkmayışını bu şekilde protest te etmiş olabilir.

 2. Sağdaki resimli haber de ise AKP`li vekilin çocuğunu sünnet düğününe devlet seferber olurken bir iki gün evvel Aktütün karakol saldırısına bu devlet seferber olamamıştır. 17 şehit erin katliamına seyirci ve sessiz kalınmıştır,. Devleti yönetenler, siyasiler sucu dış güçlere yüklerken, kendilerini yağ gibi su üstünde tutmayı yeğlemişlerdir.  Daha vahimi neydi biliyormuşsunuz 17 şehidin verildiği günün gecesinde ve daha sonraki gecelerde Izmirin birahaneleri ve eğlence salonları dopdoluydu, bu manzara da beni üzmüştü! 

Hepimizi ilgilendiren toplumsal olaylarda ne adar duyarlı olduğumuzun diğer bir kanıtı, aşağıda haberlerde ve tablodan da belli oluyor:

http://www.hurriyet.com.tr/p/2008/hurriyet_ecoh.gif

·  Bir iğne bile vermedi ...   (Magazin dedikodu  haberi en cok konunan)

·  Piyasalar güne sakin başladı ...

·  Denizli&Sergen el ele ...

·  Meral Zeren'in dramı ...

·  Yarım tonluk adamın ölümü ...

·  Diyarbakır’da polise hain saldırı: 5 şeh ...  (En az okunan ilgi ceken haber!)

 

Vah türkiye vah vah

 

AKP, bazı konulardaki tecrübesizliği, bilgisizliği, dini istismarı nedeniyle bir çok kuruma da zarar vermiştir. Bunlardan TSK de nasibini almıştır. Allah Türkiye’nin yardımcısı olsun, amin.  

 Üçüncü fotoğrafta, İstanbul`da PKK- Terörüne karşın TBMM`de teskerenin kabul edilmesini etrafı yakarak,  etrafa zarar vererek protest edenler!

HAKKARİ’NİN Şemdinli İlçesi Aktütün Karakolu’na geçen hafta saldıran teröristlerin otopsi için Şemdinli'ye getirilen cenazeleri sorun oldu. Bazı teröristler için savcının yeniden otopsi istemesi nedeniyle cenazelerin ailelerine teslimi gecikince, ilçe merkezinde esnaf kepenk kapattı.

(Güvenlik güçleri, Kuzey Irak ta, Güney Doğu Anadolu’daki dağlarda mağaralarda teröristleri yok etmeğe çalışırken, PKK-canilerine yataklık edenlerin, destek verenlerin, arka plandaki vatan hainlerin de hakkından gelinmelidir. Devlet güçleri ve siyasi otorite eğer, terör bataklığını kalıcı, efektif  kurutmak istiyorsa, teröristlere her türlü konuda yataklık edenleri, onları maddi, manevi destekleyenleri acımadan korkmadan yok etmelidir!)

BİR İNSAN İÇİN BİR DEVLET YÖNETİMİ İÇİN EN BÜYÜK YANILGI, EN BÜYÜK AHMAKLIK, EN BÜYÜK ZAVALLILIK; KENDİSİNİN ACİLEN YAPMASI GEREKİNİ, BAŞKASI TARAFINDAN YAPILMASINI BEKLEMEKTİR, KENDİ GÜVENLİĞİNİ BAŞKALARIN KEYFİNE TERK ETMEKTİR. 

Türk devleti, Türk silahlı Kuvvetleri, Türk İstihbaratı bu yanılgıya düşmemelidir.

Amerikalılardan gerekli istihbarat alınmıyor diye veryansın ediliyor, 17 erin şehit olmasının tüm sucu Amerikalılara, Pesmergelere, Talabani’ye, Berzaniye, İsrail`e yükleniyor. El insaf, sen ilk evvel kendi istihbaratına ve kendi ekonomik ve askeri ve siyasi gücüne bak  sonra da konuş!  Katırlarla PKK-teröristleri burnunun dibinde güpe gündüz hazırlık yapıyor, sınırı geçiyorlar, saldırıyorlar ve ellerini kollarını sallayarak inlerine geri dönüyorlar. Sen hiç bir şey yapamıyorsun . Sadece dağları taşları uçaklarla bombalıyorsun sonrada ağlaşıyorsun, tutarsız bahaneler, mazeretler sıralıyorsun.

Bazı gerçekleri sıradan bir Vatandaşın görmesi için insanin o konunun uzmanı olmasına gerek yok, sağlıklı bir mantık dahi yeterlidir. Burada en önemli olan hatalardan ders çıkarmaktır, eksiklikleri gidermektir. Bunu bir vatandaş olarak istemek vatan hainliği, TSK-Düşmanlığı değildir, TSK yi Devleti yıpratmak değildir, küçük düşürmek değildir.

Tabiatıyla Amerikalılar, Peşmergeler,  Batılılar kendi hayati çıkarları için PKK yi kullanacaklardır.

Dünya alemi yaşamı, güvenliği; kaos içinde huzursuzluk içinde bir mücadeledir. İnsan, huzura öldükten sonra belki kavuşabilir.  Dünya üzerinde var olmak için biz Türkler mücadele etmekten yılmamalıyız, korkmamalıyız,

Çok vahim!!

Yaralı kurtulan asker

şehit düşen arkadaşını anlattı

(Ciddi bir  Internet WEB-Sitesinden  alinma bir haber)

 "Yanına düşen iki el bombasını teröristlere attı ve ölene kadar savaştı".. Bu sözler şehit Ramazan Yeşil'in yanında bulunan yaralı asker Mehmet Tokmak'a ait..

Sabah'tan Recep Aktepe'nin haberine göre saldırıdan yaralı kurtulan asker, çatışma anının anlatırken söyledikleri bölgedeki güvenlik zafiyetini ortaya çıkardı. Teröristler meğer Perşembe gecesi saldırıya başlamış. Cuma öğlen saatlerinde yeniden saldırıya geçen hainlere karşı direnen Bayraktepe mevzisine yardım askerler şehit olduktan sonra gelmiş.

Antalyalı er Ramazan Yeşil'in kanının son damlasına kadar savaştığı ortaya çıktı. Şehit er Ramazan ile aynı mevzide bulunan ve çatışmadan yaralı olarak kurtulan arkadaşı Mehmet Tokmak'ın kendisini aradığını söyleyen anne Havvana Yeşil, "Beni aradı, 'Ramazan'ı kurtaramadık, o şehit oldu, kabul edersen bende bir oğlun olarak gelip elini öpeceğim' dedi. Kabul ettim. Onu oğlum gibi bağrıma basarım, belki oğlumu onda görürüm" dedi.

PERŞEMBE GECESİ SALDIRMIŞLAR

Mehmet Tokmak'ın şunları söylediği öğrenildi: "İlk çatışma perşembeyi cumaya bağlayan gece saat 24.00 sıralarında çıktı. Jandarma harekât ekipleri termalle yaptıkları gece avında iki kişinin görüntüsünü almış. Bizler de mevzilerimizdeydik. Bize ateş emri verildi. Çatışma çıktı sabaha kadar sürdü. Sabah çatışma durdu. Öğle saatlerinde teröristler yeniden saldırıya geçti.

AYAĞI PARÇALANDI

Bu kez daha kalabalıklardı ve her yerden ateş ediyorlardı. Kanas ve roketatarlarla saldırıyorlardı. Biz de ateş ediyorduk." El bombaları atmaya başladılar, biz aynı tepede 6 arkadaştık. Kardeşim gibi sevdiğim Ramazan da yanımızdaydı. Ramazan'ın yakınına el bombası düştü ve patlama oldu. O anda Ramazan'ın ayağı parçalandı. Vücuduna şarapnel parçaları saplanmıştı. Mevzideki diğer 4 arkadaş o anda şehit oldu.

SÜREKLİ SU İSTİYORDU

Ramazan'la konuşuyorduk yanına iki tane daha el bombası düştü. Ramazan, onları patlamadan alıp teröristlerin üzerine attı. Başımızı kaldıramıyorduk, destek de geç kalmıştı. Ramazan yaralıydı ve çok kan kaybediyordu. Sürekli su vermem için yalvarıyordu. Fakat su vermemek için ona, 'Tamam, sabret, yardım geliyor' diyordum. Yanımda su vardı. Ancak daha önce bize 'su vermeyin' dendiği için ona su vermedim. Daha sonra Ramazan'ın yalvarmalarına dayanamadım, durumu da iyice kötüleşmişti. Ve birkaç yudum su verdim. Ramazan orada şehit oldu. Yarası çok ağırdı. Ben de o arada yaralandım. Kâbus gibiydi, gözümüzü açamıyorduk. Yardım geldiğinde yanımdaki tüm arkadaşlarım ölmüştü."

 YARALI KOMUTANINI SİPERE ÇEKMEYE ÇALIŞIRKEN ŞEHİT OLDU

Sonuc: "İlk çatışma perşembeyi cumaya bağlayan gece saat 24.00 sıralarında çıktı,  sabaha kadar sürdü.

Sabah çatışma durdu. Öğle saatlerinde teröristler yeniden saldırıya geçti.

Bu kez daha kalabalıklardı ve her yerden ateş ediyorlardı. Kanas ve roketatarlarla saldırıyorlardı. Biz de ateş ediyorduk." El bombaları atmaya başladılar,

Bakın yukarıdaki anlatılanlardan, TSK için çok vahim bir durumda olduğunu çıkarıyorum. TSK bu acizliğe düşürülmemeliydi. Genelkurmay başkanı basta olmak üzer tüm sorumlular hesap vermek mecburiyetindedirler. Üstlendikleri görevleri mevkileri daha fazla işgal etmemeleri gerekiyor. En azından 17 erin ölümü için ailelere hesap vermeleri, 17 şehidin ve gazinin kanlarının izahını yapmaları gerekiyor. Askeri görevi ihmalleri görevi suiistimalleri ortaya çıkaranlara, haber edenlere kızılacağına, kendi acizliklerine, eğitimsizliklerine, eksikliklerine,  korkaklıklarına kızsınlar! 

Açıklama: AKTÜTÜN sinir karakoluna düzenlen saldırı ile kamuoyuna yansıyan haberler üzerine ben burada bir vatandaş olarak kendi düşüncelerimi fikirlerimi, v.b. yazarak internet aracılığı ile paylaşma ve tartışmak istedim. Yazımdaki bazı görüşleri kendim de benimsememe rağmen alternatif fikirler olarak tartışmaya sunuyorum. 

Yazılarım, ne kişi nede kurumlara saygısızlık ve hakaret etme, akil verme, yıpratma, zarar verme gibi bir niyetle kaleme alınmamıştır.  Ülkesini devletini ulusunu seven normal bir vatandaş gibi kendi görüş ve düşüncelerimi farklı bir üslupla yazıyorum!

Toplumumuzda, kamuoyunda hindisel görüşler hakim olmaktadır. Yani esen rüzgâra göre, yada hakim siyasi zihniyete göre, birilerinin görüşleri hemen diğerleri tarafından benzeri şekilde beyan ediliyor, düşünülmeden benimseniyor. Çoğu kez kişisel menfaatler ağır basarak ortaya çıkıyor! Hindi sürüsünde hindinin biri durup dururken gluk, gluk etmeğe başlayınca arkadan tüm hindiler gluck, gluck ile etrafı yaygaraya ve kuru gürültüye boğuyorlar. Bu görüngü toplum için tehlike arz etmektedir. Toplum olarak farklı fikirler üreterek birbirimizle belli kurallar çerçevesinde tartışmaktan korkmamalıyız. 

Türkiye’de korkusuzca çıkarsızca yazılması gereken çok şey var, her nedense ilgiller bunlara değinmiyor. Topluma tek renkli belli menfaatler doğrultusunda fikirler aşılanmağa, kabul ettirilmeğe uğraşılıyor.

En basiti: son 10 yıldır PKK-terörü ile ilgili belli siyasilerin. Yazarların yazarçizerlerin, prof. unvanlı ekran danışmanlarının uzmanlarının demeçlerini ve görüş ve fikirlerini araştırın.  Sizlerde hayrete düşersiniz Dün siyah dediğine,  bugün beyaz yada kırmızı diyenleri keşfedersiniz. Bunların çoğu zaten ne vatandaşı, ne toplumu, ne devleti, nede vatani, düşündükleri yok. Tek yaptıkları menfaat elde etmek, kendi ve kurumlarının çıkarlarını korumaktır, büyütmektir, reytinglerini, ünlerine ün katmaya çalışmaktır. Ekranlardaki, gazetelerdeki köse yazarlarının birçoğu da Vatandaşın sorunlarından, ülkenin refahından ziyade kendi reytinglerini, kendi ceplerine girecek parayı düşünürler. İçlerindeki en ünlüsü de ayni en ünsüzü de ayni. Çoğu zaten normal değil, bu şekilde kazandıkları ne zenginliklerin nede ünlerinden kendilerine hayırları yoktur: 

Bakın daha iki gün evvel ünlü bir siyasi (ismi burada önemli değil) PKK-Terörünün bitirilmesi askeri mücadeleyle değil siyasi çözümlerle mümkün olabileceğini söylüyor. Kürtlere daha fazla haklar verilmesini savunuyor.  Bu görüşler yeni değil, PKK`nin  ve yandaşlarının yıllardan beri içte ve dışta sürdürdüğü basarıli propagandanın sonucudur. Ve benzeri laflar kamuoyunda hakim olmağa başlamıştır.

Biri kalkıp da bunlara siyasi çözümle ne anladıklarını sormuyor, açık seçik bu siyasi çözümleri sıralamalarını isteyemiyor. Zaten sorsalardı bu siyasi konjuktür içinde açıklayamazlar, sadece laf kalpazanlığı ile soruyu konuyu geçiştireceklerdir.

…………………………..

SİYASİ ÇÖZÜM:

-        PKK-TERÖRÜNÜ HAKLİ ÇIKARMAK MIDIR?

-        PKK`Lİ CANİLERİ ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARI OLARAK KABULLENMEK MİDİR?

-        PKK NİN CANİ BAŞI ÖCALAN`İN CEZA EVİNDEN ÇIKARTILARAK REHABİLİTASYONU MUDUR?

-        PKK`Lİ KANDIRILMIŞ VATAN HAİNLERİNİ, CANİLERİNİ TOPLUMDA KUTSAMAK MIDIR?

-        TÜRKİYE VATANİN ¼ ÜZERİNDE ÖNCELERİ  KÜRDİSTAN EYALETİNİN KURULMASINI BENİMSEMEK DAHA SONRA KUZEYDEKİ PESMERGELERLE BİRLEŞEREK BÜYÜK BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN DEVLETİNİN KURULMASINA ONAY VERMEK VE DESTEKLEMEK MİDİR?

-        …..

-        ….

-        YAHU BU SİYASİ, YAZARÇİZERLERDE VE PROF. UNVANLI ERKEN BUNAK DANIŞMANLARDA BU KADAR SAFLIK AHMAKLIK OLUR MU? 

-        YADA TOPLUMDAKİ BİZ BİREYLER, BU KADAR AHMAK SAF VE KORKAK YERİNE Mİ KONULUYORUZ?

-        GÜNEY DOĞU NE ZAMANDAN BERİ KÜRDİSTAN OLUYOR? 

-        BU TOPRAKLARDA HANGİ DEVİRDE HANGİ ZAMANDA KÜRDİSTAN DEVLETİ KURULMUŞTUR.

-        BU TOPRAKLARDA ASIRLARDIR TÜRK DEVLETLERİ HÂKİMİYET KURMUŞLARDIR

-        BU TOPRAKLARDA ASIRLARDIR TÜRKLER YAŞAMIŞLARDIR

-        GÜNEY DOĞUDAKİ KÜRTLERİN BÜYÜK KISMI ÖZ BE ÖZ TÜRK IRKINDADIRLAR.

-        

-        …..

BAKİN DEVLETİN YAPMAKTAN ACİZ OLDUĞUNU PKK YAPIYOR!

GÜNEY DOĞUYU KÜRTLEŞTİRİYOR. KÜRTLÜĞÜ KABUL ETMEYENLERİ YOK EDİYOR, KAÇIRTIYOR.

TÜRKİYE’NİN HER YERİNDE DOĞU KÖKENLİ GENÇLERİ KENDİ SAFLARINA ÇEKİYOR. ONLARIN BEYİNLERİNİ YIKAYARAK BİRER ÖLÜM, TERÖR MAKİNESİ HALİNE UYUŞTURUCU TACİRİNE ÇEVİRİYORLAR!

TÜM BUNLAR OLURKEN AYNASIZLAR DEMOKRASİDEN, HAK HUKUKTAN, SİYASİ ÇÖZÜMLERDEN BAHSEDİYORLAR.

PKK terörü gerek yurt içinde gerekse yurt dışında farklı olanakları kullanarak Bağımsız Kürdistan hayalini gerçekleştirmek için parasal kaynak, silah ve siyasi destek arayışını basarî ile sürdürüyorlar. Yöntemlerinin biri de ölüm tehditleri ile haraç toplamak, görsel ve yazılı destek bulmaktır. Bazı yazarların ve siyasilerin ve prof. unvanlı danışmanların PKK lehine siyasi çözüm görüşlerini toplumu alıştıra, alıştıra savunmalarını ben buna bağlıyorum.

dr. husso

İzmir, 07 Ekim 2008

 ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

 

“PKK TERÖRÜNE KARŞIN MÜCADELEDE DEVLETİN ZAFİYETİ”


I. Genel bir değerlendirme

 - 1980- yıllarından beri PKK terörüne karşın alınan önlemlerde hatalar yapılmaktadır. Bu hataların başında; karşı tarafı küçümsemektir!   Rahmetli Turgut Özal hükümet dönemlerinde PKK terör baskınlarını, katliamlarını baldırı çıplak 3-5 çapulcunun... eylemleri olarak görüldü. PKK terör örgütü can çekişiyor, son çırpınışları denildiğini ve diyenleri sizlerde hatırlıyorsunuzdur!   Daha sonraki,  ilerleyen yıllarda devletin bu bölgedeki hâkimiyetini bir süre kaybetmek aşamasına geldiğini de hatırlıyorsunuzdur. Ve Osman Pamukoglu Paşanın özverili askeri mücadelesi ile devlet bir kaosun eşiğinden döndüğünü ve devletin bu bölgede tekrar söz sahibi olduğunu çok az kişi biliyordur.

-  Ekim 2007 yılı itibarı ile sayın Tayyib Erdoğan hükümeti döneminde de benzeri hatalar yapılmaktadır. Yine Artan PKK –terör-eylemleri karşısında devletin askeri güvenlik güçleri zafiyet göstermektedirler.  Yine PKK’ son direnişleri; dağılmayı önlemek için yapılan eylemler olarak kamuoyunda değerlendirilmektedir, Maalesef PKK’ nın bu bölgedeki gücü, hâkimiyeti hala küçümsenmektedir. Dünün çocukları, gençleri bugün PKK’nın dağda, şehirde, ovada korku, ölüm, terör saçan militanları haline getirilmişlerdir. (PKK bölgede Kürtleştirme politikasını sürdürürken, çocukların gençlerin beyinlerini yıkarken onları kazanırken; bizim ileri zekâlılar ise devleti, cumhuriyeti yıkmak için ellerinden geleni yapıyorlar,  türban anayasası ile Cumhurbaşkanlığı referandumu ile zaman ve enerjilerini harcıyorlar.)  PKK dünya kamuoyunda da destek bulmaktadır. PKK - canileri ve elebaşını özgürlük savaşçıları olarak ta yurt içinde ve dışında kutsanmaktadırlar. Başta ABD’leri ve Bazı Batılı devletler PKK’yı, peşmergeleri kendi çıkarları gereği de kullanmaktadırlar. Gözden kaçan diğer bir gelişme ise; PKK ve peşmergelerin daha güçlü modern silahlara sahip olduklarıdır ve iyi bir askeri eğitme tabi tutulmaktadırlar. Türkiye’de PKK’lara karışarak gönüllü, paralı eylem yürüten yabancıların sayısında bir artış bekleniyor. İleride gönüllü peşmergeler PKK saflarında sayıca daha fazla yer alarak Türkiye’de mega Kürdistan uğruna eylemlerinden geri kalmayacaklardır. Ermeni aşırı milliyetçileri de PKK’nın safhalarında yer alarak Türkiye’ye zarar verme fırsatını değerlendireceklerdir.

-  Bizim geleneksel ileri zekâlıların değerlendirme ve görüşlerinin tam aksine PKK bitmemiştir, son çırpınışları da değildir.  PKK devlete meydan okumaktan, devletin askeri güçlerini pusuya düşürüp katletmekten çekinmeyen, devletin güçleri ile çatışmaya girmekten de korkmayan, onlara zayiat verip rahatlıkla sıvışabilen bir güç olduğunu kabullenmek istemeyenlerimizde var maalesef.

- PKK daha da ileri giderek siyasi kanadının ve uzantılarının demokratik yolları ve bölgede tehdit ve korku savurarak kullanarak milletvekili olmalarını sağlamıştır, TBMM’ne sokmuştur.  Bu gelişme karşısında siz Irak’a ve veya dağda operasyonlar düzenleseniz ne yazar!  Dağdakilerden evvel TBMM’sindekilere; PKK terörünü kınamayan, onları terörist değil de özgürlük savaşçıları olarak niteleyen, onlar bizim kardeşlerimiz diyenlere bir bakın.

 - Bu akıl almaz Türkiye’ye has demokrasi soytarılığı ile erlerin teröre karşın mücadelesindeki motivasyonları zedeleniyor.  Bence Teröre karşın en etkin mücadelenin adını koyarak ilk evvel TBMM’den başlanılmalıdır, daha sonra da şehir ve dağdakilerle devam ettirilmelidir.

Türkiye’deki şu rezilliğe ve kepazeliğe bir bakın; Türkiye’nin kuyusunu kazmağa çalışan, ülkeye zarar veren teröristlere karşın yurt içinde ve dişinde silahlı mücadele verilirken, gencecik hayat dolu delikanlılar şehit ve gazi olurken; sağlar, tabiat şartları ve ölümle boğuşurken;

TBMM’ne taşınan bazı PKK nın milletvekilleri ve bazı belediye başkanları ve bazı kamu çalışanları, teröre destek ve teröristlere yataklık yapıyorlar, Canileri, Hainleri uyuşturucu, kadın insan tacirlerini mililer, özgürlük savaşçıları olarak aklamağa calışıyorlar

......

..............

 

II. PKK- TERÖRÜNE KARŞIN DEVLETİN MÜCADELESİ

 CANİLERE, TERÖRİSTLERE KARŞIN TEK BİR MÜCADELE VARDIR;  CANİLER, TERÖRİSTLER SENİ YOK ETMEDEN EVVEL SEN ONLARI ACIMADAN, AFFETMEDEN, MÜSAMAHA GÖSTERMEDEN, KARARSIZLIĞA DÜŞMEDEN YOK EDECEKSİN, İMHA EDECEKSİN. (ATALARIMIZIN TERÖR KONUSUNDA GÜZEL BİR SÖZÜ VARDIR, “CANİYE ACIMA, YOKSA SEN ACINIR DURUMA DÜŞERSİN”)

III. PKK-Terörüne karşın askeri mücadelenin gerekliliği

 Devletin varlığını, ülkenin bütünlüğünü tehdit eden PKK-terörüne karşın askeri mücadele siyasi mücadeleden önceliklidirGüneydoğudaki PKK-terörünü sadece ekonomik, işsizlik, fakirlik ya da insan, kültürel, demokrasi haklarına, dil din özgürlüğüne, sorunlarına indekslemek en büyük hatadır.

Burada ki sorun; dış destekli Mega Kürdistan bağımsız devletini kurma arayışı, hayali PKK –sorunun temelini teşkil etmektedir.  Onların istediği; Türkiye’nin üçte bir topraklarında bağımsız bir Kürdistan devletinin kurulması için onaydır.  Kültürel haklar, demokrasi hakları v.b. boş laflardır, bahanelerdir.

İster PKK-Terör yanlısı olsun isterse PKK-Terör yanlısı olmayan ileri zekâlıların anlamak istemedikleri bazı gerçekler vardır. Aşağıdaki bir iki örnekle de;

 Türkiye 24 senedir PKK-Terörüne karşın askeri yöntemlerle mücadele etmiştir, Türk askeri birçok kez Irak a girmiştir, sınır içi ve dışında bir çok askeri operasyon, harekât düzenlemiştir, ...

Ne olmuş yani? Gelinen nokta malummuş!  PKK-terörünü askeri çözüm yolları bitirememiştir, askeri yöntemler yerine, siyasi çözüm, diyalog gerekliymiş gibi sözlere de açıklık getirmek istiyorum.


 (Aslında PKK ve yanlılarının meclisteki uzantılarının gerçek niyetlerinin ne olduğunu malum; PKK ile masaya oturulsun, Anadolu’nun bir kısmında bağımsız Kürdistan devletinin kurulmasına onay verilsin, Türkiyenin Üniter yapısı terk edilsin. Tabi bunu yaparken alıştıra, alıştıra yapılacakmış, bunun içinde ilk evvel bölgesel özerklik, daha sonra iç ve diş işlerinde serbest olabilen eyaletlere Türkiye bölünsün, daha sonrada halk oylaması ile bağımsız Kürdistani hayata geçirmek v.b. )

 

 Şimdiye kadar PKK-terörüne karşın yürütülen özverili askeri mücadele sayesinde  Türkiye ekonomik, siyasi bir kaostan uzak kalmıştır, Türkiyenin birliği, bütünlüğü ve diriliği sağlanmıştır.


Sürdürülen askeri operasyonlarla PKK zaman, zaman bitme dağılma aşamasına gelmiştir. Siyasilerin hataları nedeniyle PKK-Terörü yurt içinde ve dışında destek bularak güçlenmiştir.

 PKK karşın dağda, bayırda içte ve dışta yürütülen askeri operasyonlarla, canilere indirilen darbeler sayesinde Türkiye dimdik ayakta yoluna devam ediyordur. Bu uğurda şehit olan Mehmetçiklerin,  bu uğurda gazi askerlerin, bu uğurda canla başla yılmadan, canilerin ve yandaşların ve uzantılarının propagandalarına aldırmadan gece gündüz, karda soğukta, güneşin altında, kahpe kurşunların altında, mayınların arasında mücadeleye devam eden askerler sayesinde bizler hepimiz normal yaşamlarımızı güven huzur içinde sürdürebiliyoruz. Allah TSK razı olsun, güçlü TSK başımızdan eksik etmesin, Âmin.

TSK’nin canla başla sürdürdükleri mücadeleyi gereksiz görüp, siyasi çözüm arayışları diyen beyni körlerin Lübnan’a, Yugoslavya’ ya ve Irak’a bir baksınlar.

 1980 öncesinde de Güneydoğu ile hatalar yapılmıştır.  Oradaki vatandaşa sahip çıkılmamıştır. Devletin resmi dili olan Türkçe dili dahi öğretilmesi ihmal edilmiştir, Entegrasyona gidilmemiştir, gettolaşmalar karşın hiç önlem alınmamıştır. Buna rağmen sürdürülen tavizsiz otoriter devlet yönetimi sayesinde devlete karşın kayda değer olaylar çıkmamıştır.  O bölgenin insanı kendini Türk vatandaşı olarak görmüş ve gurur duymuştur.

1980 yıllarından sonra demokrasi maskesi ve insan hakları maskesi altında, bilhassa Batılıların çıkarları gereği dolaylı baskısı altında verilen tavizler tanınan bazı haklar,  PKK-Terörünü azdırmıştır, güçlendirmiştir, Güneydoğuyu uluslar arası bir platforma taşımıştır.

Verilen tavizler çıkarılan aflar ve tanınan haklarla bu bölgede yaşayan çocuklar, gençler artık Kürt kimlikleri ve PKK-terörü ile gurur duymağa başlamışlardır. Güneydoğulu gençler arasında Türk kelimesi hakaret, aşağılayıcı kelime olarak görülmektedir ve kullanılmaktadır.

Kendi tembelliklerinin, bilgisizliklerinin,  geri kalmışlılıklarının, kendi yoksulluklarının, işsizliklerinin nedenlerini kendilerinden çok Türk devletinde mal etmeğe başlamışlar. Türkiye’den koparlarsa zenginleşeceklermiş refah düzeyleri çok yükselecekmiş, Türkiye onları sömürüyormuş diye de kendi kendilerini kandırmağa da başlamışlar.  Türkiye bir bataklığa, kaosa sürülürse, oradaki hâkimiyetini kaybederse, en çok zarar görecek, perişan olacakların başında oranın sıradan vatandaşları olacaktır,  bunu nedense unutuyorlar.

 

IV.  Sonuçlar

     * Güneydoğudaki PKK-terörünü sadece ekonomik, işsizlik, fakirlik ya da insan, kültürel demokrasi haklarına, dil din özgürlüğüne, sorunlarına indekslemek en büyük hatadır.

     * DEVLETİN VARLIĞINI, ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜNÜ, ÜNİTER (BİRLİK) YAPISINI TEHDİT EDEN PKK-TERÖRÜNE KARŞIN ASKERİ MÜCADELE SİYASİ MÜCADELEDEN ÖNCELİKLİDİR.

     * GÜNEYDOĞUDAKİ PKK-TERÖRÜNÜ SADECE EKONOMİK, İŞSİZLİK, FAKİRLİK SORUNUNA İNDEKSLEMEK EN BÜYÜK HATADIR. BURADA Kİ SORUN; DIŞ DESTEKLİ MEGA KÜRDİSTAN BAĞIMSIZ DEVLETİNİ KURMA ARAYIŞI, HAYALİ PKK –SORUNUN TEMELİNİ TEŞKİL ETMEKTEDİR.  ONLARIN İSTEDİĞİ; TÜRKİYE’NİN ÜÇTE BİR TOPRAKLARINDA BAĞIMSIZ BİR KÜRDİSTAN DEVLETİNİN KURULMASI İÇİN ONAYDIR.  KÜLTÜREL HAKLAR, DEMOKRASİ HAKLARI DİL DİN ÖZGÜRLÜĞÜ V.B. BOŞ LAFLARDIR, BAHANELERDİR.

   *  PKK KARŞIN DAĞDA, BAYIRDA İÇTE VE DIŞTA YÜRÜTÜLEN ASKERİ OPERASYONLARLA, CANİLERE İNDİRİLEN DARBELER SAYESİNDE TÜRKİYE DİMDİK AYAKTA YOLUNA DEVAM EDİYORDUR. BU UĞURDA ŞEHİT OLAN MEHMETÇİKLERİN,  BU UĞURDA GAZİ ASKERLERİN, BU UĞURDA CANLA BAŞLA YILMADAN, CANİLERİN VE YANDAŞLARIN VE UZANTILARININ PROPAGANDALARINA ALDIRMADAN GECE GÜNDÜZ, KARDA SOĞUKTA, GÜNEŞİN ALTINDA, KAHPE KURŞUNLARIN ALTINDA, MAYINLARIN ARASINDA MÜCADELEYE DEVAM EDEN ASKERLER SAYESİNDE BİZLER HEPİMİZ NORMAL YAŞAMLARIMIZI GÜVEN HUZUR İÇİNDE SÜRDÜREBİLİYORUZ

     * ALLAH TSK’DEN  RAZI OLSUN, GÜÇLÜ TSK’LERİNİ BAŞIMIZDAN EKSİK ETMESİN, ÂMİN.

    

 

 

 *  PKK-TERÖRÜNE KARŞIN MÜCADELEDE DAHA ETKİN, SERT ASKERİ VE SİYASİ ÖNLEMLER ALINMALIDIR. EN BASİT VE ETKİLİ OLAN ÖNLEM; MEVCUT YASALARIN UYGULATILMASIDIR!!! AKSAKSIZ SÜREKLİ DEVLET OTORİTESİDİR. (TERÖRİSTLERİ BEBEKLERİ DAHİ KATLETDEN GÖZÜ DÖNMÜŞ BEYİNLERİ YIKANIP HAYVANLAŞTIRILAN CANİLERİ  ÖVEN, ONLARA HER TÜRLÜ DESTEĞİ VEREN;

- MİLLETVEKİLİ OLURMU?, -  PARTİ OLURMU? , - BELEDİYE BAŞKANI OLURMU?,  - DEVLET MEMURU OLURMU,- YAŞADIKLARI ÜLKENİN VE CUMHURİYETİN DEVAMLILIĞI GÜVENLİĞİ UĞRUNA NAMUS VE ŞEREF SÖZÜ VERDİĞİ HALDE BUNU YERİNE GETİRMEYEN  VATANDAŞLIK OLURMU..  TÜRKİYE’DEN BAŞKA HANGİ DEMOKRATİK ÜLKE BUNLARA MÜSAADE EDEBİLİR?)

     * BÖLGEDE PKK’NIN YÜRÜTTÜĞÜ KÜRTLEŞTİRME POLİTİKASINA KARŞIN DEVLET ACİL ÖNLEMLER ALINMALIDIRBİLHASSA ÇOCUK VE GENÇLERİN TÜRKÇE EĞİTİMİNE ÖNCELİK VERİLMELİDİR, TÜRK KİMLİĞİ İLE EĞİTİLMELİDİRLER!  

    * TÜRKİYE DE KENDİ VE ÇOCUKLARININ TORUNLARININ GELECEĞİNİ GÖRENLER, BU TOPRAKLAR ÜZERİNDE YAŞAMAK İSTEYENLER, BU DEVLETİN KANUN VE NİZAMLARINA UYMAK MECBURİYETİNDEDİRLER. TERÖRLE MÜCADELE KONUSUNDA DA BU DEVLETİN YANINDA YER ALMALIDIRLAR. 

     * ORİJİNİMİZE BAKILMADAN HEPİMİZ BU VATAN ÜZERİNDE BU ULUS İÇERİNDE BU BAYRAK ALTINDA AYRILIKSIZ AYNI HAKLARA SAHİP BİRİNCİ SINIF VATANDAŞIZ, KARDAŞIZ, KANDAŞIZ... DEMOKRASİ AYRIŞTIRICI DEĞİL, BÜTÜNLEŞTİRİCİ BİR DEVLET YASAMA YÖNETİMİDİR. VE HALK TEMSİLİ ÇOĞUNLUĞUN ALDIĞI, ONAYLADIĞI YASALARA SAYGI GÖSTERİLMESİDİR VE UYULMASIDIR  VE DE AYRILIKSIZ UYGULATILMASIDIR.

* [PKK’NIN TBMM’SİNDEKİ UZANTILARINA BİR SORUN BAKALIM;
- NEYMİŞ İSTEDİKLERİ SİYASİ KİMLİK?

 - ASKERİ ÇÖZÜM DEĞİL DE, SİYASİ ÇÖZÜMDEN VE DİYALOGDAN YANA NEYİ KAST-ETTİKLERİNİ DE VE BENZERLERİNİ DE SORUN. VE ONLARIN KEM KÜM ETMEDEN ACIK SEÇİK CEVAPLANDIRMALARINI DA RİCA EDİN!

- VE TÜRK VATANDAŞI OLARAK TÜRKİYE’DE NE GİBİ BİR AYRIMCILIĞA TABİ TUTULDUKLARINI DA SÖYLETİN.

- VAKTİNİZ VARSA,  ONLARIN YANİ KÜRT KARDEŞLERİMİZİN KÜRT KİMLİKLERİNİ NEREDEN ALDIKLARINI VE NEREDEN GELDİKLERİNİ DE BİR ÖĞRENİN. HERHALDE GÖKTEN BURAYA ZEMBİLLE İNDİRİLMEMİŞLERDİR!

-, BU BÖLGELERİN YANİ GÜNEYDOĞU-ANADOLU’NUN VE KUZEY IRAK’ TAKİ TÜRKMENELİ’ NİN TAPUSUNU DA GÖSTERMELERİNİ İSTEYİN.

-  BU BÖLGELERDE DE HANGİ ZAMANDA, TARİHLERDE HANGİ DEVLETİ KURABİLMİŞLERDİR. (BAŞKA ULUSLARIN KÜLTÜRÜNÜ, DİLİNİ, TA TÜRKÜLERİNE, ŞARKILARINA, ÇALGILARINA, ÖYKÜLERİNE VARINCAYA KADAR  KENDİ KENDİLERİNE MAL ETTİKLER GİBİ BAŞKA ULUSLARIN TARİHLERİNİ KENDİLERİNE MAL ETMESİNLER, YANİ BİR NEVİ ÇALMASINLAR, GASP ETMESİNLER).

-   YİNE KEM KÜM ETMEĞE BAŞLARLARSA KÜRTLERİN BÜYÜK BİR KISMININ ÖZ BE ÖZ TÜRK ASILLI OLDUKLARINI HATIRLATIN. (ZATEN BİR ÇOK KÜRT KARDEŞİMİZ, YAŞINI BAŞINI ALMIŞ OLANLARIN ÇOĞUNLUĞU BİR ÇOKLARIMIZDAN DAHA TÜRK TÜR VE TÜRK DEVLETİNE, BU VATANA DAHA BAĞLIDIRLAR. BENİM, (SİZLERİNDE) AYNI OKUL SIRALARINI PAYLAŞTIĞIM, AYNİ MAHALLEDE TOP KOŞTURDUĞUMUZ, AYNİ İŞYERİNDE ÇALIŞTIĞIMIZ, AYNİ KAHVEDE KAĞIT OYNADIĞIMIZ, AYNİ MAHALLEDE, AYNİ KATTA KOMŞUMUZ, AYNI SİTEDE YAZLIK KOMŞUMUZ AYNI DÖNEMDE AYNİ KIŞLADA AYNI TABURDA AYNI TAKIMDA ASKERLİK HİZMETİ YAPTIĞIMIZ, AYNI KAPIDA SİLAHLI NÖBET TUTUĞUMUZ  KÜRTLERLE ŞİMDİYE KADAR HİÇ PROBLEMİM OLMAMIŞTIR. DİLEĞİM BUNDAN SONRADA TÜM TAHRİKLERLE RAĞMEN OLMAMASIDIR.) 

-  DAHA DA İNANMAK İSTEMİYORLARSA, TARİHÇİ BİLİM ADAMLARINDAN DA TÜRK ASILLI OLDUKLARINI TEYİT EDEBİLİRLER,

-  TÜRK TARİHÇİLERİ ONLAR İÇİN YETERSİZ VE TARAFSIZ DEĞİLLERSE BATILI TARİHÇİLERİN KAPISINI ÇALSINLAR, ONLARIN KİTAPLARINI İNCELESİNLER.

- BU YETMEZ DERLERSE, EMİN OLMAK İSTERLERSE ONLARA DNA-TESTİ DE YAPMALARINI ÖNERİN..  DÜNYADA HER ULUS VATANDAŞI GİBİ ÇOĞUNLUĞUNUN KARMA OLDUKLARINI ÖĞRENEBİLİRLER. –

— ÇOK AZININ AĞIRLIKLI HİNDU KÖKENLİ GENLERİ BARINDIRDIKLARI ORTAYA ÇIKAR, DIŞ GÖRÜNÜŞLERİ DAHİ BU KÖKENİN, ORİJİNİN İSPATI İÇİN YETERLİDİR.

- BİR KISMINDA ACEM, ARAP KÖKENLİ GENLERİ TAŞIDIKLARI DA ŞÜPHESİZ GÖRÜLECEKTİR.

- KÜRT KARDEŞLERİMİZİN ÇOĞUNLUĞUNUN İSE AĞIRLIKLI TÜRK KÖKENLİ, ORTAK GENLERİ TAŞIDIKLARI MEYDANA ÇIKACAKTIR.  (ONLAR YİNEDE BU DEĞERLERİ SAKLAYACAKLARDIR, BU DEĞERLERİ ÇARPITIP DÜNYAYA YAYMAĞA VE KENDİLERİNİ ACINDIRARAK DÜNYAYI KANDIRMAĞA DEVAM EDECEKLERDİR.  

(IRAK’IN İŞGALİNDE KUZEY IRAKLI KÜRTLERİN İLK İŞLERİNDEN BİRİ NE OLMUŞTUR?

 HATIRLAYIN;   -TARİHİ BİLGİLERİ VE KİMLİKLERİ, TAPULARI VB. BELGELERİ YOK ETMEK OLMUŞTUR. NEDENİNİ SİZDE DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?)

- PKK-TERÖRÜNÜN TBMM’DEKİ VE DİĞER UZANTILARINA SORMAYA BELGELERLE DEVAM EDİN;  DİLLERİNDE PAPAĞAN GİBİ HİÇ EKSİK ETMEDİKLERİ İNSAN HAKLARI, DEMOKRASİ, SİYASİ KİMLİK, DİYALOG, SİVİL PROJELER, KÜLTÜREL HAKLAR, KÜRTÇE EĞİTİM, DİL DİN ÖZGÜRLÜĞÜ V.B. İLE İLGİLİ OLARAK BAŞTAN ÇIKARTILAN, BEYİNLERİ YIKANAN KÜRT KARDEŞLERİMİZ ACABA GÜNEYDOĞU ANADOLU’DA VE KUZEY IRAKTA KENDİLERİNDEN BAŞKALARINA NASIL DAVRANDIKLARINI HATIRLATIN VE BELGELEYİN. GÜNEYDOĞU-ANADOLU’DA, ALMANYA’DA TÜRKLERİ KÜRTLEŞTİRME ÇABALARINDAN, BEYİN YIKAMA PROJELERİNDEN BİRAZ BAHSEDİN, KUZEY IRAK’TA KÜRTLERİN, PEŞMERGELERİN BAŞLATTIKLARI ETNİK TEMİZLİĞİNİ DE DİLE GETİRİN. KENDİLERİNDEN OLMAYANLARA YAŞAM HAKKI TANIMADIKLARINI ANLADIKLARI DİLLE HATIRLATIN. GÜNEYDOĞUDA, KUZEY IRAKTA SÜRYANİLERE, ARAPLARA ZULMEDEREK, CANLARINDAN BEZDİREREK  NASIL KOVALADIKLARINI KAÇIRDIKLARINI DA HATIRLATIN.

 

** SORU SORDUKÇA SORULARIN VE AÇIKLAMALARIN ARKASI GELMİYOR. BU SON SORUNUNDA  LÜTFEN PKK’NIN TBMM İÇİNDEKİ  VE DIŞINDAKİ UZANTILARININ, VE SEMPATİZANLARININ  YANIT VERMESİNİ LÜTFEDİN. PUSU KURARAK VE VEYA BASKIN DÜZENLEYEREK KENDİLERİNDEN OLMAYAN, KENDİLERİNE KATILMAYAN KENDİLERİNE YARDIM ETMEYEN SİLAHSIZ SİVİLLERİ TA BEBEKLERE, ÇOCUKLARA KADAR VARAN KATLİAMLARINI KINAMAYANLARILAR, BAĞLI BULUNDUKLARI ÖRGÜTTEN KORKARAK KARŞIT SES ÇIKARAMAYANLAR HANGİ HAK VE YÜZLE, KİŞİLİKLE VİCDANLA; İNSAN HAKLARINDAN,  DEMOKRASİDEN, KARDEŞLİKTEN, DİYALOGDAN, SİVİL ÇÖZÜMDEN, KARDEŞLİKTEN BAHSEDEBİLİRLER. HANGİ HAKLA VE YÜZLE TBMM’DE, BAZI KURUMLARIN BAŞINDA, BELEDİYE BAŞKANLIKLARINDA  BULUNUYORLAR, KENDİLERİNİ SEÇTİRTİYORLAR.

(TERÖRİSTLERİ BEBEKLERİ DAHİ KATLEDEN GÖZÜ DÖNMÜŞ BEYİNLERİ YIKANIP HAYVANLAŞTIRILAN CANİLERİ  ÖVEN, ONLARA HER TÜRLÜ DESTEĞİ VEREN;

- MİLLETVEKİLİ OLURMU?, -  PARTİ OLURMU? , - BELEDİYE BAŞKANI OLURMU?,  - DEVLET MEMURU OLURMU,- YAŞADIKLARI ÜLKENİN VE CUMHURİYETİN DEVAMLILIĞI GÜVENLİĞİ UĞRUNA NAMUS VE ŞEREF SÖZÜ VERDİĞİ HALDE BUNU YERİNE GETİRMEYEN  VATANDAŞLIK OLURMU..  TÜRKİYE’DEN BAŞKA HANGİ DEMOKRATİK ÜLKE BUNLARA MÜSAADE EDEBİLİR?)

 

 BUNLAR BATIDA OLSALAR, ONLARI YA KODESE YADA TIMARHANEYE TIKARLAR, TÜRKİYE DE İSE BUNLARI TBMM’ SİNE BELEDİYE BAŞKANLIKLARINA LAYIK GÖRÜRLER).

******* PKK,  TÜRKİYE’DE HER YERDE ÇOĞALARAK HEDEFLERİ OLAN BAĞIMSIZ KURDİSTAN DEVLETİNE ULAŞMAK İSTEMEKTEDİRLER. ÇOCUKLARI VE GENÇLERİ KAZANMAK ONLARI YETİŞTİRMEK AMAÇLARINDAN BİRİDİR. DİĞER AMAÇLARDAN BİRİDE; DEVLETİN KİLİT KURUMLARINA FARKLI İSİM VE KİŞİLİKLER ADI ALTINDA SIZMAK, ORADA ÇOĞALMAK VE ÖNEMLİ GÖREVLERE GELEREK KENDİ DAVALARINA DESTEK VERMEKTİR.   

Devleti yönetmek, hükümet etmek bilgi ve tecrübe yanında cesaret, yürek ister. Devleti yönetenler aman Batı böyle düşünür,  bize ambargo uygular, Avrupa Birliğine girişimiz askıya alınır, ticari ilişkilerimiz zarar görür, borsa fırlar, dış sömürü borsa yatırımcıları kaçar diye ve PKK ve  uzantıları bana, aileme, çocuklarıma torunlarıma yakınlarıma zarar verir, gelen tehditlere boyun eğerseniz, ses çıkarmasınız gerekeni zamanında yapmasanız, ulaşacağınız sonuçlar bellidir...)        

SÖZÜN KISASI:

*** BATILI ZENGİN DEVLETLER, ULUSLAR VARLIKLARINI VE YAŞAM STANDARDINI DEVAM ETTİREBİLMEK İÇİN GELECEKLERİNİ GARANTİ ALTINA ALMAK İÇİN BİRLEŞEREK, KAYNAŞARAK BÜTÜNLEŞMEKTEDİRLER.

 

*****  SANAYİSİ VE EĞİTİMLERİ GERİ KALMIŞ, İLKEL ULUSLAR, DEVLETLER İSE TAM AKSİNE; PARÇALANARAK AYRIŞARAK KAOS İÇİNDE YOKLUKLAR İÇERİSİNDE DİLENEREK BİR SÜRE DAHA VAR OLMAĞA, DAHA SONRA DA TARİHTEN TAMAMEN SİLİNMEYİ TERCİH EDİYORLAR.    

dr. huso, ekim 2007

 

ILAVE: 18 EKIM2008

BAKİN DAHA İKİ GÜN EVVEL ÜNLÜ BİR SİYASİ (İSMİ BURADA ÖNEMLİ DEĞİL) PKK-TERÖRÜNÜN BİTİRİLMESİ ASKERİ MÜCADELEYLE DEĞİL SİYASİ ÇÖZÜMLERLE MÜMKÜN OLABİLECEĞİNİ SÖYLÜYOR. KÜRTLERE DAHA FAZLA HAKLAR VERİLMESİNİ SAVUNUYOR.  BU GÖRÜŞLER YENİ DEĞİL, PKK`NİN  VE YANDAŞLARININ YILLARDAN BERİ İÇTE VE DIŞTA SÜRDÜRDÜĞÜ BASARÎLİ PROPAGANDANIN SONUCUDUR. VE BENZERİ LAFLAR KAMUOYUNDA HAKİM OLMAĞA BAŞLAMIŞTIR.

BİRİ KALKIP DA BUNLARA SİYASİ ÇÖZÜMLE NE ANLADIKLARINI SORMUYOR, AÇIK SEÇİK BU SİYASİ ÇÖZÜMLERİ SIRALAMALARINI İSTEYEMİYOR. ZATEN SORSALARDI BU SİYASİ KONJUKTÜR İÇİNDE AÇIKLAYAMAZLAR, SADECE LAF KALPAZANLIĞI İLE SORUYU KONUYU GEÇİŞTİRECEKLERDİR.

SİYASİ ÇÖZÜM:

-        PKK-TERÖRÜNÜ HAKLİ ÇIKARMAK MIDIR?

-        PKK`Lİ CANİLERİ ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARI OLARAK KABULLENMEK MİDİR?

-        PKK NİN CANİ BAŞI ÖCALAN`İN CEZA EVİNDEN ÇIKARTILARAK REHABİLİTASYONU MUDUR?

-        PKK`NİN CANİ BAŞI ÖCALAN`I, CEZA EVİNDEN ALARAK, BÜYÜK KURDİSTAN`İN LİDERİ OLARAK ONU DÜNYAYA TANİTMAK VE NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNE ADAY GÖSTERMEK MİDİR?

-        PKK`Lİ KANDIRILMIŞ VATAN HAİNLERİNİ, CANİLERİNİ TOPLUMDA KUTSAMAK MIDIR?

-        TÜRKİYE VATANİN 1/4 - 1/3 ÜZERİNDE ÖNCELERİ  KÜRDİSTAN EYALETİNİN KURULMASINI BENİMSEMEK DAHA SONRA KUZEYDEKİ PESMERGELERLE BİRLEŞEREK BÜYÜK BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN DEVLETİNİN KURULMASINA ONAY VERMEK VE DESTEKLEMEK MİDİR?

-        ATA ATA AT VATANİMİZ DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU’YU VE TÜRKMENELİNİ PKK VE PESMERGELERE TERK ETMEK MIDIR?

-        …..

-        ….

-        YAHU BU SİYASİ, YAZARÇİZERLERDE VE PROF. UNVANLI ERKEN BUNAK DANIŞMANLARDA BU KADAR SAFLIK VE AHMAKLIK OLUR MU? 

-        YADA TOPLUMDAKİ BİZ BİREYLER, VATANDAŞLAR BU KADAR AHMAK SAF VE KORKAK YERİNE Mİ KONULUYORUZ?

-        GÜNEY DOĞU NE ZAMANDAN BERİ KÜRDİSTAN OLUYOR? 

-        BU TOPRAKLARDA HANGİ DEVİRDE HANGİ ZAMANDA KÜRDİSTAN DEVLETİ KURULMUŞTUR?

-        BU TOPRAKLARDA ASIRLARDIR TÜRK DEVLETLERİ HÂKİMİYET KURMUŞLARDIR

-        BU TOPRAKLARDA ASIRLARDIR TÜRKLER YAŞAMIŞLARDIR

-        GÜNEY DOĞUDAKİ KÜRTLERİN BÜYÜK KISMI ÖZ BE ÖZ TÜRK IRKINDADIRLAR

-        GÜNEY DOĞULU VATANDAŞLARIMIZ ÖZ BE ÖZ KARDEŞLERİMİZDİR, AKRABALARIMIZDIR.

BAKİN DEVLETİN YAPMAKTAN ACİZ OLDUĞUNU PKK YAPIYOR! GÜNEY DOĞUYU KÜRTLEŞTİRİYOR. KÜRTLÜĞÜ KABUL ETMEYENLERİ YOK EDİYOR, KAÇIRTIYOR, TÜRKİYE’NİN HER YERİNDE DOĞU KÖKENLİ GENÇLERİ KENDİ SAFLARINA ÇEKİYOR. ONLARIN BEYİNLERİNİ YIKAYARAK BİRER ÖLÜM, TERÖR MAKİNESİ HALİNE UYUŞTURUCU TACİRİNE ÇEVİRİYORLAR!

TÜM BUNLAR OLURKEN AYNASIZLAR DEMOKRASİDEN, HAK HUKUKTAN, SİYASİ ÇÖZÜMLERDEN BAHSEDİYORLAR.

PKK terörü gerek yurt içinde gerekse yurt dışında farklı olanakları kullanarak Bağımsız Kürdistan hayalini gerçekleştirmek için parasal kaynak, silah ve siyasi destek arayışını basarî ile sürdürüyorlar. Yöntemlerinin biri de ölüm tehditleri ile haraç toplamak, görsel ve yazılı destek bulmaktır. Bazı yazarların ve siyasilerin ve prof. unvanlı danışmanların PKK lehine siyasi çözüm görüşlerini toplumu alıştıra, alıştıra savunmalarını ben buna bağlıyorum.

Güney Doğudaki Vatandaşlarımız, Kuzeydeki Akrabalarımız, Pesmergeler,  Batılılar tarafından kendi çıkarları gereği, bilhassa petrol yataklarını daha iyi sömürmek, Buradaki petrol rezervlerini Araplara karşın bir koz olarak kullanmak için de harcanmak istenmektedir. Bu bölgenin uzun bir süre Kürdistan Kaosu içinde bulunması aslında Sömürgecilerin çıkarınadır, daha fazla kalmalarını Dünya gözü önünde meşru kılıyor. …

Medya Terörü konusu: PKK-Terörünün bu denli artması ve uzun süre var olmasında Türkiye’deki medyaninda çok büyük katkısı vardır. Türkiye’de en büyük ve azilli Donkişotları Türk medyasında bulabilirisiniz. Mübarekler her konuda ahkam kesilirler, her şeyi bildiklerini zannederler, Dün kara dediklerine, bugün çıkarları gereği ak derler de! Türk Medayasida kendi kendine ceki düzen vermesi gerekir. Her konuda farklı düşüncelere sahip olunabilir, fakat ülke çıkarlarından, güvenliğinden, geleceğinden, demokrasiden asla taviz verilmemelidir.  Türk medyasında da konusunda uzman-yazar, uzman yorumcu, uzman-analist kriteri öne çıkmalıdır. Ekranda halkın önüne çıkan, köse yazıları çıkan kişiler daha hazırlıklı ve yazdıkları konularda daha bilgi olmaları gerekiyor, keyfi kafadan, belli maksatlarla uydurulan senaryolara göre, belli bir siyasi görüşe göre, yada medya patronun ticari çıkarlarına göre haber yaymak ve veya yorum yapmak yerine belgelere dayanarak açıklamalarda bulunmaları herkesin çıkarınadır. Türkiye`nin maalesef kendine has bir medya patronluğu vardır! Belli kişiler, kısa sürede zengin olmak, tanınmak, bürokrasi engellerini rahatlıkla geçmek, devlettin nimetlerinden daha fazla yararlanabilmek için, ihaleleri kapmak için, rakiplerini yok etmek, zarar vermek yada geçmek için medya patronluğuna soyunuyorlar, medyanin gücünü suiistimal  ediyorlar. İsin daha korkunç boyutu son günlerde Türkiye’de yaşanıyor: Hükümet yanlısı olarak gözüken bir medya gurubu, Aktütün PKK saldırısındaki askeri zafiyeti bahane göstererek TSK`lerine pervasızca,  saldırması, bazı köse yazarların Genel Kurmay Başkanına alaycı hitabı, köse yazarlığına hiç yakışmayan üslup kullanmaları doğru değildir. Bilerek yada bilmeyerek ülkemize zarar verilmektedir. PKK ve Şeriat yanlısı örgütler Türk silahlı Kuvvetlerinin yıpratılması için ellerinden geleni yapıyorlar. Türk medyası buna alet olmamalıdır. TSK`ni görevi ihmal ve hatalarından dolayı belli bir düzeyde tenkit edilmekten, hesap sorulmasından çekinilmemelidir. Ayni hatta daha ağır tenkitler siyasilerin görevi suiistimallerinde, keyfiyetlerinde, yolsuzluklarında da gösterilmelidir. 

Türkiye’deki Kürt Nüfusu konusu: Türkiye`in bos meydanları, otoriter boşluğu fırsat sayılarak Kürt nüfusu konusun da 2000 yıllarından itibaren çok fazla atıp tutulmağa başlanıldı. İsin kötüsü ne biliyormuşsunuz! Bu sayılara bazılarımızı ikna etmeğe başladılar, hatta kendi yalanlarına, atıp-tutmalarına kendileri de inanmağa başladılar ve içte ve dışta mazlumları oynamağa başladılar. 1970 yılların sonlarında Kürdistan yanlılarının Batıdaki faaliyetlerinde, örgüt toplantılarında Türkiye’deki Kürt Nüfusu 1 ile 2 Milyon olarak veriliyordu. En fazla Kürdün Irakta daha sonra Iranda ve Suriye’de yasadığını savunuyorlardı.  !990 yıllarında birden bu nüfus artışı 5 ile 10 Milyona çıkarıldı. Karsı taraftan ses seda çıkmayınca ve Büyük Kürdistan devletinin dünyada yankı ve kabul görmesi için de birden Türkiye’deki Kürt Nüfusunu yaklaşık 40 Milyona diye yaymağa başladılar. Türkiye’deki ekranlarda PKK-Terörü ile ilgili oturumlarda belli köse yazarların, ekran profesörlerin bu sayılara yakin değerler vermeleri bence çok büyük sorumsuzluktur. 

 

GÜNEY DOĞU, EKONOMİK YATIRIMLAR İÇİN DİPSİZ BİR FIÇIMI?

h.ozden

 

Fiili ve silahlı PKK-Terörünün hüküm sürdüğü Güney Doğu Anadolu Ekonomik yatırımlar için dipsiz bir fıçıya benzemektedir. Güney Doğudaki terör olayını bol keseden ekonomik paketlerde, secim yatırımları ile de bitiremezsiniz, azaltamazsınız da! Tamamen aksine PKK- terörünü daha da azdırırsınız, gençleri hepten kaybedebilirsinizde. Devlete olan güven de zedelenir. Ve bu ekonomik paketler PKK propagandası için büyük koz olur.

PKK demez mi; bakin, Devlet sizi şimdiye kadar hiç düşünmedi, buraya sizin yasam standartinizi yükseltmek için yatırımlar yapmadı,… Bizim silahlı, kanlı mücadelemizle, baskınlarımızla devlet sizi hatırlar oldu ve simdi sizleri yârdim paketleri ile kandırmak, uyutmak istiyor. Daha fazla para icin daha fazla daha şiddetli, kanli eylemler için bize katilin bize destek verin diye PKK Türkiye genelinde bağırmaz mi ,…

Batıdaki birçok yerleşim birimi Güney doğudan işsizlik açısından çok daha berbat. Buradakilerde örgütlenip terör estirip ekonomik paketler mi beklesinler! Ne kadar saçma değil mi?

Nedense diğer bir konudan bahsedilmiyor: Maalesef Güney Doğu Anadolulu bazı Vatandaşlarımızın, oradaki çalışma ve dostluk zihniyetleri biraz farklıdır.  Onlar hep beklemeğe, yârdim almağa yada haraç toplamağa, bağırıp, çağırmağa, yıkmağa alıştırılmıştır. Beyinlerinden ziyade ağızları çok çalışır. Erkekleri ya kahvede oturup uyuklarlarken yada biri birlerine masal hikâye anlatırlarken kadınları kızları ağır işler altında ezilirler, Ocağın geçim yükünü kadınlar taşırlar. Bunu ben, Doğu kökenli vatandaşlarımızın uzun bir süre zeytin tarlalarımızda çalışmalarını gözlemlerimden çıkarmıyorum. Abdullah Öcalan’da, Bazı Kürt Aydınları da yeri geldiğinde benzerlerini söylemekten kaçınmıyorlar. Güçlüye saygı duyarlar ve itaat ederler, zayıflığınızı gördüklerinde sizden ya kaçarlar yada size saldırırlar. Sizden para koparmak için sürü halinde üzerinize gelirler, tehditler savururlar. Güvenilmezdirler, sizi gafil avlarlar ve satarlar!!.

Bu görüşlerimi arkadaşlarımızı, akrabalarımızı kötülemek yada aşağılamak yada kızdırmak için yazmıyorum. Benzerleri de kendi aralarında konuşuluyor ve tartışılıyor, kendileri de bu kötü alışkanlıktan biri birlerinden şikâyetçidirler. Diğer taraftan bazı gerçeklerin, diğer bir yönlerin bilinmesinde de her kez için yarar vardır. (Beli bir usul içerisinde, kötü bir niyetle açığa vurulmadığı sürece, karşı tarafa herhangi bir zarar vermeyecek şekilde birbirimizin eksik, hatalı, zayıf yönlerimizi hatırlatıp, gösterip düzeltme isteminde alıngan davranılmamalıdır.) Bu suretle ancak kendimizi düzeltmek için çalışabiliriz.  Uzun bir süre Doğu kökenli tayfalarla çalıştık biz onlardan bazı şeyler örgendik onlar bizden bilhassa çalışmayı çalışarak para kazanmasını, hayat standartlarını yükseltmesini öğrendiler! 

Buradan suna varmak istiyorum, doğu kökenli vatandaşlarımız terör estirerek, hep devlet yardımı bekleyerek hayatlarını idame ettiremezler. Yoksulluklarının, geri kalmışlıklarının tek sebebi devlet olamaz, biraz da kendilerinde aramaları gerekir. Birde bakabilecekleri kadar çocuk doğursalar, kendileri de daha huzurlu ve mutlu olacaklardır. Devletin ekonomik paketlerini ben boşuna görüyorum……..

…….

Ekonomik paketler ancak terör belası bastırıldıktan sonra açılmalıdır. Aslında Güney doğu Anadolulu Vatandaşlarımızın çok büyük is potansiyelleri bulunmaktadır.

Siyasilerin ikide bir Türk Kürt kimliğinden gelişi güzel bahsetmeleri ve Kürt vatandaşlarımız sözcüğü ayrışmağa yöneliktir!!!! Türkiye’de Türk ulusu vardır, Türkiye’de Türk vatandaşı vardır.  Türkiye’de yaşayan Laz, Ermeni, Kürt, Arap, Süryani, Boşnak, Bulgar, Giritli v.d. hepsi Türkiye’de birinci sınıf Türk vatandaşıdır, Bu ülkenin gelişmesinde, huzur ve güvenliğin sağlanmasında ayni haklara ayni sorumluklara sahiptirler. Kimse kimsenin ırkını, kimliğini, geçmişini sorgulama hakkına da sahip değildir.

Türkiye Toprakları üzerinde yasayan, kendi ve gelecek nesillerinin geleceğini bu topraklar üzerinde gören, ay yıldızlı bayrak altında, Türk ulusu çatısında birlesen her insan Türkiye cumhuriyeti Vatandaşıdır. Her Türk vatandaşı bu ülkenin kanunların, yasalarına, nizamlarına uymak zorundadır. Uymayanlar yada uymak istemeyenler ayırım olmaksızın hak ettikleri cezayı de kabullenmeleri gerekiyor. Birlik ve dirilikli bir güçlü Türkiye hepimizin ve her kesimin yararınadır…..

………….

Sözün Kisasi:

1.  Batıda Doğuda Güneyde Kuzeyde, ülkenin her bir yanında yurt dışında da birbirimizle iyi geçinmemiz hepimizin yararınadır. Bu vatan hepimizin tapulu malidir,

2.  Batıda hangi sebeple olursa olsun bir gurup diğer bir gurubu dışlamamalıdır. Birbirimizi dışlayacağımız yerde birbirimizi kazanmalıyız

3.  Batıda ailece sülalece huzur ve güven için gelen Güney doğulu vatandaşlarımıza sahip çıkmalıyız,  daha hös görülü davranmalıyız. Çocuklar ve gençler arasındaki münferit tartışmalar, kavgalar büyütülmemelidir. Altınova`da ki olay bu boyutlara varmamalıydı. Gençlerin Delikanlılığı arbedeye, Doğu Bati meselesine dönüştürülmemeli dir

4.  Doğudaki vatandaşlarımızı tamamen kaybetmemek için Batıya göç eden doğulu vatandaşlarımızı kazanmamız gerekiyor. Onlara karşın önyargılı olmamalıyız. 

5.  Devlet Doğudaki insanları, gençleri ipe sapa gelmez ekonomik paket programları ile kazanamaz, Gelişi güzel yapılan yatırımlarda işsizliği azaltamaz. Sadece belli kişiler göstermelik yatırımlarla bundan yararlanacaktır, daha evvelden birçok kez olduğu gibi.

6.  Terörün önlenemediği, devletin söz sahibi olamadığı bölgelerde büyük sanayi yatırımlara girişmek büyük bir risk teşkil etmektedir;

        A. Yatırımlar için zaten gerekli alt yapı yoktur,

    B. Tesisin kurulması ve isletilmesinde güvenlik diğer bir sorun,

    C. Kalifiye, tecrübeli elemanı oraya çekemezsiniz,

    D. Girdi ve cıktı sürümleri için ulaşım problemi hem masraflı hem de güvensiz, riskli.

    E. Bu şartlar altında endüstriyel ürünün pazar rekabet şansı yok denecek kadar az olur

 

EKONOMİK PAKETLERLE NE YAPILABİLİR SORUSUNA

GELİNCE SU AN AKLA GELENLER:

 

a.   Güney doğudaki üniversiteler acil geliştirilsin, bilhassa teknik dallar, (makine, inşaat, teknik-prosez, optik-lazer, gıda, tekstil v.b. ) ve hayvancılık ağırlıklı Ziraat  ve gıda fakültelerin bölümlerin açılmaları, Orada yöre sanayisi ile ortak kalkınma projeleri üretebilecek teknik üniversiteler ve merkezi bilim araştırma merkezleri açılmalıdır. Üniversiteler genelde bacasız fabrikalardır, kısa sürede bölgenin kalkınmasına, kültürel gelişmesine, farklı zihniyetlerin kaynaşmasına katkı sağlamaktadır.

b.  Bunların yanında Polis ve subay turizm meslek okulları buraya da kazandırılmalıdır.

c.   Doğudaki üniversitelere güney doğulu öğrencilerimize özel kontenjan ayrılması Liseyi ve dengi okulları en iyi notla bitirenlere ve ilk 10 na girenlerin bu üniversitelere başvurdukları takdirde alınmaları.

d.  Güney doğudaki bu teknik üniversitelerin doğudaki kalkınma için alternatif projeler hazırlamalarını teşvik etmek, ve bu projeleri hayata geçirmek.

e.   Teknik üniversiteler,  bilim araştırma merkezleri oraya canlılık getirecektir, kaynaşmaya katkı sağlayacaktır, 

f.    Bu bölgede huzura güvenliğe kavuşunca zaten ic diş yatırımcı buraya gelecektir

g.  Bu üniversitelerde çalışacak idealist öğretim elemanlarının bulunmasında sıkıntı çekilmeyecektir.

 

Ekonomik paket uygulaması için daha farklı alternatif uygulamalar aşağıdaki gibi olabilir.

I.      Yatırımların Güney doğuya yakin ve veya Güney doğu içinde PKK etkinliğinin az olduğu bölgelere yapılması. Güney doğudaki belli bölgelerdeki vatandaşlarımız bu is yerlerinde çalışmak üzere yerleştirilmeleri.

II.     Güney doğuda PKK ya destek vermeyen Devlet yanında olan vatandaşların eğitilerek is as sahibi yapılmaları, Farklı projeler dahilinde bu Gerçekleştirilmeleridir. Vatandaşa iş aş projeleri kontrolü, beli aşamalar altında verilmelidir.  En basiti Bir Köyde insanların geçimi hayvancılıkla ise, orada hayvancılığın geliştirilmesi projeleri ağırlık kazanmalıdır bunun içinde yapılması gerekenler, örneğin, - Belli sayıdaki vatandaşa canlı hayvan dağıtılmadan evvel hayvan bakicili hakkında bilgilendirilmelidir, egitilmelidirler. - Oranın iklim şartlarına ve yasam koşullarına uygun modern ahırlar inşa edilmelidir. – Belli bir vatandaş gurubuna Sütü isleme,  için yatırım desteği vermelidir. – Diğer bir vatandaş gurubuna bölgesel ürünlerin içte ve dışta pazarlama olanağının kazandırılması için belli süreli gerekli devlet desteği verilmelidir. Örneğin oradaki askeri birliklerin okulların ihtiyacı bu yörenin üretimlerinden karşılanmalıdır – Başka bir guruba yem sanayisinin geliştirilmesi, diğer bir guruba et mamullerin islenmesi. –oradaki inşaat sektörü burada geliştirilecek is yeri projeleri ile de gelisecektir. – bu haliyle de isa sürede turizm sektörü hotel v.b. bu gelişmelerden nasibini alabilecektir.   O bölgede komsu ülkelerde, Ortadoğu ülkelerine, Arab ülkelerine lazım olabilecek sanayi ve ziraatsal ürünlere de ağırlık verilebilir. Yurt dişi taşeron imalatı söz konusu olabilir tabi ayrıntılar birden fazla uzman kişilerin bir araya gelerek belirlenmesi gerekir.

III.    Acil olarak yörenin ağaçlandırılması orada kolaylıkla yetişebilen meyve agaclarin dikilmesi projesinde devlete bagli  issiz ailelerden en az fazla ikiser kisi olmak üzere asgari ücretle çalıştırılmalıdır.

IV.  Toplu konut idaresince hibe niteliğinde insan sağlığına uygun tek katli konutların yapımı, bu konutlar daha sonra üç-dört katına çıkılacak şekilde tasarlanarak temelleri atılmalıdır. ( Bu proje daha sonra diğer bölge köylerine devem edilmelidir.  Aslinda Türkiyeyi ayakta tutun asil köylülerimiz cok daha iyi yasam kosullarina kavusmalari hepimizin borcudur. Bu güne kadar onlar hep ucuz isci amele olarak calistirilmistir, kimse bunların hakkini hatirlamak istememistir. …

…………

……………………

 

________________________________

dr. husso

 

Konu ile ilgili bir olayı kısa anlatayım! Bundan yaklaşık 10 sene evvel Uşak`tan İzmir`e otobüsle gelirken, Salihliye yakin yoldan birileri otobüse biniyor bunlardan biride yanımdaki boş koltuğa oturuyor. Kısa bir tanışma sohbetinden sonra benim Balıkesirli olduğumu öğrenince, kendiside Balıkesir Ayvalıkta 4-5 sene kaldığını cundada kişin zeytinde, yazın ise midye toplamada, gazinolarda çalıştığını söyledi. Cunda da kimde çalıştığını söyleyince kendi deyimiyle Emin Ağada (yani agbimin yanında) çalıştığını söyledi. Beni tanımadığı, hatırlamadığı için ona; Nasıl Emin ağadan memnun muydunuz diye sorduğumda, bana bizi iyi ve çok çalıştırdığını, paramızı aksatmadan, zamanında eksiksiz ödediğini, bizimle ilgilendiğini, bizle beraber bizden fazla çok çalıştığını, birçok işi koşturduğunu, çok çalışkan ve zengin olduğunu,.. söyledi. En önemlisi, benim daha da hoşuma giden biz çalışmayı ondan örgendik. Bize denizi, midye toplamağı öğretti, kısa sürede çok para kazanmamızı sağladı. Ondan cesaret alarak ben buralarda ailemle yerleşip tarla icarlayarak kendi işimde çalışıyorum.,…

 

Sonuç:

Her insan emeğinin, çabalarının karşılığını aldığı sürece kendini iyileştirir, motivasyonu yükselir, kendini yenileyebilir, uyum içinde çalışır, üretir.

__________________________

 

 

 

 

 

 

 

 

 

TÜRK SİLAHLARI KUVVETLERİ DAHA DA GÜÇLÜDÜR!

Son beş yıldır süre gelen ve son yıllarda Ergenekon la gerekse de PKK-Terörü ve Kürdistan sorunu ile zaman, zaman doruğa çıkan olumsuz üzücü gelişmeler, olaylar karşısında 

Türk silahlı Kuvvetleri, TSK çok üstün bir performans göstermiştir. Yıpranmamıştır, tamamen aksine daha da güçlenmiştir ve dimdik, dipdiri ve disiplinli karmaşık, zor görevlerinin başındadır.

Ne AKP hükümetinin şeriat yanlısı kurumsal kadrolaşması gibi endişe verici bazı icraatları, nede muhalefetin ve belli bir çıkar grubun askeri darbe beklentileri Silahlı Kuvvetlerini geleneksel doğru çizgisinden saptırmamıştır gelecekte de saptırmayacaktır. Bazı siyasilerin, hükümetin kötü endişe verici icraatlarının faturasını, TSK´ya ödetme, yükleme girişimleri dahi; hatta hükümeti sessiz şeriat darbe girişimlerine zorlayan beynikörler bile Türk Silahlı Kuvvetlerini çileden çıkartamamıştır!  

Partiler ve ihtiraslar üstü güçlü, disiplinli TSK; her kesin, can, mal güvenliği ve huzuru yararınadır. Şeriat yanlısı kadrolaşma ile despotlaştırılarak güçlendirilen polisiye güçlerini, istihbarat birimlerini, orta ve yüksek öğretim kurumlarını, parti güdümlü yargıyı, savcı ve hâkimleri TSK´ya karşın kullanılmasını akli selim çoğunluk Türk Vatandaşı gibi bende endişe verici olarak görüyorum. 

 Partinin ve şeriat piyonlarının kamuoyunda kıs, kıs gülerek, alay edercesine yargı bağımsızdır, yargı doğru kararı verir, hukuk devleti gibi sloganları çok saçma buluyorum.  Türkiye’de Hukuk devleti aksaksız, Adalet sistemi adil hiç bir zaman çalışmadı, Türkiye’de yargı; savcılar ve hâkimler hep güçlünün, paralının lehine, hükümet partisinin güdümünde kararlar vermiştir...

TÜRKİYE’DEKİ ADALET, YARGI SİSTEMİ; PİSLİKLERİ, CANİLERİ KAMUOYUNDA AKLAMAK VE ÜNLERİNE VE ŞANLARINA ÜN VE ŞAN KATMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMIYOR.

Türkiye´de yargı bağımsızdır sözüne kargalar dahil, meydani bos bulan sıçanlar dahi gülerler. (Başbakan ben devletin savcıyım diye kamuoyunda herkese meydan okuyabiliyorsa, ilgili bakanlar başta Adalet bakanlığı, hükümet güdümlü cumhuriyet savcılarını ve hakimleri belirliyor, atıyorsa; o ülkede adil hukuktan ve bağımsız yargıdan, demokrasiden bahsetmek  saçmalıktır.

Türk silahlı kuvvetleri, tüm endişe verici ve üzücü olaylar karşısında yıpranmamıştır, tamamen aksine Türk Silahlı Kuvvetleri daha da kuvvetlenmiştir. Çok daha iyi bir görüş alanına sahip olmuştur! Çoğunluk halkın gözü önünde en saygın ve güvenilen kurumudur.

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN, ULUSUNUN, ÜLKESİNİN MENFAATLERİ, HAYATİ ÇIKARLARI GEREĞİ; KİMSENİN, HİÇ BİR KURUMUN HİÇ BİR DEVLETİNİN DİREKTİFLERİNE, BASKILARINA, TEHDİTLERİNE BAKMAKSIZIN, YAPILMASI GEREKENİ EN İYİ ŞEKİLDE, ERİNDEN TA GENERALİNE KADAR YAPMIŞTIR, GELECEKTE DE YAPACAKTIR. Benim bundan hiç bir zaman en ufak kuşkum olmamıştır.

Bir vatandaş olarak benim değerlendirmelerim, görüşlerim bu yöndedir. Kamu oyunda TSK ile ilgili art niyetli, yıpratma maksatlı ve bazı saftiriklerin olumsuz yorum ve görüşlerine ben katılmıyorum. (İzmir, Ocak 2009 dr husso)

 

·        DEMİREL’İN çok güzel bir sözü vardır;

TÜRKİYE’DE EN ÖNEMLİ KURUM, TSK’DIR. ALLAH KORUSUN, TSK BİR ZAAFA UĞRAR, BÖLÜNÜRSE, TÜRKİYE BÖLÜNÜR.”

Bu çok doğru bir sözdür. Başta PKK, Şeriatçılar, Radikal Dinciler, Ermeni-Sporası, Rumlar şimdi bunu yapmaya çalışıyorlar, Ergenekonu da kullanıyorlar, savcıları da etkiliyorlar. Demokrasi, adalet, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı safsataları ile ve içimizdeki dinci kincilerle, prof. Unvanlı satiriklerle, uçuklarla, hindi kafalı, tımarhane kaçkını yazar çizer yorumcuların, satılmış zavallıların katkıları ile de TSK’yı bölmeye, yıpratmaya uğraşıyorlar. 

 

·        Yazmaktan korkmadığım fakat felaket tellallığı diye çekindiğim bir iki önyargısız, tarafsız düşüncemi, fikrimi burada belirtmek istiyorum, tartışmaya sunmak istiyorum ( bazı olayların farklı acılardan görülmesinde ve değerlendirilmesinde yarar vardır.

- AKP Türkiye için bir şansızlık, …  Daha berbat olanı ise; AKP´nin alternatifinin olmamasıdır, muhalefetin zayıflığıdır,..

- AKP ile Türkiye, iyileştirme dönüşümü olmayan bir siyasi felakete, kurtarılması güç bir siyasi bataklığa, siyasi kaosa, iç savaşa doğru, iki adim ileri bir adım geri,  “Mehter-Taktiği” ile yol almaktadır!

- Camiler, İmamlar AKP´nin lehine, şeriat düzenine çalışıyorlar.  Türkiye’deki Camiler, Ortadoguda görülen bir yapılaşmaya girmiştir. Şeriat düzenin yuvası haline getirildiler, Orada artik hükümet yanlısı siyaset yapılıyor, Tebberu yardımları altında halk soyulmağa, belli bir miktarlarda şeriat yanlıların eğitime, yardımına harcanıyor, yurt dışındaki şeriat yanlıları destekleniyor. ( Camilerde hangi nedenle olursa olsun para toplanması yasaklanmalıdır, Diyanet başkanlığının 10 bakanlığının üzerinde bir bütçesi vardır, gerekli para buradan istenmelidir.)

Cuma namazı sonrası çıkışlarında Türkiye genelinde sık, sık yapılan eylemler, protestolar ve dini konuların tartışılması adi altında yapılan toplantılara davetler camilerdeki siyasi örgütlenmenin en büyük ispatidir. Ta TRT ´ye kadar bulasan dini konularda ileri geri tartışma, bilgilendirme programları, Arap masalları, hikâyeleri anlatımları da AKP ´nin rejim değişikliğinin belirtileridir! O kadar dini TV-kanalları çoğaldı ki, bunlar nerden finans edildiği ve ne ise yaradıkları sorularını akla getirtiyorlar. Mübarekler Türkiye’de dini konulara ve hikâye ve masallarına ayrılan zaman ve paranın çok azını dünyadaki teknolojik gelişmelere ayırsalar, Müslüman kardeşlerimize çok daha yararlı olacaklardır. Bu kanallarda Bilim konusunda uzman bilim adamlarına hiç yer vermezler, Ağızlarından kin, tehdit, nefret, korku salan radikal imamları konuştururlar…..

Bu olumsuzlukları görmek için sadece AKP hükümetinin yürüttüğü kadrolaşma faaliyetlerini, belli kritik görevlere atadığı kişilerin özgeçmişlerini ve insanların İslam dini inançları üzerine yapılan siyaseti ve iç dış borç yükünü ve AKP karşıtı kişilerin başlarına gelenleri incelemeniz yeterli olacaktır…

Kişilikleri, önyargıları, hedefleri, amaçları hiç değişmemiştir, sadece taktikleri, hedefe ulaşma yöntemlerini değiştirmişlerdir. 

(21. Yüzyılda Türkiye´nin kaderi bu olmamalıdır…  Türkiye´deki gereksiz siyasi çekişmeler, ihtiraslar ülkeyi daha da yoksullaştırıyor.)

Ergenekon davası bu boyutta olmamalıydı; adil,  hızlı, gizlilik içinde çok daha profesyonelce ve partiler üstü bu dava sürdürülmeliydi.

Gösteriye, şova ve şeriat düzeni, dincilerin tehdit ve yıldırma kozuna dönüşmemeliydi. Ergenekon davasını bu hale çevirenlerden, bilgisizlikleri, taraflı tutumları ve bir çok insanin hatta bir ömür boyu devlete hizmet etmiş önemli görevlerin sorumluğunu başarı ile yürütmüş insanların manen ve bedenen mağdur olmalarına sebep olan basta Hükümetin ilgili bakanlığın ve ilgili cumhuriyet savcılarından hesap vermeleri istenmelidir. Mağdurların direnç göstererek polis karakollarında ve savcıların önünde susma hakkini kullanarak onların davadaki ciddiyetsiz tutumlarını protest etmeleri gerekirdi ve insan hakları mahkemesine grup halinde başvurmaları gerekirdi, Mağduriyetlerini, AKP güdümlü yargının keyfi tutumunu Avrupa Birliğinin kamuoyuna duyurmaları Avrupa birliği parlamenterlerin bilgilendirmeleri gerekirdi.  Muhalefetin ve sivil örgütlerin bu rezillik karşısında daha fazla pasif kalmamaları gerekirdi, çünkü sıra onlarada daha feci şekilde gelecektir. Türkiye’nin bunca ekonomik ve siyasi problemi dururken bu rezilliğe odaklanmasının hesabi ileride faillerinden mutlaka sorulmalıdır. İlgili savcıların, hakimlerin bu davanın hakkından gelemeyecekleri, taraflı tutumları açıkça ortaya çıkmıştır, bu görevden alınmaları gerekirdi

 Görevi suiistimaller, suca iştirak edenler kim olursa olsunlar, ister bey olsun, ister general, isterse başkanda olsun ve kaç kişi olursa olsunlar adil yargılanmaları ve cezalandırılmaları taraftarıyımdır! Bu haliyle şova, dincilerin intikamına çevrilmemeliydi.

SİVRİ ZEKALILAR HİÇ DÜŞÜNMEZLER Mİ ;?

-  ÖMÜR BOYU DEVLETE HİZMET ETMİŞ, KUVVET KOMUTANLIĞI VE ORDU KOMUTANLIĞI GİBİ ÖNEMLİ VE EN ÜST MAKAMLARDA SORUMLULUK ALARAK  GÖREVLERİNİ BAŞARİ İLE ÜSTLENMİŞ İNSANLARIN, EMEKLİLERİN DEVLETE İHANET ETMESİNİ NASIL AKLA SIĞDIRIYORLAR.

- EĞER BAZI KİŞİLER AKP´YE KARŞIN ÖRGÜTLENME İHTİYACINI DUYMUŞLARSA, BUNDA AKP´NİN ENDİŞE VERİCİ İCRAATLARINDA HİÇ Mİ HİÇ SUCU YOK, YARGI HUKUK SİSTEMİNİN HİÇ Mİ HİÇ SUCU YOK

 – HANGİ NEDENLE ONLARI YAKA PAÇA, GECE YARILARI YATAKLARINDAN UYANDIRIP NEZARETHANEYE ALIYORLAR VE ONLARIN ÖZELLERİNİ DİNCİ BASINA, TARİKATLARA BİLDİRİYORLAR?

-  ADAMİ İPE SAPMAZ İSTİHBARATLARLA ERGENEKON ÖRGÜTÜN FİNANSMANI DİYE SAĞLIKLI NEZARETE ALIYORLAR, YASAL BİR SÜRE İÇİNDE MAHKEME ÖNÜNE ÇIKARMIYORLAR, ADAMI MADDİ VE MANEVİ SIKINTI VE STRESTEN HASTA OLMASINA SEBEBİYET VERİYORLAR, TOPLUMDA HAYALİ SUÇLARLA ONU SIFIRLIYORLAR, DAHA SONRA ONUN CENAZESİNİ AİLESİNE VERİYORLAR. DAHA SONRA ADAMIN CENAZESİNİ KALDIRACAK BEŞ KURUŞLARI OLMADIĞI KAMUOYUNDA DOĞRULANIYOR.

BU REZİLLİĞİN, VİCDANSIZLIĞIN, ALLAHSIZLIĞIN GÖREVİ SUİİSTİMALİN HESABİNİ VERMELERİ GEREKİRKEN,  ECELİ BÖYLE İMİŞ DEMEKLE OLAYI ÖRTBAS EDİYORLAR.  İPE SAPMA GELMEZ, HAYALİ, SENARYOLU HABER VE İSTİHBARATLARLA KUVVET KOMUTANLIĞI YAPMIŞ EMEKLİ HASTA PAŞAYI APAR TOPAR TUTUKLAYARAK NEZARETHANEDE YATALAK OLMASINA, HAFIZASININ KAYBOLMASINA NEDEN OLMUŞLAR, PAŞAYI BERBAT ETMİŞLER..  BÖYLE ADALET Mİ OLUR, BÖYLE HAK VE HUKUK DEMOKRATİK DEVLETİ Mİ OLUR, BÖYLE HÜKÜMET Mİ OLUR? BU VİCDANSIZLIĞIN, SORUMSUZLUĞUN, REZİLLİĞİN HESABİ BU DÜNYADA DA, ÖBÜR DÜNYADA DA MUTLAKA İSTENECEKTİR,

TÜRKİYE´DEKİ,  YURT DIŞINDAKİ SİVİL ÖRGÜTLER, SENDİKALAR, DEMOKRATLAR, TÜSİAT, İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI, YAZARÇİZERLER, NEDEN SUSKUN, KORKAK, PISIRIK KALIYORLAR, EYLEMSİZLER!

(Bakin, bir paşanın tutuklanmadan çok daha evvel bu paşanın genç subaylara AKP hükümeti aleyhine mektuplar gönderdiğini, genç subayları darbeye tevsik ettiğini, bu paşa hakkında çok kötü sözler söylenildiğini bir tarikatçıdan öğrenmiştim. Bu paşanın tutuklanması benim için hiç sürpriz olmamıştı. Bazı emekli subayların, paşaların AKP hükümetinin icraatından rahatsızlık duydukları, Türkiye´yi karanlık günler beklediğini bu nedenle de darbe beklentisi içine girdiklerini ben gibi sokaktaki adamda biliyor, fakat bunları ciddiye almıyordu. İsim vermeden örnek mi istiyorsunuz; Turistik bir kıyı ilçesinde eski belediye başkanı tanıdık bir iki pasa ile yaz tatillerinde lokalde bir araya gelip, etrafındakilerle darbe girimleri hakkında sohbet şeklinde ciddi, ciddi yüksek sesle konuşuyorlardı ve darbeden sonra tekrar belediye başkanı olacağı beklentisine de girmiş… bunu bilmeyen çok az kişi vardır, hatta bunlarla dalga geçenlerde vardı!)

  • Ergenekon konusu ile diğer bir bakış acısı:

-  AKP hükümetinin şeriat yanlısı kadrolaşma ve benzeri vukuatlardan bende dâhil birçok kişi basta emekli askerler, tedirgin olmaktadırlar, endişe duymaktadırlar, üzüntü duymaktadırlar.  Türkiye’deki parti, secim ve aday olma yasaları, kültürü, çoğunluk seçmenlerde gözlen demokratik bilinçsizlik, ciddiyetsizlik v.b. Bazı kesimlerde laik demokratik cumhuriyet rejimi konusunda mevcut kaygıları daha da artırmaktadır.

- Bazı kesimlerde bu nedenlerden dolayı AKP`den kurtulmanın tek çözüm olarak darbe fikri ortaya çıkması ve az da olsa destek görmesini ben normal görüyorum. AKP hükümetinin icraatlarında, vukuatlarında hiç mi hiç suç yok. Bazı duyarlı insanların bu gidişattan üzüntü duymaları, kaygı duymaları, bu gidişata karşın bir şeyler yapma, örgütlenme girişimleri çok doğaldır ve bu tür girişimler aslında ulus olmanın, olmasa olmazlarındandır. 

ÜLKEDEKİ OLUMSUZ SİYASİ ORTAMDAN VE ÇEVRELERİNDEKİ YALAKLARDAN CESARET ALAN TAYYİP ERDOĞAN BAŞKANLIĞINDAKİ AKP HÜKÜMETİ BEN İSTEDİĞİMİ YAPARIM, DEĞİŞTİRİRİM, DİNE DAYALI İRANSI DEVLET SİSTEMİNİ TÜRKİYE´YE GETİRİRİM DİYE HAREKET EDERSE, TABİİ Kİ BUNA BİR KISIM İNSANLAR KARŞI GELECEKLERDİR, HER TÜRLÜ OLANAĞI YASA DIŞI UYGULAMALARI DA KULLANACAKLARDIR. 

(HUKUK DEVLETİ, YARGI ÇALIŞMADIĞI SÜRECE DARBE GİRİŞİMLERİ DARBE BEKLENTİLERİ HEP GÜNDEME GELECEKTİR, 21. YÜZYIL TÜRKİYE´ SİNDE 400 KİŞİLİK BİR MECLİS YANINDA 150 KİŞİLİK BİR SENATONUN BULUNMASINDA YARAR VARDIR).

  BURADA HATIRLATMAKTA YARAR VARDIR. MİLYONLARCA İNSANİN TELEF OLMASINA NEDEN OLAN HİTTLER DE DEMOKRATİK SEÇİMLERLE MECLİSE GİRMİŞ, KENDİ DESPOT REJİMİ KURMUŞTUR. IRANDA DA BENZERİ ŞEKİLDE, SAH REJİMİ DEVRİLEREK, DEMOKRATİK SEÇİMLERLE MUALLALAR MECLİSE GİRMİŞLERDİR.

 (İRAN’DAKİ  MUALLALAR REJİMİ TÜRKİYE’DE UYGULANMASI İMKANSIZDIR.  BUNUN  EN BÜYÜK NEDENİ İSE; TÜRKİYE, NİN İRAN’DAKİ GİBİ ÇOK ZENGİN PETROL VE DOĞAL GAZ REZERVLERİNDEN BÜYÜK GELİRİ OLMAYIŞIDIR.  MULLALAR REJİMİ BU GELİRLERLE AYAKTA DURABİLMEKTEDİR, BU GELİRLERLE DEVLET VE KAMU HARCAMALARI KARŞILANMAKTADIR VE İNSANLARIN İHTİYAÇLARI TEDARİK EDİLMEKTEDİR. Türkiye’de ise devlet ve kamu harcamaları toplanan vergilerden karşılanmaktadır. Laik Türkiye cumhuriyeti çok büyük sıkıntılar, yokluklar, güçlükler altından kalkarak, Petrol zengini şah rejimlerinden ve molla rejimlerinden Arap diktatörlük rejimlerinden kat, kat ileri yol almıştır, kendi ayakları üzerinde durur ve yurt dışına teknoloji satar, fabrika kurar hale gelmiştir…. )

DİĞER BİR GERÇEK TE HERKES TARAFINDAN BİLİNMEKTEDİR; HÜKÜMET DEĞİŞİKLİĞİ İLE ÇIKARLARI BOZULAN BELLİ KESİMLER, HALK DESTEK GÜCÜ ZAYIF SİYASİLER,  MAFYA, BAZI ÖRGÜTLER DE ASKERİ DARBEYE ZEMİN HAZIRLAMAK İÇİN HER TÜRLÜ OLANAĞI DEĞERLENDİRİRLER. ASKERİ ORDUYU KENDİ TARAFLARINA ÇEKMEK İÇİN DE EMEKLİ PAŞALARI, SUBAYLARI KULLANMAK İSTERLER. EMEKLİ PAŞALARIN, SUBAYLARIN KIŞLA DIŞI TECRÜBESİZLİKLERİNDEN VE İYİ NİYETLERİNDEN, DERİN VATAN AŞKINDAN YARARLANMAK İSTERLER…..

Tüm bunlar devlet olmanın ortaya çıkardığı gerçeklerdir. 21 yüzyıl Türkiye’sinde bu tür sorunların üstesinden askeri darbelerden evvel birlik içinde olmakla ve mevcut anayasal düzeni içerisinde bağımsız, tecrübeli, bilgili yargı mekanizmalarının devreye sokulması ile halledilirler. 

Türkiye’nin iç dinamikleri bu tür sorunların üstesinden geleceğin konusunda benim hiç şüphem yoktur.

(İzmir, Ocak 2009 dr husso)

 


 

 


 

ERGENEKONUN OLUMLU YÖNLERİ!

dr. husso

 

Ergenekonun olumlu yönlerinin önem sırası gözetilmeden sıralanması:

 

-        Kendilerini dokunulmaz sayan, kendilerini toplumda sıradışı gören, sanan havalı siyasilerin, bürokratların, paşaların, kuvvet komutanlarının, yazar, çizerlerin, medyatik kahramanların, parti başkanlarının, mafya babalarının, istihbaratçıların v.d. dokunulmasıdır, havalarının ne kadar boş olduğunun anlaşılmasıdır!

 

-        Kendilerini dokunulmaz sayan, kendilerini toplumda sıradışı gören, sanan havalı siyasilerin, bürokratların, paşaların, kuvvet komutanlarının, yazar, çizerlerin, medyatik kahramanların, parti başkanlarının, mafya babalarının, istihbaratçıların v.d. dokunulmasıdır ve boylarının foslarının ölçüsünü almalarıdır. Acaba neden?

 

-        Tutuklandıklarında kimseler;  ne şakşakçıları, ne yakınları arkadaşları, ne kurumları, başta ne silahlı kuvvetleri, ne Genel Kurmay ne Silah arkadaşları ne mesai arkadaşları; nede bekledikleri, güvendikleri halk kitleleri, sivil örgütleri, İnsan hakları savunucuları,  örgütleri, Avrupa parlamentosu, ABD, nede medyatik dostları, patronları, v.d. kıllarını dahi kıpırdatmışlardır. Acaba neden?

 

-        Aylardır tutuklu bulunmalarına ve sorgulanmalarına ve suçlanmalarına rağmen, neredeyse hapishanede unutuldular, çürümeğe bırakıldılar. Acaba neden?

 

-        Meydanlarda, ekranlarda kükreyenlerin, atıp tutanların, hadi gelin sıkıysa tutuklayın da görelim diye meydan okuyanların ismi lazım değil malumların başta Tuncay Özkan’ ın şimdilerde içerideki hallerine hallerine bakın. Acaba neden?

 

-        Meydanlarda, ekranlarda kükreyenlerin, atıp tutanların, hadi gelin tutuklayın da görelim diye meydan okuyanların başta ismi lazım değil malumların biz kaç kışıyız oldukları, gerçek sıfır sayıları ortaya çıkmıştır. Acaba neden?

 

-        O Ergenekon tutukluları içerisinde Türkiye ye zarar veren ve parçalanması için her türlü silahlı ve sıyası faaliyette bulunan, bir çok insanın ölümüne, sakat kalmasına sebep olan  bir iki PKK yanlısı veya ismi lazım değil parti siyasetçileri bulunsaydı, yada ismi lazım değil sanatçılar, edebiyatçılar olsaydı, Türkiye de yer yerinden oynardı. Malum Avrupa Parlamenterleri demeçler üzerine demeçler verirlerdi Türkiye ye gelip mahkemelerde gözlemci olarak bulunurlardı, Türkiye’yi tehdit ederlerdi, ambargo uygulanmasını isterlerdi, Avrupa birliğine giriş müzakerelerini askıya alırlardı. Türkiye’nin adaylığını iptal ederlerdi… Türkiye’de ve Avrupa ülkelerinde her hafta sonu gösteriler düzenlenirdi. Hâkimler, savcılar adalet bakanlığı, hükümet üyeleri ve yakınları tehdit edilirlerdi, kazaya kurban getirirlerdi, …

   

    Ordu, medya ve medya patronları, TÜSİAD, ileri gelen patronlar, Amnesty intertional ABD  v.d. Hükümete baskı uygularlardı. Aceba neden?  Bu çifte standart mı? Acaba neden?

 

Acaba nedenlerinin yanıtlarını bulmağa çalışsın. Aşağıdaki ipuçlarını dikkate alabilirisiniz:

 

-        Düşenin dostu olmaz yada bulunmaz derler.

-        Güçlünün, iktidarın, iyi organize edilmiş örgütlerin arkasında destek, halk kitleleri bulunur.

-        Gelişmişlik düzeyi sekteye uğramış kişi ve toplumlar tehlikelidir, güvenilmezdir.

 

-        KENDİNİ VE BAŞKALARINI DÜŞÜNMEYENLERİ, KENDİNDEN VE ÇEVRESİNDEN BAŞKALARINI HOR GÖRENLERİ, KİBİRLİLERİ, ARİSTOKRAT, BURJUVAZİ KAFALILARI, KİŞİSEL ÇIKARLARI UĞRUNA BAŞKALARINI SATANLARI, TOLUMUN VE ÜLKENİN GERÇEK SORUNLARINI UNUTANLARI, TOPLUMUN HALKIN DESTEĞİNİ, DAYANIŞMASINI, GÜVENİNİ SUİİSTİMAL EDENLERİ, GÖREVLENDİRİLDİĞİ MEVKİDE MAKAMDA KENDİNDEN GEÇENLERİ VE BENZERLERİNİ;  BAŞKALARI, BU TOPLUM, BU HALK NE DİYE DÜŞÜNSÜN, DAYANIŞMA GÖSTERSİN, DESTEK VERSİN, ARKALARINDA BULUNSUN…..

 

BİR ULUS NASIL YOK EDİLİR? YADA SÖMÜRÜLÜR?

BİR DEVLET NASIL SABOTE EDİLİR? BİR ÜLKE NASIL PARCALANIR?

 

HAYIR, TANKA, ASKERE DE GEREK YOKTUR! ÇOK ÇOK BASİT;

 

A) DEVLET MEKANİZMASININ  İÇİNE GİR, VE ÇOGALARAK, BİRLİKTELİGİ SAGLAYARAK KUVVETLEN 

B) DEVLET MEKANİZMASININ ÖNEMLİ MEVKİLERİNE SIZ, ELE GECİR,  ALINAN KARARLARDA, CIKARILAN YASALARDA SÖZ SAHİBİ VE ETKİLİ OL,..

 

 

 

ıslevı uygulamayı, prosedürü hızlandırmak ıcınde:

 

-        Basta medya patronlarını ve yazar ve yorumcularını kazan yada satın al yada korkut zada devre dısı bırak

-        Ilerıde tepkı verecek,  sorun cıkaracak önemlı sahsıyetlerı kendı hukuk kurallarına göre yargılayarak zarara sokarak sındırerek baskı altında ve hasta ederek bunalıma düsürerek devre dısı bırak

-        Ülkenın ekonomısını sabote et, zarara sok, borclandır, bagımlı hale sok,

-        Ulusu yoksullastır, fakırlestır,

-        Ulusal degerlerını yozlastır

-        Yeni kımlıkler ortaya cıkar

 

Bu yöntemi ‘Sız, böl, parcala, sömür, yok et yada kullan’ asırlardır, Batılılar başta İngilizler büyük bir başarı ile uyguluyorlardır. Geri kalmış ülkeleri kendi çıkarları ugruna kullanıyorlardır, sömürüyorlardır

 ...................

 Aynı yöntemle devletin ülkenin kurumlarıda, kuruluşlarıda, dernekleride, partileride belli çıkarlar için ele geçirilirler, berbat edilirler.....

Farklı basıt bır örnek: 80 Yıllarına kadar Almanyada sosyal amaclı uyum ıcınde ve cok faydalı calısan dernekler vardı. Bu Türk sosyal derneklerden bırı de Frankfurta ıdı! 12 Eylül darbesınden Almanya kacanlar, daha sonra ekonomık agırlıklı  Kürt kökenlı ilticacilar ve yobazlar teker teker bu derneklerı kendı kışısel ve örgütsel emellerı ıcın ele gecirdiler.  (Türk ıscılerı ve Türkıyeye baglı güclü  az sayıdakı Türk derneklerı yerıne, Zayıf cok sayıdakı ve  bırıbırıne zıt, ayrılıkcı derneklerın olusması Almayanın ve ıstıhbaratının arzusu ıdı, tabıatıyla. Ve bu derneklerın Almanyaya, Almanlara zarar vermedıgı sürece faaliyetlerıne göz yumuluyordu. Alman iç  ıstıhbaratı o denlı güclü ki, bırakın sınırdan ıcrı gıren her yabancının ne ettıgını kaydetmelerini, kendı vatandaslarının hareket sahalarını dahı takıp edebılıyorlar. Ilk basta her bınaya, ıs yerıne, konuta kımın gırıp cıktıgından, hausmeısterler ve bekcıler ve merkızı kameralar  vasıtasıyla ve dördünçü muhbırlerı vasıtasıyla anında haberdar oluyorlar, an ve an takıp edebılıyorlar!)    

.............................

 

 

21. Yüzyılda, Türkiye yaratılan Kürt sorunu ile parcalanarak bir kargaşaya, bataklıga sürüklenmektedir;

 Gözgöre; demokrasi, insan hakları adına, Avrupa birliği ugruna yapılmaktadır.

Ve bizler, bir çoklarımız bu prosedüre seyirci bicare kalmaktayız!. 

 

Halk mı?

-        Halkın bır kısmı işsizlik ve bogaz derdınde,

-        Bir kısmı  kredi kartların borcu altında perısan,...

-        Cok az bır kısmıda karı, oglan yeme derdınde

-        Cok cok az bır kısmıda devlete kazık atma derdınde

-        Cok cok az bır kısmıda cennet ve cehennem derdınde

.............................

Kale distan degil, kale icten kolaylıkla cokertilir ve ele gecirilir.

Türkiyedeki bu olumsuz gelişmelere, Türkiyenin adim adim bölünme ve parcalanma sürecine daha fazla seyirci ve suskun kalmak, emanete büyük hiyanetliktir,.......

Türkiyede Medya, Medya Olmaktan Çıkmıştır.

Türkiyede medya, medya olmaktan çıkmıştır. Ülkenin çıkarlarından ziyade,

patronların, örgütlerin, partilerin çıkarlarını savunan,

tetikçiliğini  yapan etkili bir araç haline getirilmiştir.

Türkiyedeki sayılı ismi cismi lazım degiller; medyatik halk kahramanları, halkın vatandaşın sorunlarından haklarından, çıkarlarından ziyade; tetikçilikle, yagçılıkla servetlerine servetler, ünlerine  ün ve reytinglerine reyting katmışlardır......

Inanmıyorsanız haberlerini, yazılarını, programlarnı yorumlarını inceleyin, müthiş servetlerini araştırın!! 

Daha dün ismi cismi lazim degil  ileri zekalının biri;.

Daha içerigi, ayrıntıları bilinmeden, kamu oyunda tartışılmadan bir umudu nasıl da körü körüne savunuyor.

 Türkiye öylesine önemli bir fırsatı yakalamış ki onu görmemezlikten gelemezmiş!!!

Neymiş bu firsatlar ? Bunları açıkça yazamızor ve yorumlayamıyor. Zaten kendisi de ne olduklarını bilmez.

Köse yazısında ve haber ekranındakı yayınında teröristleri, canileri bebek katıllerını aklamak ve geçiçi bagımsız Kurdistan eyaletinin kurulmasını üstün körü savunuyor. Buna sıcak bakmayanları, karşıt düşünenleri ise aşagılama cüretine kapılıyor. 

Türkiye 25 yıldan beri PKK terörü ile mücadele ediyor ve on binlerce şehit verdiyse, ve PKK şehirlerde hala destek buluyorsa, ...

Bunların tek sorumluları ödün üstüne ödün veren siyasilerdir.

Alıştıra alıştıra Türkiye’nin üçte bir topraklarında Kurdistan devletini kuruyorlar.

Buna karşın çıkanları basaşarılı bir şekilde;  sanaryolu, hayali suclamlarlarla, hukuk dışı iddialarla, dıştan kumandalı yöntemlerle; birer, birer  yakalayıp yargılıyorlar, sindiriyorlar,  toplumda hiçe sayiyorlar yani etkisiz hale getiriyorlar…

….. Ömürlerini devlete adamıs, basarılı hızmetler vermıs ınsanları, adi terrorist, canı muamelesı ıle sabahın erken saatlerınde yataklarından kaldırıp arama adı altında onları asagılamaga calısıyorlar. Aylarca hatta ıclerınden bazılarını yıllarca hayalı, sanaryolu ıddıalarla ıpe sapa gelmez hukuk dısı ıhbarlarla halkım önüne cıkarmadan yargılıyorlar, cezalandırıyorlar……

Sucları,  mevcut hükümetı devırmek ıcın darbe hazırlamak ve örgüt kurmak mıs… Mevcut hükümete karsın darbe hazırlamak yerıne mevcut devlete düzenını yıkmak ıcın darbe hazırlamak ve örgüt kurmaktan bahsediliyor. Bellı bır kısım ıse; hukuk dısı tutuklamaları, hayalı delıllere dayandırarak yerınde buluyor, Ülkenın gelecegı ıcın olumlu degerlendırıyorlar…. 

Hazretler, her seyı cok bılmısler konunun dıger bir yüzünden bakamıyorlar, tarafsız ve önyargısız aklı selım degerlendımege gıdemıyorlar….

Yahu! Ülkeye, devlete hızmetle ömrünü vemıs, ödüller almıs, çok önemli mevkılere gelmiş kısıler ve mılyonlarca kışı mevcut hükümetın içraatlarından, şerıat yanlısı düzeni uygulamlarından endıse duyuyorlarsa, bunu acıkca söylüyorlarsa,  bundan devletın ve mevcut hükümetin hıc mı hıc sorumlugu yoktur?  Kendılerını ve hükümetin endişe veriçi bulunan icraatları neden tartısılmıyor degerlendırılmıyor…

Türkiyede Silahlı kuvetler dısında basarılı bir darbe yapabıleck hıc bır kurum yoktur. Türk sılahlı kuvvetlerı de hıc bır zaman darbe yanlısı olmamıstır. Anayasanın ve tarıhsel görevı, sorumlulugu geregı ülkenın huzur ve güveni gelecegı ıcın halkın destegı ıle askerı müdahalelerde bulunmustur…

Bu güne dek gerceklestırdıgı askerı darbeler aslında sıyasılerın zaafıyetınden kaynaklanmıstır, zemını onlar hazırlamıstır, sıyasılerin kötü içraatları neden olmustur.

21. yüzyıl Türkiyesınde askerı müdahaller daha da zorlasmıstır! Hükümet yanlısı sivıl darbeler demokrası ve ınsan hakları din, ınanc maskesı altında kolaylaşmıştır. Nasıl mı anayasayı muglak yasalarla yenı bastan düzenleyın. Ve devletı ve krumlarını  kendı partı örgüt yandaslarıyla doldurarak ele gecırın…

…………………….

Ü------------------------------------------------------------------------------------------/

Ben size burada o büyük umudun ne oldugunu anlayacaginiz dille kisaca acıklamak istiyorum;

 a. Teröristleri canileri bebek katillerini aklamaktır 

b. Türkiye  ikinci Cekoslavakya yapılmalıdır. Yani içte tam bagımsız,  dışta ise kısmi bagımlı özerk Kurdistan eyaletin kurulmasıdır

 c. Kuzey irak Kurdistan devleti ile bir araya gelib ileride mega Kurdistan devletini kurmaktır.   

Sayin Pasam, „Elinizi TSK´nin üzerinden cekiniz“ ifadesi acizligin bir göstergesidir.

 

Benim bildigim ve arzu ettigim TSK, üzerine uzanan kirli elleri kirar, koparir, …

kirli ellere bu cesareti vermez, bu kirli elleri bizzat kendisi bulur, kirli ellerin anladigi dille karsilik verir, …

 

Kirli ellerin kirli emmellerinin karşisinda TSK dimdik ayakta bulundugu icin, TSK her türlü yolla, her türlü kalleşlikle, soytarilikla, yipratilmak istendigi cogunlugun malumudur, yeni degildir. Burada önemli olan; TSK´nin buna karşin somut neler yaptigidir. Basin toplantilari yapmakla, bildiri dagitmakla, demeclerle hic bir yere varilmayacagi bilinmeldir. Salon kurmaylari TSK´nin başina gecerse TSK asil o zaman yipranmaga başlar…

 

PKK´ da, Yobaz- Seriatinda, Ülkenin gelişmesini istemeyenlerinde, Türkiyenin parcalanarak cökmesini, zayiflamasini isteyenlerinde karşisinda TSK direnc göstermektedir. Bu direnc zamanla zayilatilarak kirilmak istenmektedir. Biribirinden farkli kirli emellerle demokrasi, insan haklari, hak hukuk ve cagdaslik  maskesi v.b. altinda faaliyet gösteren kirli eller, TSK yi yipratmaga calişirken, bir taraftan da ülkenin ekonomisini cökertmek icin ellerinden geleni yapmaktan, her firsati degerlendirmekten de geri kalmiyorlar. Ve kirli emelleri icin icte kullandiklari tasaronlarinida maddi ve manevi yönden ihya etmeyi de ihmal etmiyorlar…

Tüm bunlari sokaktaki adamda biliyordur, yeni degildir.  Sokaktaki adam, normal vatandaş ilgili yetkililerden, görevlilerden buna karsin önlemlerin alinmasini bekler ve ister. Sorumlularin, dert yanmalarina muhattap degildir, muhattapta olmamalidir. Eger ilgili kurumlarin, sivil örgütlerin basinda bulunan makam sahipleri, görevliler, sorumlular gerekeni hangi sepebten olusa olsun yapamiyorlarsa, beklemeden istifa etmeleri gerekir! 

 

TSK Türkiye´nin ordusudur, Türkiyenin bölgesel sartlarina göre, gereksede tarihsel geleneklerden kaynaklanan farkli bir yapisi ve devlet, Vatan sorumlugu vardir….

Türkiye´de TSK bir Batili ordu gibi hareket ettigi ve davrandigi zaman, onu kimse ciddiye almaz, kirli ellerin maskarasi haline gelir ve üzerine cullanilir!

TSK´de Genel Kurmay Baskani, basin araciligi ile halka dert yanmak icin görevlendirilmemistir. TSK´nin üzerinde kirli eller uzaniyor demeden evvel; o kirli elleri bir milyona varan silahli gücüyle bulmalisini ve yok etmesini bilmelidir.  Böyle yapildigi takdirde halkin demokrasinin cumhuriyetin güveni saglanmis olur. Hic degilse, bu kirli elleri, delilleri ile saptayacak ve kamuoyunun bilgisine sunacak uzman bir ekipi bünyesinde bulundurmalidir.  (Türkiye´de belli cevrelerin demokrasi, cumhurriyet, insan haklari, hak hukuk, yargi bagimsizligi, cagdaslik gibi anlayislari bir coklarimizca malumdur! Bunlarin kamuoyundaki yaygarlarina ilgililer, anladiklari dille korkmadan cevap vermelidir.)

Bazi siyasilerin ve aydinlarin Türkiyede artik askeri darbeler olmaz yada olamaz sözlerine ben katilmiyorum!

Türkiyede Askeri darbeler tarafsiz bilimsel incelendiginde, darbelerin esas sorumlularin hep siyasilerin oldugu ortaya cikar.

TSK gerektiginde, ülkenin hayrina anayasada belirtilen görevini yerine getirmistir,

gelecektede hic cekinmeden kanlari ve canlari pahasina getireceginden kimsenin kuskusu olmasin.

Bu görevi yerine getirirkende disaridan hic bir kurumun, siyasilerin, devletin de onayina yada destegine ihtiyac duymaz,

TSK nin tek destegi Türk halki olmustur. TSK bu görevinde kendine güvenmistir.

TSK, Demokrasiye halk cumhuriyetine asla karsi cikmamistir, tam aksine demokrasinin cumhuriyetin gercek koruyucularidir vede öyle kalacaklarindan benim ve büyük cogunlugun zerre kadar süphesi olmamistir. (Nereden nereye; Hükümet baskanina göre: „ Polis demokrasinin koruyuculariymis“!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Bence Irandaki gibi, cag disi seriat devlet yönetimin koruyuculari fonksiyonu ile ileride görevlendiririlmek istenirse, sakin kimse sasirmasin.

(- Vakit buldugunda iran seriat rejimin yapisi ile ilgili bir taslak bir makalemi kaleme almak istiyorum. Iran seriat devlet yönetimin; demokrasiye, insan haklarina, hak ve hukuka, yargi bagimsizliga  ve cagdasliga ne kadar saygili olduguna  bu makale ile siz karar vereceksiniz. Ve Türkiyede belli bir kesimin ve bazi medayatik aydinlarin TSK´nin devlet yönetiminde tarihsel ve bölgesel sartlarindan kaynaklanan sorumluklarini tenkit etmelerindeki samimiyetlerini daha iyi anlamaniza katki saglayacaktir. )

(Aslinda; Bir saga, bir sola sonra da iki adim ileri, bir adim geri mehter taktigi ile yobaz-seriatcilarin sinsi darbesi degerledirilsin…) 

TSK da rejim ile ilgili endiseler, kaygilar vede buna karsin  egilimler;  bastan yani yüksek rütbelilerce bastirilmaga uzun süre devam edilirse, genc alt rütbelilerin sabri üst rütbelilerin baskisindan tasar ve patlar. Böyle bir patlama TSK icin de ve ülke icin de cok daha vahim olur. Politikacilar bu olsisiligida dikkate almalidirlar diye düsünüyorum. AKP dahil hic bir siyasi parti yada kurum Türkiyeyi bilerek yada bilmeyerek kaosa, (kargasaya), karanliga, maceraya, ucu acik bir gelecege, yönetimsel yapiya sürüklemege cesareti olmamalidir. Devletin bagimsiz ve ehil ve mevcut temal anayasaya bagli yargi kurumlari buna asla, ta ilk belirtilerde müsaade etmemelidir.

TSK batarsa, cökerse; Türkiyede batar, cöker.  Türkiye batarsa, cökerse; bizleerde batar cökeriz ve ulus olarak ta sadece okunmayan kitaplarda yer aliriz. (Dünya tarihi benzeri örneklerle doludur!, Koskoca 3 kitaya yayilan Osmanli Imparatorlugunun gercek cöküsü, yasanilan katliamlar, iskenceler, zorluklar, sürgünler v.d. onutulmamalidir!)

Türkiye Cumhuriyeti cok saglam ve derin temeller üzerinde kurulu ve cok büyük bir potansiyele sahip bir devlettir bunuda her kez bilmektedir. Hatta bu potansiyelden cekinilmektedir!   Türkiye cumhuriyeti devlet hakimiyeti ve topraklari üzerinde gelecegini kuran her vatandas birinci sinif vatandasidirKendilerinin ve gelecek nesillerinin (cocuklarinin, torunlarinin) en iyi,saglam ve garantili gelecegini bu devlet ve bu topraklar üzerinde saglayabilirler. Bunun icinde huzur icinde el birligi calismalari, olanaklari cercevesinde kendilerini en iyi egitmeleri, atilgan, mütesebbis  olmalari, hep devletten, baskalarindan  beklememeleri, isbirliginde dürüst ve güvenirli olmalari, yapilan sözlemelere sadik kalmalari, bireysel yerine, ekipsel hareket etmeleri, birlikte ve bir birliktelikle calismalari herkesin yarinadir. … Bu basit,  sacma gibi görülen baslica kriterler ülkenin refah ve huzuru icin olmassa olmazlardandir!

Cagdas demokrasi isteniliyorsa, Insan haklari  Ihlallerinden kacinilmak isteniliyorsa, Askeri darbelere gerek duyulmak istenilmiyorsa, v.d., yapilmasi gereken; Türkiyedeki keyfiyete, firsat esitligine ters düsen, yanlis anlamalara ve farkli uygulamalara acik yasa ve yönetmeliklerin  düzeltilmesi olacaktir ve en kücük teferruatina kadar yeni bastan yazilmasi gerekecektir. Adaletin, yarginin bagimsizligi partiler üstü saglanmalidir Ve TSK ´nin nicelikten ziyade nitelik gücü, motivasyonu artirilmaldir. .


 

EK YAZI: TÜRKİYE’DE HAK HUKUK ADALET SİSTEMİ NİÇİN VARDIR, NEYE YARAR?

SORULAR

1.  Türkiye’de hak hukuk adalet sistemi niçin vardır, neye yarar?

Cevap 1. (20 puan)

A ) Adalet dağıtmak , B) Haklıyı haksızı ayırt etmek ,   C) Toplumsal huzur ve barışa katkı sağlamak,

D ) Toplumdaki her türlü pisliği aklamak, onurlandırmak, meşhur etmek,  E ) Güçlünün, iktidarın, paralı pisliklerin lehine karar vermek, maşası olmak.

2.  Türkiye’de hükümet parti güdümlü adalet, yargı sistemi (başta hâkimler, savcılar bunların mahkemeleri)  bağımsız, adil olur mu?

Cevap 2 (10 Puan)

A )  Evet, B ) Hayır   

3. Türk adaletine güveniyor musunuz? Türk adaletine güvenilir mi?

Cevap 3 (10 Puan)

A )  Evet, B ) Hayır   

 

4.  Türk adalet sisteminde hâkimlerin, savcıların bilgili, iyi yetiştirildiklerine ve önyargısız, cesur olduklarına ve doğru kararlar verebileceklerine yada verdiklerine İnanıyor musunuz?

Cevap 4 (5 Puan)

A )  Evet, B ) Hayır   

 

5.  Türk adalet sistemi aksaksız işlevini yerine getirseydi, askeri darbelere gerek kalmazdı, doğru mu?

Cevap 5 (10 Puan)

A )  Evet, B ) Hayır   

 

6.  Türk adalet sistemi aksaksız işlevini yerine getirseydi, hapishaneler dopdolu olmazdı, doğru mu?

Cevap 6 (5 Puan)

A )  Evet, B ) Hayır   

 

7. Türk adalet sistemi aksaksız işlevini yerine getirseydi, adil olsaydı mağdurlar bu denli insan hakları mahkemelerine hak arma taleplerinde  bulunmazlardı, doğru mu?

Cevap 7 (5 Puan)

A )  Evet, B ) Hayır   

 

8. Türk adalet sisteminde güçlü, zengin, hükümet yanlısı olanlar, pislikler ve zorbalar, devlet kurumları, kamu kuruluşları, daima normal vatandaşa nazaran haklıdırlar, onlar dokunulmazdır, doğru mu?

Cevap 8 (10 Puan)

A )  Evet, B ) Hayır   

 

9. Türk adalet sisteminde Batı Standartlarında revizyona, reformlara gidilmelidir, doğru mu?

Cevap 9 (5 Puan)

A )  Evet, B ) Hayır   

 

10. Hâkimler savcılar yanlış, eksik, geciken kararları ile vatandaşa hesap vermek mecburiyetinde olmalıdır ve vatandaşa görevi suiistimalleri nedeniyle yol açtıkları maddi ve manevi mağduriyetin ceremesini ödemleri gerekiyor, doğru mu?

Cevap 10 (5 Puan)

A )  Evet, B ) Hayır   

 

11. Türk adalet sisteminde yaslar, kanunlar, yönetmelikler acık ve secik ve en uc teferruatına kadar, yanlış anlamlara ve keyfiyetlere meydan veremeyecek şekilde yeni baştan değerlendirilmelidir, düzeltilerek vatandaşın bilgisine sunulmalıdır, doğru mu?

Cevap 11 (10 Puan)

A )  Evet, B ) Hayır   

 

12. Türk adalet sisteminde geliri düşük vatandaşın hak arama şansı,  yüksek başvuru ücret ve harçları ve yüksek avukat ücretleri v.b. masrafları, zaman kaybı v.d.   nedeniyle yok denecek kadar azdır,  doğru mu ?

Cevap 12 (5 Puan)

A )  Evet, B ) Hayır   

 

Doğru Cevapları işaretleyin:

(Bir veya birden fazla doğru cevap olabilir, evet yada hayır diye seçenekleri yanıtlayınız!)

Toplum içinde var olan her birey en az 100 puan üzerinden 85 puan almalıdır ve 1, 3, 5, 11  soruları doğru cevaplandırılmalıdır.  Doğru yanıtlar gelecek malesinde yer alacaktır. (dr. husso)

 

(dr. husso, berlin 26.06.09)

 

 

 

 

AKP´NİN, HÜKÜMETİNİN VE SAVUNUCULARİNİN

 DEMOKRATİK ACİLİM ANLAYİSİNİ;

 

Asagidaki iki üc fotograf ve kamuoyuna yansiyan haberler

gayet net bir sekilde acikliyor. Yoruma gerek yok.

NERDEN, NEREDEN NEREYE?

Türkiyenin ne hale getirildigi besbelli,

Hayatlarinda üc bes koyun güdenlerin

hükümettigi Türkiyesi, ….

Cuma namazi vaazlari, bos hos laflarla Türkiye, Devlet yönetilmege

Kalkisilirsa, cok yakinda Türkiye´nin cenazeside kilinir.

 

acilim-2.bmp  acilim-5.bmp

acilim-1.bmp   

VE

   akp´nin gestapo benzeri seriat polis teskilati.jpg gazi-1pkk.jpg

POLİS ENGELLEMEK İSTEDİ

Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği üyeleri, Şehit yakınları ve gaziler,

öğle saatlerinde dernek binası önünde ...
Fotograflar internetten kopyalanmistir)

Posteri sakıncalı bulundu
İZMİR Atatürk Stadı’nda oynanan Göztepe-Tepecik Belediye Spor karşılaşmasında pankart krizi yaşandı. 
Üzerinde Türk bayrağı ve Atatürk posterinin bulunduğu pankart, siyasi simge olduğu gerekçesiyle stada sokulmadı. Üniversiteli gençler, polisi protesto etti.

 

…………………………………..

 

Bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Polisi olamazlar,

Olsalar, olsalar AKP´nin, seriatin Gestapo tipi polisidirler,

(On binlerce parti, seriat yanlisini polis diye emniyete doldurulmasinin sonucu)

Irandaki Seriat muhafizlari benzeri bir Emniyet ….

PKK li teröristlerin, katillerin, vatan hainlerin, bölücülerin

Provakasyonlarina, eylemlerine gik bile demekten aciz, pisirik polis,

Gelismelerden kaygi duyan, tedirgin olan normal vatandaslarin tepkisine

Aslan kesilen Polis, vatandaslara saldirmaktan zevk aliyor!

Vatandasin can mal güvenligini koruyacagina,

kendileri devletin gücünü suistimal ederek,

vatandaslari haraca bagliyorlar,

görevi keyfiyetlerine karsi cikan vatandaslari ya polis karakolunda

yada tenha sokaklarda, parklarda  öldüresiye tartakliyorlar,

iskence altinda öldürüyorlar.

Her nedense kamuoyunda her gecen gün artarak yansiyan

Polis vukuatlarina tepki göstermekten korkuluyor.

,…………..

Nereden Nereye!

Bruksel  Zirvesi  Sonuc  Bildirisinden tek bir madde;

okuduğunu anlayabilenlere  ve AB hayranlarının dikkatine.

Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi' nden.....     
YORUMSUZ: BRÜKSEL ZIRVESI SONUÇ BILDIRISI'NIN "TÜRKIYE" BAŞLIKLI
BÖLÜMÜNDEN; "PRESIDENCY CONCLUSIONS"
MADDE: 23.."..MÜZAKERELERIN YALNIZ TÜRKIYE'YLE DEĞIL, DIĞER DEVLETLERLE DE YAPILABILECEĞINI... MÜZAKERELER SIRASINDA TÜRKIYE BIRKAÇ DEVLETE BÖLÜNÜRSE VEYA GÜNEYDOĞU BÖLGESINDE BIR KÜRT DEVLETI KURULURSA, YENI BIR KARARA GEREK OLMAKSIZIN ONLARLA DA MÜZAKERE  YAPILACAĞINA...

………………

Nerden nereye ?

……………….

 

PKK'lının cenazesi gösteriye dönüştü Bingöl kırsalında girdikleri silahlı çatışmada ölü olarak ele geçirilen 5 PKKlıdan biri olan 22 yaşındaki ……. ilçesinde toprağa verildi.
Perşembe gecesi Muş'un Bulanık ilçesine Yemişem Belde Belediyesi'ne ait ambulansla getirilen töröristin cenazesi, yaklaşık 200 kişi tarafından karşılandı. ….. cenazesi bugün öğlen saatlerinde Bingöldek Köyü'ne götürülmek 
üzere DTP İlçe binası önüne getirildi.
Burada toplanan kalabalık, sloganlar atarak 1 kilometrelik bulvarda yürüyüş yaptılar. Tüm esnafın kepenk kapattığı ilçede cenaze törenine yaklaşık bin kişi katıldı. Teröristin cenazesi yapılan törenin ardından uzun bir araç konvoyu ile …..

PKK'lının cenazesini ambulanstan alarak omuzlarda taşıyanlar, "PKK halktır halk burada", "Dişe diş, kana kan, seninleyiz Öcalan", "Kurdistan faşiste mezar olacak", "Katil Erdoğan", "Hükümet istifa" ve Kürtce sloganlar atıldı. Yüzü puşu ile kaplı olan bazı gençler ise PKK'nın sembolü üç renkli bez parçaları ile  Abdullah Öcalan`ın fotoğrafı bulunan posterleri açtılar.

…………………

EVET, NERELERDEN NERELERE YADA NEREDEN NEREYE!

 

Daha ne olabilir ki? Türkiye Bitirilmistir, Bir coklarimiz bunun hala farkinda degiller!

 

Bu ve benzeri devlete karsin bir cok vukuatlar, ayaklanmalar, meydan okumalar, kanunsuzluklar; 

 

Ne Demokrasi, insan haklari maskesi altinda hos yada hakli karsilanamaz,

nede Büyük Türkiye, Güclü Devlet plavralari ile gecistirilemez. 

 

Demokrasi caresizlerin yada pisliklerin sığındığı cikar aracı, bir keyfiyet rejimi degildir.

 

Demokrasi rejimlerinde yasa, yönetmelikler, kurallar her kez icindir ve her zaman her yerde gecerlidir.

Güclü devlet, Büyük Türkiye; -  bu ve bezeri kanunsuzluklara asla göz yummaz, - teröristlerin ve yandaslarinin Vatan topraklari icinde Türkiyenin toprak bütünlügüne, üniter ulus yapisina karsin yasa disi faaliyetlerde bulunmalarina izin vermez.

Büyük Türkiye, Güclü Devlet; Ülkenin hayati cikarlarindan, geleceginden, temel yasalarindan asla taviz vermez.  

Verilen taviz üstüne tavizler PKK lilarin ve yandaslarinin kontrol ve bas edilemez güce ve ic -dis destege sahip olmalarini saglamistir. Siyasetcilerin bu güc karsisinda caresizlikleri ve korkulari, panikleri; Büyük devlet, Güclü Türkiye plavralari ile örtbas ediliyor. …. 

Güclü devlet, Büyük Türkiye; Ülke genelinde, vatan topraklari üzerinde vatandasin can mal güvenligini teröristlere, vatan hainlerine karsin korur. Yaptiklarini yanlarina kar koymaz.

Güclü devlet, Büyük Türkiye;  ekonomide ve ic ve dis siyasette reel basaridir, yani asil güc ve büyüklüktür.

 

Güclü devlet, Büyük Türkiye;  Ülkede vatandaslarin issizlikten, yokluklardan, acliktan kirilmamasidir

Güclü devlet, Büyük Türkiye;  Gercek demokrasinin, hak hukukun üstünlügüdür, firsat eşitliğinin gözetilmesidir, ……

Güclü devlet, Büyük Türkiye; Batili les kargalarinin, Türkiye`nin cikarlarina ters düsen her türlü taleplerine hayir diyebilmektir….( gerisine siz devam edin!)

……………………………………

 

Sorgulanan beşi Kandil, 24’ü Mahmur’dan gelen 29 kişi, “Örgüte ne zaman katıldın?”, “Nerelerde bulundun?”, “Neden geldin?” sorularına karşılık, ortak bir ifade kullandı ve “Tıkanan barış sürecini açmak için Öcalan’ın çağrısıyla Türkiye’ye geldik” dedi.


Türkçe bilmeyenlerin sorgusu sırasında tercüman yardımı alındığı bildirildi. Sorgulananlara, “Pişmanlıktan yararlanmak isteyip istemediği”  sorulmadı. Üçü Kandil, ikisi Mahmur’dan gelen beş kişi ise, sorgularında bu 29 kişiden farklı olarak, “Kürt halkının önderi sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine, barışa katkı sağlamak üzere Türkiye’ye geldim” şeklinde ifade verdi. 

Önderlik’ gitti
Hâkim önüne çıkan beş kişi, “önderlik” ifadesini kullanmadan, “Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine barışa katkı sağlamak üzere Türkiye’ye geldim” dedi. Hâkim, sadece “suçluyu övme” suçunu oluşturan “Sayın Öcalan” ifadesini tutanağa geçmeyeceğini belirtti. Tartışma sonunda, tutanağa “Sayın Öcalan” ifadesi yazılmadı. Tutanakta, beş kişinin, “Öcalan’ın çağrısı üzerine Türkiye’ye geldiklerini” söyledikleri açıkça belirtildi.

 

Aynı sözlerden tutuklandılar


BUGÜNE kadar, yüzlerce kişi, düzenlenen yasal basın açıklamalarına katıldığı gerekçesiyle tutuklandı. Buna, bu eylemlere katılım konusunda PKK’nın da çağrı yapması ve eylemde PKK sloganları atılması gerekçe gösterildi. Açıkça, “Öcalan’ın talimatıyla Türkiye’ye geldiğini” söyleyen ‘
Barış Grubu’  üyesi PKK’lılar ise, demokratik açılım sürecinin etkisiyle serbest bırakıldı.

Hükümet ile ana muhalefet baskanlarinin tartıştıkları konulara bakin!

http://i.milliyet.com.tr/MansetOrtaBolge180_80/fft11_mf404343.Jpeg

Siyasi ahlak tartışması ……… : Kamera isteği ahlaksızlık olur...
….. : Ahlaksızlık suçlaması kimseyi ahlaklı yapmaz...

Ben sahsen bir muhalefet liderinin su siralar halkin en cok oylarini alan bir parti baskani ve bir hükümet baskani ile kamerali görüsme sartini ve kasimpasali laflarini sacmalik buluyorum.

TÜRKİYEDE ÖNCELİKLİ PROBLEMÖLERİN BASİNDA EKONOMİK SORUNLAR GELİYOR; İSSİZLİK, VASİFLİ VASİFSİZ VE DİPOLAMLİ DİPLOMASİZ GENCLERİN İSSİZLİGİ, MÜZMİN İSSİZLİK, İC VE DİS BORCLAR, SAKLİ HAYAT PAHALLİLİGİ, SAKLİ ENFLASYON, SİYASİ VE EKONOMİ DİSA BAGİMLİLİK, DEVLET YÖNETİMİNDE OTORİTE BOSLUGU VE KEYFİLİK, TECRÜBESİZLİK, SERİAT REJİMİ FAALİYETLERİ….

Güney Dogudaki terör konusuna,  Kürdistan Devleti cikmazina gelince; Hükümetin yaklasimini Ürpertici, yani; cok tehlikeli boyutlara dönme riskinin büyük oldugu görüsündeyim. 

Hükümetin Demokrasi acilimina karsin ben Kürdistan acilimi olarak nitelendirdigim bu girisimin sonu:

 

1.           Lübnan benzeri kaosa dönüsebilir, (Belirtileri; Radikal kökten dincilerin, ayrilikcilarin kuvetlenmeleri;  halka tepeden bakan, devlet yönetiminde agirligi olan ve devlet olanaklarindan yararlanarak cok zengin olan aristokrat bozuntusu bir sinifin güclenmesi ve cogunluk fakir halkla aradaki gelir düzeyinin korkunc boyutlara ulasmasi; En ufak siyasi firtinadan evvel  aristokrat sinifin ülkeyi terketmeleri, (Fransaya); Ulusa ait  gelenek ve göreneklerin, degerlerin, milli egitimin zayiflamasi, Toplumsal birlikteligin ve dayanismanin sekteye ugratimasi; Askeriyenin siyasetin güdümünde zayiflatilmasi; Sanal bir zenginlik görüntüsünün hakim olmasi; Devlet borclarin artmasi, distan devletin yönlendirilmesi, sömürülmesi!…..) Lübnan kaosa düsmeden evvelki durumunu kisaca özetlemek istedim!  Bu tespitler bügün Türkiye icinde gözlenmektedir!

2.           Eski Yogoslavya benzeri parcalanmaga ve fakirlesme ve geleceksizlikle sonuclanabilir,

3.           Irak benzeri kaosa, cehenneme dönüsebilir

4.           Cekoslovakya örnegine dönüsebilir, (yani cek ve slowaklardan olusan , icte tamamen bagimsiz dista sinirli bagimli bir cumhuriyet…)

Benim kanaatime göre, Türkiyeyi Lübnan gibi bir son bekliyordur. Bu sonun sorumlulugu sadece AKP olamaz. Yarim asirdir sürdürülen yanlis politikalarin birikiminin bir sonucudur.

Bir Vatandas olarak karamsar degilim! Türkiye PKK, Kürdistan sorununu sinirsiz güc kullanarak, kisa bir sürede halledebilecek güctedir.

Bakin demokrasinin uygulandigi her ciddi devletin ilkel bir kurali, yasasi vardir:

-        “HÜR IRADEYLE YÖNETILEN BIR CUMHURIYET DEVLETININ HER VATANDASI, O DEVLETIN YASA VE YÖNETMELIKLERINE BEGENSEDE BEGENMESEDE UYMAK ZORUNDADIR”.

-        “DEVLETIN VARLIGI, VARLIGININ KORUNMASI, hayati cikarlari HER UYGULAMADAN ÖNCELIKLIDIR“.

-        “DEVLET OTORİTESİ DEVLETİN YASA VE YÖNETMELİKLERİNİ ADİL VE KEYFİYEDE YER VERMEYECEK SEKİLDE VE ZAMAN KAYBİNA MEYDAN VERMEYECEK BİCİMDE UYGULAMAK MECBURİYETİNDEDİR”.

-        DEMOKRASİDE KEYFİYETE, KURUM VE SAHİSLARA GÖRE YÖNETİM UYGULAMALARİNA YER YOKTUR.

DÜNYA ÜZERİNDE HER CİDDİ DEVLET, VAR OLMAK İCİN BU KURALA SARİLİR. CUMHURİYET REJİMLERİN SÜRDÜREBİLİRLİGİ BU BASİT DEMOKRASİNİN TEMEL KURALİNA DAYANMAKTADİR.

Devlet yönetiminde ilk elden söz sahibi olanlarin, basta hükümetin ve üyelerinin, diger devlet kurumlarinin ve Ilgililerin, ekran yorumcu yalaklarin. sahte demokrasi havarilerinin,  demokrasi acilimdan, Kürt acilimindan evvel bu gibi demokrasinin kurallarini hatirlamalari ve geregini yapmalari gerekiyor.

Ülkeyi parcalanmaga ve kaosa sürüklenmesi beklenen  Kürt acilimindan Ilgili devlet kurumlari ve yetkililer ilk evvel;

-        Türkiyenin hayati cikarlarini bilmeleri ve savunmalari gerekir.

-         Kendi tarihlerini ögrenmeleri gerekir,

-        Güney Dogu Anadolunun bin yildan fazla Türk egemenligi altinda bulunuldugunu,

-        Diyarbakirin hic bir zaman bir Kürdistan Baskenti olmadigini tamamen aksine Diyarbakirin bir zamanlar bir Türk devletinin bassehri oldugunu ve daha fazlasini bilmeleri.  Örnegin Güney Dogu Anadoluda her gecen gün artarak basari ile yürütülen Kürt-Asimilasyonun, yani kürtlestirme politikasini,…. Ve Güney doguda yasiyanlarin büyük cogunlugunun kandas yani öz be öz Türk oldugunu da bilmlerini. Yada PKK ve yandaslarinin yurt icinde ve yurtdisinda savunduklari kadar Türkiye, baskici bir politika izlemis olsaydi bu gün Türkce bilmeyen Kürt Vatandasi bulunmazdi. Demokrasi acilimlari maskesi altinda, bu güne kadar verilen tavizler, PKK terörünü azdirmistir, kontrol edilemez hale sokmustur. Son demokrasi acilimi altinda verilen tavizler, teslimiyet; gelecek nesillere altindan kalkamayacaklari bir yük birakiliyor. Gelecek nesiller bizleri, bilhassa sorumlu siyasileri bu kötü mirastan dolayi hep lanatleyeceklerdir. Bu ve bu gibi bilgiler gercekler bilinmeli ve yeri geldiginde duyurulmalidir. Bilhassa yurtdisi destekcilerine anladiklari dilde hatirlatilmalidir…

Ve kanlari canlari pahasina devlete, vatana sahip cikmalari gerekir.

 

Dr Husso

·       Bu yazimla sadece kendi görüs degerlendirmelerimi web sayfamdan tartismaya sunmak istiyorum.  Kisi kisilere, kurumlara saygisizlik etme gibi bir art niyet tasimamaktadir. Ülke yönetiminde önyargisiz, tarafsiz alternatif farkli fikirlerinde, görüslerinde dikkate alinmasinda, degerlendirilmesinde yarar vardir.  

Konu ile ilgili güzel bir yazi, lütfen okuyun ve cevrenize, siyasilere, basta Basbakana ve Cumhurbaskanina iletin, ….. sorun

…………………………

Bekir Coşkun yazdı...

21.10.2009 15:07

http://www.dr-huso.com/makale/makale165-Dateien/image019.gifYANİ şimdi siz PKK terör örgütü militanlarını önde vali, arkada bando mızıka,
çiçeklerle, çikolatalarla, bayram ederek karşıladınız...
Ama ömrünü bu ülkeye hizmetle geçirmiş profesörleri, akademisyenleri,
edebiyatçıları, gazetecileri, generalleri, sanatçıları, henüz kanıtlanmamış “örgüt” iddiasıyla aylardır hapishanelere tıktınız...
Öyle mi?..
Eli silahlı terör örgütü militanı 20 dakikada ifade verdi ve salındı, ama eli kalemli Mustafa Balbay‘ın dünkü köşesinde “229 gündür tutuklu” olduğu yazılıydı...
Üniversite kurup çocuklarınızı yetiştiren, hastane kurup nice can kurtaran Prof. Mehmet Haberal hasta yatağında tutuklu, ama “çocuk katili” dediğiniz insanları kucaklıyorsunuz...
Böyle midir hukukunuz?..
Kanserle boğuşan bilim adamımız Erol Manisalı acılar içinde sürünüyor... O teröristlerle savaşan askerlerimiz demir kapılar arkasında tutsak... Türkan Saylan öldüğü halde kurtulamadı elinizden, sorgulanıyor...
Ama PKK‘lıları bağrınıza bastınız...
Vicdan bu mudur?..
İlhan Selçuk yarım asırdan fazladır “barış-sevgi-huzur-güven-çağdaşlıkhukuk-
demokrasi” üzerine yazılar yazdı, suç oldu... Ama vatana kurşun sıkanların başı Apo‘nun yol haritasına bakıp bakıp teröristleri çikolatayla karşıladınız...
Böyle midir devlet?..

Taş olsa ağlar...
Bir terörist dağdan eksilse hepimiz seviniriz.
Ama bu ne hal?..
Terör örgütünün bayrakları, Apo’nun posterleri, alkışlar, zafer zılgıtları...
Önde vali...
Arkada çiçekçi...
Devlet terörü teslim aldı derken, terörün teslim aldığı devlet midir bu gözüken?..
Hukuk mu bu?..
Adalet buna mı diyorsunuz?..
Vicdanın eridiği, mantığın yanıt veremediği, tüm değerlerin bittiği yerdir burası...
Taş ağlar...
Taş...

bcoskun@htgazete.com.tr

………………………………………….

 

21. YÜZYILDA TÜRKİYE SİYASETİNDE HER BAŞARISIZLIKTA, HER MUSİBETTE,  HER TAŞIN ALTINDA DIŞ GÜÇLERİ BİLHASSA ABD´Nİ VE VEYA AVRUPA BİRLİĞİNİ GÖRME VE VEYA GÖSTERME ALIŞKANLIĞI, PARANOYASI, SAÇMALIĞI…

 

Bir siyasetçi, bir köse yazarı, ya da sıradan bir vatandaş kendince, beşeri yapısı ile, çıkarları gereğince siyasetteki olumsuz gelişmelerin nedeni dış güçler diye ve özellikle ABD´yi gösterebilir.

 

Fakat Koskoca Profesör unvanlı öğretim üyelerinin Türkiye’de siyasetteki bazı olumsuzlukları ve cağın, zamanın  baskısı nedeniyle  gerekli değişme, gelişme süreçlerini dış güçlerin, özellikle ABD´nin komplo teorileri ile açıklamaya çalışmaları, doğru değildir. Bir bilim adamı, mesleki  konularında, uzmanlık alanı ile ilgili olarak mantıklı, tarafsız, çarpıtılmamış  verilere dayanarak görüşler bildirmesi, doğru bilgiler vermesi gerekiyor.

Bir ekran profesörün, Sayın Deniz Baykal´in istifasını kendince, hayali verilere, bazı benzersiz gelişmelere dayanarak, günün modasına uyarak ABD´nin bir Komplosu olarak açıklamasını saçma buluyorum.  

 

Dış güçler denmeden, dış güçler suçlanmadan evvel, kendi iç güçlerine, demokratik yönetim yapılarına, siyaset sistemlerine bakılması, değerlendirilmesi gerekir. ABD, Bati Avrupa şer güçleri safsatası yapılırken, birileri belli makamlara sızarak vatandaşların kanlarını kene gibi emmektedirler, halkı kullanarak soymaktadırlar, ülkeyi batırmaktadırlar,..

 

 

BAKIN, AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELERİ VE ABD´LERİ HER ŞEYDEN EVVEL ÜLKELERİNİN ÇIKARLARINI ÖN PLANDA BULUNDURURLAR, OLMASI GEREKEN DE ZATEN BUDUR. 

(Türkiye basınında, İtalya başbakanı Libya devlet başkanının elini öpmesi nedeniyle biraz da alaycı bir dille eleştirilmiştir. Ben ise tam aksine Berluscunin kendinden emin ve ülkesinin çıkarlarını düşünen bir başkanın, siyasetçinin yapması gerekeni yaptığı için takdire şayandır ve bizim siyasetçilerinde, basınında görmesi gerekir demiştim, Berlescuni bu davranışla ülkesine çok lazım olan on milyarca dolar projeleri Kaddafinin elinden almıştır).

Türkiye’de bir siyasi kaos, ekonomi buhranı ABD´nin ve Bati Avrupa Birliği üyelerinin,  çoğunluk halkın çıkarlarına ters düşer.

Dünyada yeteri kadar yoksul, sorunlu devletler varken, yer, yer iç savaşlar, terör sürdürülürken, Türkiye gibi başka ülkelerin bu kaos-yoksulluk bataklığa düşmelerini ne ABD´nin nede Bati Avrupa Birliğinin işine gelmez. Tam aksine ekonomik ve askeri güçlü demokratik bir Türkiye her kesin, insanlığın, dünya barışının yararına olduğunu çok iyi biliyorlardır.

 Ayni şekilde PKK terör mücadelesinde, ABD ya da Bati Avrupa Birliği komplosu v.b. demeden evvel, PKK terörünü içte palazlayanlara, hatta TBMM´de destekleyenlere ve basında yüceltenlere bakın.

 PKK Yurtdışından destek alıyorsa, sempati buluyorsa bunu PKK´nin örgütün büyük başarısı olarak görülmesi gerekiyor. 

Bizlerin devletin, hükümetlerin ise beceriksizliğinden, korkaklığından ve tecrübesizliklerinden kaynaklandığını bilelim….

Son zamanlarda o hale geldi ki; Türkiye’de vatandaş Türküm demekten korkar hale gelmiştir.  Biji Apo, Kürdüm demek, PKK ile övünmek, İmam sakalı ve bıyığı bırakmak, türban takmak, karalarla örtünmek moda haline gelmiştir.

 

 21 yüzyılda devletler birbirlerini kollamak, uyarmak, birbirleri ile ilgilenmek, işbirliğine gitmek mecburiyetindedirler.  Devlet yönetimleri Birleşmiş Milletlerin kararlarına, sağlanmaya çalışılan bir dünya düzenine uymak zorundadırlar. Tabi ki askeri ve ekonomik güçlü devletler dünyada belli sınırlar içersinde jandarma, polisi oynayacaklardır. Kendilerini yönetmekte aciz kalan, kendi halkını, vatandaşını sömüren, kendi ulusuna, ve topraklarına sahip çıkamayan devletleri yönetmeğe kalkışacaklardır, çıkar gurupları sömürmeye kullanmaya çalışacaktır. Dün de öyleydi, bugünde böyledir yarında çok az değişecektir.

Bazı gerçeklerin görülmesi için insanin ne tahsilli prof unvanlı uzman nede müneccim olmasına gerek dahi yoktur.

Zaten çoğunluk Türkiye´deki birçok sorunları, gelişmeleri biliyordur ve zaman, zaman hatta uzman kişilerce de gündeme de taşımaktadır. Olumlu yönde beklenilen değişimler, gelişmeler, iyileştirmeler olmuyorsa sucu kendi ulusal zihniyetimizde, sorumluluk anlayışımızda aramamız gerekiyor. İşin ilginç yani ise, Türkiye yıllarca dile getirilenlere kulak asması gerekenler ilgisiz kalırken, benzeri konuları dile getiren yabancıları,  ecnebileri Dünyanın parasını vererek İstanbul’a getirtip dinliyorlar. Daha sonra da bu ileri zekalılar, yabancılarla (Ecnebi CEO) ile ekranda poz vermek, birlikte görünmek için birbirleri ile yarışıyorlar. Orada bende vardım, onu bende dinledim havasına giriyorlar! Bu zavallılık, kişilikleri sekteye uğramış, gelişmemişlere ait insan ve toplumlara aittir. Kelin ilacı olsa ilk evvel kendi kel kafalarına sürerler misali, bu ecnebi CEO´ ların öne sürdükleri bazı fikirlerde deli saçması gibi! Burada tarih, yer, isim belirterek örnekler vermenin yakışıksız ve gereksiz olacağı kanaatindeyim. Bu konunun tartışmasını başka bir makalede ele almak istiyorum.

 

Kendilerine saygıları, özgüvenleri olmayan, yaratıcı çalışmayan, kendini geliştiremeyen, ürettiğinden daha fazlasını tüketen, devleti ve birbirlerini dolandıran ve yabancı hayranı olan insanlar, toplumlar,  uluslar yabancılar tarafından kullanılmağa, sömürülmeğe ve yönetilmeğe, it ya da eşek gibi yasamağa mahkumdurlar. Bunların iyi bir geleceğinden söz dahi edilemez. ABD komplosu, dış şer güçler sadece safsata ve kandırmaca…

…………………………...

Kisaca:

-        21. yüzyılda Türkiye siyasetinde sucu, beceriksizliği, kabahati hep dışarıda, bizden başkasında arama, dışarıya, başkalarına mal etme alışkanlığından vazgeçilmelidir.

-        Kendilerine saygıları, özgüvenleri olmayan, yaratıcı çalışmayan, ürettiğinden çok daha fazlasını tüketen ve yabancı hayranı olan insanlar, toplumlar,  uluslar;  yabancılar tarafından kullanılmağa, sömürülmeğe ve yönetilmeğe, it ya da eşek gibi yasamağa mahkumdurlar.

-        Dünya barışını tehdit edenler; gelişmeleri sekteye uğramış, geri kalmış zihniyetlerdir, uluslardır, ülkelerdir, diktatörlerdir, bilhassa dini siyasette kullananlardır.

 

Dini siyasete bulaştıran devletler, kurumlar, insanlar; dünya barışı ve insanlığın geleceği için, toplumların huzur ve güvenliği için en tehlikeli olanlarıdır.

İnsanlıga, Ülkeye, Müslümanlıga islama en fazla zarar verenler beynikör dincilerdir,

Dünyada İslam Fobisinin artmasının esas sorumluları beynikör dincilerdir!

Şeytanin ta kendileridir!

·       Yazılarımın paylaşımlarımın  ne şahıslara, nede kurumlara hakaret etme,  akıl verme amaçlı degildir, ben kimim ki! sadece farklı düşünce, gözlem ve değerlendirmelerimi tatışmaya sunuyorum, … DrHusso

Ek, fotograflar